15. Bölüm

372 66 48
                                    

beyaz gömlek no. 2

Güneş Seokjin’in yıldız şeklindeki lavanta moru güneş gözlüklerinden yansıyordu ve gözlüğünün camlarının yer yer turkuaza dönmesine, yer yer ise yansıttığı ışıkla Jeongguk’un gözlerinin kamaşmasına neden oluyordu. Saçı hala uykunun etkisiyle karışık, Hawaii gömleği geniş omuzlarını sararken -bu seferki lila ve turuncuydu- Seokjin Jeongguk’un hiç uyanmak istemediği bir rüya gibi görünüyordu.

Jeongguk Seokjin’in arabasını bir iki kez görmüştü, her zaman hareket halinde ve asla tuhaflığını takdir edecek kadar yakından değil. Bu araba dışarıdan bir teyzeye ya da balık beslemek kadar basit bir davranışı son derece duygusal bir hale getirecek birine aitmiş gibi duruyordu. Arabanın kendisi, Seokjin’in gururla haykırmasına bakılacak olursa 1986’da üretilmiş bir Hyundai Stellar’dı. Rengi sarıydı ve yan tarafı paslanmıştı. Aynasında Caribbean Coloda kokan küçük bir ağaç asılıydı bir pride kordonuyla birlikte. Arabanın içi de en az dışı kadar eski görünüyordu, camları manuel olarak açıp kapamayı gerektiriyordu ve deri koltuklar oldukça yıpranmış gibiydi. Bu araba da, üç aşağı beş yukarı Seokjin’in oturma odasındaki mobilyalara benziyordu, birbiriyle pek de uyumlu olmayan ancak oldukça titiz ve temiz bakılmış mobilyalara.

İkisi de daha doğmadan önceki zamandan beri caddelerde olan bir arabaya göre oldukça iyi çalışıyor, yakın zamanda da çalışmayı bırakacak gibi görünmüyordu ve Jeongguk buna adeta hayran kalmıştı. Daha fazla hayran kaldığı şey ise güneşin Seokjin’in saçlarına düşüşü, açık kahverengi saçlarını balın daha da açık bir tonuna dönüştürmesi, teninin adeta altın gibi görünmesine yol açmasıydı. Açık açık izliyordu Seokjin’i ve arabaya binmeden önce Seokjin’in ona ödünç verdiği güneş gözlüklerine şükrediyordu. Kendi taktığı daha az parlak ve biraz daha gösterişsizdi Seokjin’in lavanta moru gözlüklerine kıyasla. Kendi taktığı koyu kırmızı gözlük sürekli burnundan düştüğü için Seokjin’in yanındaki koltukta sürekli çenesi yukarı bakacak şekilde oturmak zorunda kalmıştı.

Seokjin’in arabasında oturmanın hoşuna gittiğini fark etmişti. Sadece oturmak değil, özellikle, ön taraftaki yolcu koltuğunda oturmaktı hoşuna giden. Özellikle ve spesifik olarak Seokjin viraj alırken ya da arabayı park ederken, bir kolunu Jeongguk’un oturduğu koltuğun arkasına atıp bunları yaparken arkasına baktığı anlarda. Düne kadar Jeongguk bir arabayı park etmenin bu kadar çekici olacağını aklından bile geçirmezdi.

Seokjin arabayı park ettikten sonra önüne döndü ve arabayı kapattı. Motor sessizliğe gömüldüğünde Seokjin yavaşça gözlüklerini çıkardı ve Jeongguk’a dikti gözlerini.

Jeongguk’un boğazında bir yumru oluşmuştu. “Ne?”

Seokjin başını sağa sola salladı hafifçe ve gözlüğünü gömleğine taktıktan sonra telefonunu Jeongguk’un elinden aldı. “Bir yolculuğun DJ’yi olmak ciddi bir iştir. Biliyorum senin için tüm bunlara şahit olurken biraz zor,” bu derken Seokjin bir eliyle baştan uca kendini göstermişti, “ama ben bir yandan da müziğin devam etmesini sağlamanı beklerim senden.”

“Sağlıyordum.”

“Beni izliyordun.”

“Hayır izlemiyordum.”

“Balım, güneş gözlüklerinin arkasından seni görebildiğimin farkındasın değil mi? Camları opak değil onun,” Seokjin arabanın kapısını açtı ve dışarı çıktı. “Hadi güzel kıyafetler bitmeden çıkalım. Dönüş yolunda senden tek beklentim hit parçaları çalman.”

Jeongguk arabadan inerken tam kendini savunmaya başlayacaktı ki daha dudaklarından bir kelime bile dökülmeden, yanakları kızarmadan, sesi titremeye başlamadan önce gözler bir bisiklete takıldı. Park yerine park edilmiş iki bisiklet vardı ancak Jeongguk’un gözü yalnızca birini görüyordu. Siyah ve gümüş renkte ve ortasında uzun bir çizik olan bir bisikleti. Düşüncelerini biraz toparlayınca bisikletin tahribata uğradığını fark etti.

Cherub Vice | JINKOOK (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin