34. Bölüm

393 67 91
                                    

hilaller ve yarım aylar

Hyunjoo Jeongguk'un yeni alışkanlıklarından biri olan üç dakikada bir telefona bakmasıyla ya da yüzünü terk etmeyi reddeden gülümsemesiyle ilgili pek bir şey söylemiyordu. Ama Jeongguk ne zaman başını yukarı kaldırsa Hyunjoo'yu yüzünde o bilmiş (ve sadece marjinal olarak yargılayan) gülümsemelerden birini görüyordu. Ve her seferinde, biraz kızarıyor, bakışlarını telefonuna indiriyor ve kötü niyetten uzak bir şekilde 'lütfen yalnızca beni rahat bırak' diye mırıldanıyordu.

"Ne?" diye sordu bu defa Hyunjoo, utangaç-mış gibi yaparak. Bakışlarını elindeki kitaplara çevirdi ve sanki bariz bir biçimde abayı yakmış olan onlarmış gibi başını iki yana salladı. "Bence çok tatlısın ve ben çok sınırlı sayıda şeyi tatlı bulurum."

"Benimle dalga geçiyorsun."

"Geçmiyorum."

"Geçiyorsun işte."

Gözlerini kısarak Jeongguk'a baktı. "Kaç yaşındayız biz yahu?"

Jeongguk güldü ve telefonunu cebine koydu. " 'Yanmış dünya' diyen sensin. Hayal kırıklığına uğrarsın sanmıştım."

"Yani, Bambi, bunun için önce umursamam gerek," dedi ve sonra ikisi birden tekrar kahkahalara boğuldu.

Jeongguk'un yanından geçip başını yandan yana oyuncu bir şekilde iterken ikisi de Hyunjoo'nun ciddi olmadığını biliyordu. Birbirlerini henüz kısa bir süredir tanıyor olabilirlerdi ancak, her ne kadar kısa da sürse, Hyunjoo Jeongguk'un mutluluğunu en az Jeongguk'un Hyunjoo'nun mutluluğunu önemsediği kadar önemsiyordu. Jeongguk tam ağzını açıp ona sadece bunun için değil her şey için, onu kabul ettiği için, gerçekten hak etmediği halde ona gösterdiği sonsuz kibarlık için teşekkür edecekti. Ama daha başlayamadan telefon çaldı.

Aşırı kibar müşteri hizmeti sesini kullanarak telefonu açtı ve Jeongguk da kendi telefonuna döndü, Hyunjoo'ya söylemek istediği şeyleri ve nasıl söylemek istediğini düşünürken. Seokjin'den gelen en son mesaj dikkatini dağıttı ve hafiften kaşlarını çatmasına neden oldu.

Kimden: Seokjin <3

İşe biraz erken çağırdılar. Seni belki özlerim.

Aklına ilk gelen cevap fazla dürüst bir "Ben seni özleyeceğim" olmuştu ama yazıp kelimeleri önünde görünce utançtan beti benzi attı ve bu an hiç yaşanmamış gibi sil tuşuna bastı. Birkaç kez daha bir cevap yazmaya çalıştı ancak baş parmağı umutsuzca klavyenin üzerinde dolaşır bir şekilde ekrana bakıp kaldı yalnızca. Ne saçma, diye düşündü, Seokjin'i herhangi bir filmin başından sonuna dek, hatta bazen daha da uzun bir süre boyunca öpebilirdi ancak bu kadar basit bir mesaja cevap düşünemiyordu.

"Ah," dedi Hyunjoo sessizce, telefonu göğsüne doğru tutup farkında olmadan Jeongguk'u içine düştüğü bataktan kurtararak. Bakışlarını ona çevirdi ve onunda kapıya baktığını gördü. "Jimin'e yardım etmek ister misin? Bugünkü yüklemesi büyük görünüyor."

Girişe doğru baktı ve Jimin'i caddenin karşısına park ettiği arabasının bagajının önünde dikilirken gördü. Yola, ayağının dibine şimdiden iki koli indirmişti ve bir üçüncüsü için arabasına uzanıyordu. Jeongguk mesaja kısa bir bakış attı telefonunu kasaya indirip dükkandan çıkmadan önce. Koşar adımlarla karşıdan karşıya geçti ve yerde duran kolileri aldı. Selam verir gibi başını eğdi ve sonra kolileri kaldırıp göğsüne yasladı.

"Teşekkürler," dedi Jimin bagajdan diğer iki koliyi alarak.

"Sorun değil. Herzamankine göre daha fazla."

Cherub Vice | JINKOOK (Çeviri)Where stories live. Discover now