thirty four; language, please!

723 54 37
                                    

yanlislikla o kadar UZUN bi bolum yazdim ki kontrol icin okumaya cok usendim parca parca sonradan kontrol edicem hatam varsa affedin 😔 oya ve yoruma abanin lutfen ✊  haziran bitmeden fici bitirmeyi dusunuorm bilmiyorum basarabilcem mi ama planlamalarima gore on bolumden az kaldi galb emin deilim gidisata gore tekrar haber edicem. sizi seviyorum iyi okumalar ballarmmmm 😭💝💓🌺

Hayatım boyunca zekama güvenmiştim. Bu zamana kadar öyle bir hayattan gelebildiysem, sahip olduğum şeylere sahipsem, sınıf birincisi olup onurla mezun olabildiysem bu zekam sayesinde demiştim hep. Sanırım öyle değildi. İlk kez aptal olduğumu düşünmem Sehun'un bana attığı hakiki kazık ile olmuştu. Kumarhanelerin varlığını kendime yedirdikten sonra ulan demiştim, galiba ben düşündüğüm gibi zeki birisi değilim. Sonra kendimi sakinleştirmiştim, çok aşığım o yüzden kandım diye. Aptal olmayı gururuma yediremezdim, kabul etmemiştim. Ama bu kez aşık değildim, en ufak bir sempatim bile yoktu. Apaçık aptallıktı bu yaptığım. Sorgulamadan, ardını düşünmeden sahip olduğum tek şeyi eski sevgilimin kumar borcuna yedirmiştim. Kumarın benim için bir kader tuzağı olduğunu da düşünmeye başlamıştım. Bir insanın hayatının her virajının ucunda kumar olamazdı, Sehun'un delicesine inanıp taptığı o tanrı bana oyun oynuyor, beni bir o yana bir bu yana çekerek eğleniyordu.

Birine bir şey danışmadan verdiğim ilk karardı bu, Hei hariç onu da tamamen kendi kararım ile yapmıştım ve sonuçları müthişti. En azından Jongdae ve Baekhyun'a önemli şeyleri mutlaka sorardım ben. Jongdae çok kızmıştı, o kadar kızmıştı ki Baekhyun onu sakinleştirmekten bana kızmaya fırsat yakalayamamıştı. "Nerden geliyor sana bu akıllar?" demişti Jongdae, ağlama seslerimi duyup yukarı çıktıktan sonra Sehun'dan öğrenmişti olayı. Bağırıyordu ve bu bana sesini yükselttiği ikinci sefer falandı. "Hadi Sehun'a söylemiyorsun bize niye sormadın Jongin? Anlamıyorum artık yaptığın şeyleri." o kızdıkça daha çok ağlamıştım ve ben ağladıkça Sehun sinirlenmişti. "Götün nasıl yiyor onu da anlamıyorum. Bu adam sana doğum günü hediyesi almak için aldığı borcu geri ödemedi bana, az bir parayfı ve o zamanlar dolgun bir maaş alıyordu. Şimdi neyine güvendin de verdin o kadar parayı?" sesi her kelimesinde biraz daha yükselmişti. İseul "Jongdae tamam." derken Sehun ise "Abartıyorsun." demişti buz gibi sesi ve ateş fışkırtan gözleriyle.

"Siz karışmayın." dedi Jongdae yine aynı siniriyle. "Bilmiyordum." Sehun'un kucağında iyice büzüşmüştüm, bana kızmasını sevmiyordum. "Kumar batağında olmadığını bilmesen bile kimseye o kadar para verilmez Jongin, özellikle İnyeop'a verilmez." Sehun'un sırtımdaki parmakları kaskatı kesilmişti, zaten Jongdae ile iyi değildi araları daha da bozulsun istemiyordum. "Sevgilisi eski ortağım, sorunsuz bir şekilde parayı geriye alırız. Bağırmayı kes." dedikten sonra tekrar bana dönüp saçlarıma bir öpücük bıraktı. "Sevgilisi eski ortağın olmayabilirdi, gücünün yetmeyeceği birisi olabilirdi ya da Jongin bunları sana söylememiş olabilirdi. Herkese bu kadar güvenilmeyeceğini öğrenmesi gerekiyor." kızmakta sonuna kadar haklıydı sanırım, keşke sadece ikimizken söyleseydim. Hem ikisi kavga etmezdi hem ben azar yemezdim hem de Jongdae ile iki hafta konuşmamazlık etmezdik.

Olaylı brunch davetimizin üstünden iki hafta geçmişti. Bu ikinci kahvaltı davetimizdi ve ikisi de süper olaylı geçtiği için herkes gittikten sonra bir daha asla kahvaltı daveti yapmamaya karar vermiştik. Herkes zar zor bir şeyler yiyip gittikten sonra baş başa kaldığımızda kaldığım yerden ağlamaya devam etmiştim Sehun'a karşı kesinlikle ve tamamen suçlu hissediyordum. "Düşündüğün kadar kızmadım Jongin." demişti yeniden beni yatıştırma çabalarına girerek. "Hamileydin, hormonların seni ne hale getirdiğini biliyorum o yüzden mantıklı bir karar beklemezdim zaten. Bir de ölüm etkeni seni çok etkiliyor, bu yüzden yaptığını da biliyorum. Endişelenmene de gerek yok paramızı da sıkıntısız bir şekilde alacağız. Sadece senden tek bir isteğim var sevgilim." çenemden tutup ona bakmamı sağlamış ve gözümden akan yaşları dudakları ile durdurmuştu. "Yalvarıyorum artık bir şey olduğunda, önemli bir karar vermen gerektiğinde, bir şey duyduğunda, en ufak şeyde bana gel. Bak biz böyle birbirimizden bir şey saklayarak devam edemeyiz. Birlikte olmak sır saklayarak olmuyor çok acı tecrübe ettik bunu. Tamam mı?" dediğinde burnumu çekip başımı salladım. "Çok tatlısın." çenemdeki parmakları büzüştürdüğüm dudaklarımı acıtmadan sıkıştırdı. "Şimdi ağlamayı bırak, farkında değilsin ama Hei tüm gün çok huzursuzdu." o andan itibaren ağlamayı bırakıp artık her şeyi Sehun'a anlatmaya yemin etmiştim.

fly me to the moon | sekaiWhere stories live. Discover now