27. Bölüm

408 68 123
                                    

uyarı: bölümün sonunda yetişkin içerik bulunmaktadır

Ç/N: sandığınız şey değil🙂

ten

Görünen o ki dünyanın sonu birden fazla kez geliyordu. Gün içinde en az üç kez sonu geliyordu dünyanın. Seokjin onu her öptüğünde, tenini narin bir şekilde kavradığında -elini tutuyor ya da elini boynuna yerleştiriyordu- Kıyamet'in belirtileri ortaya çıkmaya başlıyordu.Seokjin öne doğru her eğildiğinde dünya kadar büyük bir yangın başlıyor, dudaklarını her birleştirdiklerinde gökdelen kadar büyük alevler gökten iniyordu. Dilleri birbiriyle her buluştuğunda, birbirlerinin tadını her aldıklarında Jeongguk yanmış bir dünyanın güzelliklerini ve felaketlerin çekiciliğini görüyordu.İkili dünyanın sonunu her getirdiğinde, bu son biter bitmez yerine yeni bir dünya inşa oluyordu. Ayrıldıklarında, ama dudakları hala en hafif şekilde birbirine dokunmaya devam ederken ve bakışları bir kez daha birbirini bulduğunda, dünya bir ütopyaya dönüşüyordu. Onlar öpüşmeden önceki haline kıyasla daha iyi, daha saf, daha güvenli.

Jeongguk hayallerinin artık bir son bulması gerektiğini, Seokjin'i gerçekten öpmenin onları kovacağını düşünürken onlar varlığını korumaya acımasızca devam etmiş, en beklenmedik anlarda aklına giriyordu. Mantıklı bir yerden bakıldığında akla yatıyordu. Biri bir şeye ne kadar sahip olursa onu o kadar çok isterdi. Onlar daha fazla öpüştükçe Jeongguk bunu düşünecekti. Bu kadar sık, neredeyse rutin denecek kadar sık öpüşmeleri yardımcı olmuyordu. Öncesinde bunu düşünmemek, kendini gerçek hayata dönmeye zorlamak daha kolaydı çünkü zaten ikisinin birlikte olması o kadar fantastik bir olaydı ki zaten buna inanmak çok zordu. Ama şimdi gerçekti. Ve hayatının yeni düzeninden öğrendiği tek bir şey varsa o da gerçeklikten kaçmanın mümkün olmadığıydı.

Şimdi aklına doluşan şeyler anıydı. Sevgi ve sıcaklığın kalıntıları üzerinde duruyor, Seokjin'in ona dokunacağı ufak tefek tüm yollara odaklanıyordu. Bu anları tekrar tekrar canlandırıyordu aklında. Öpüştüklerinde bazen Seokjin'in elini nasıl ensesine yerleştirdiğini.

Ya da nasıl başka zaman bir eliyle Jeongguk'un yanağını kavradığını ve başparmağının tenini okşadığını. Jeongguk'un favorisi ve aynı zamanda en nadir gerçekleşen şeyse Seokjin kendini o anın içinde kaybederken bir elini Jeongguk'un saçına yerleştirişiydi. Seokjin her ne şekilde hareket ederse etsin, tam öpüşmelerinin ortasında Jeongguk'a hangi şekilde dokunmayı tercih ederse etsin, Jeongguk'un midesi her zaman sanki çalkalanmış bir soda gibi fokurduyor, köpürüyor ve kıpır kıpır oluyordu. Hala Seokjin'in gömleğine tutunmak ya da bir elini omzuna yerleştirmek dışında, çünkü iki eliyle birlikte omuzlarına tutunacak cesareti yoktu, ellerini nereye koyacağını bilmiyordu Jeongguk. Ona daha fazla dokunmak istiyor, ellerinin gezintiye çıkmasını istiyor ancak bir yandan da eğer pes edip Seokjin'i kavrarsa onu içine düştüğü hipnozun etkisinden uyandırmaktan korkuyordu. Sanki eğer Jeongguk ona dokunursa Seokjin ateşe dokunmuşçasına kendini geri çekecek ve aniden Hiç Kimse'yi öptüğünü fark edecekti.

Öpüştükleri zaman Jeongguk durmak istemiyordu. Bu olay yaşandıktan sonra ise düşündüğü şey genelde şu oluyordu: Birlikteyken hissettiği bu mutluluk ömrünün büyük bir kısmı boyunca kaçmak için çaba harcadığı şeydi. Mutluluk başını öyle döndürüyordu ki, öpüşmenin ortasında nefes almak için bile olsa ondan ayrılmak istemiyordu. Seokjin'in dudakları kendi dudaklarının üzerindeyken bu şekilde boğulabileceğini, hatta ölebileceğini ancak bundan mutluluk duyacağını düşünüyordu. Öpüşmedikleri zamanlarda, şu an olduğu gibi, bunu özlüyordu. Dudağını ısırıyor, parmaklarını dudaklarının üzerinde gezdiriyor ve bir elini boynuna yerleştirip Seokjin'in hissettirdiği gibi olup olmayacağını görmeye çalışıyordu. Her ne kadar her şeyin farkında olsa da hala o kadar da belli etmemek için çaba sarf ediyordu 'Self-Love' bölümünde stokları yenilerken bakışları tekrar saati bulduğunda, bunu çok kurnazca yapıyordu.

Cherub Vice | JINKOOK (Çeviri)Where stories live. Discover now