26. Bölüm

400 70 166
                                    

yedi dakika

Aecha Sacked'ı tekrar ziyaret ettiğinde bu defa Hyunjoo ve Jeongguk birlikte öğle arasına çıkmıştı. Kapıya "1 Saate Döneriz" uyarısı asmış ve o gün kulaklarına güzel gelen şey neyse onu sipariş ederek arka odaya ilerlemişti ikili. Jeongguk'un Hyunjoo gibi biriyle çalıştığı için kendini şanslı hissetmesinin bir diğer nedeni de buydu - sık sık ikisinin öğle yemeğini de ödemesi. Eğer tek çalışan kendisi olmasa böyle bir şey söz konusu olmazdı ancak Jeongguk bunun farkında olsa da içinde bulunduğu durum ona iyi hissettiriyordu. Zaman zaman, eli müsait olduğunda, bu iyiliğin karşılığını veriyordu.

Müzik çalıyordu yine. Punk, kesintisiz, gürleyen gitarlar ve gümbürdeyen davullar ve sözde 'şarkı söylemek' olan çığlıklarla birlikte. Hyunjoo isteksiz bir biçimde, çalma listesinde The Comes ve Crying Nut olmadığı sürece çalmasına izin vermişti. Jeongguk'un punk'ı anladığı pek söylenemezdi ancak, neredeyse Seokjin'in disko ezgilerinde kendinden geçmesinden hoşlandığı kadar, diğer insanların keyif aldığı şeylerle eğlenmesini görmekten de hoşlanıyordu. Aecha telefonuna bakıp çalan şarkıya başıyla ritim tutarken Hyunjoo da marketten aldığı hazır sandviçini yiyordu. Bakışları ikisinin üzerinde olmadığı zamanlarda Jeongguk aynı şeyi yapıyor, tekrar tekrar yeni bir mesaj var mı diye telefonunu kontrol ediyordu. İş yerine geldikten hemen sonra Seokjin'e bir mesaj atmıştı. Ne söyleyeceğini çözmesi için bir süre düşünmesi gerekmişti.

Basit bir selamlama düşünmüştü. Selam. Merhaba. Naber?

Birlikte yaşıyor oldukları gerçeği tüm olayı daha zor bir hale sokuyordu. En sonunda, birkaç girişimde bulunup hepsini geri sildikten sonra, birlikte çekildikleri ikinci fotoğrafı gönderdi. Yüzlerindeki gülümseme hafif olsa da ikisinin de gözlerinde saf mutluluktan başka bir şey yoktu. Bir soru ekleyip Seokjin'in de onları uyumlu bulup bulmadığını öğrenmek istedi ancak görünen o ki cesareti bugün izindeydi.

Dikkatini dağıtmak için Aecha'ya baktığında gözü piercinglerinden birine takıldı.

Disko gecesinden beri, Jeongguk etrafındaki şeylerin görünümünden daha çok etkilenir olmuştu. Eyeliner'ın cazibesi, basit bir kolyenin taşıdığı anlam, ışıltının bilimi. O gece gördüğü her şeyi, sonrasında da kendiyle birlikte taşımaya devam etmişti. O insanlar gibi olmak istiyordu, tarzlarını kopyalamak değil ancak ona özgüven verecek kendi tarzına sahip olmak. Bunda bir güzellik vardı. İnsanın kendini dışa yansıtmasında. Bu fikrin aklına daha önce hiç gelmemiş olması kafasını karıştırıyordu. Birçok farklı nedenden dolayı Yaşlı Asa'nın bok dolu olması için şükretmesi gerektiğini düşündü.

Onun ilgisini çeken yeni şey küpelerdi. Seokjin'in taktıklarına bakmak hep hoşuna gitmişti ve en sevdiği ise değişik ışıkların altında farklı renkler alan kristal taş küpeleriydi. Bu beğeni son zamanlarda bir tutkuya dönüşmüştü. O da kendisine ait bir tane istiyordu.

"Aecha."

Telefonunu masaya indirdi dikkatini dağıtmak için. Aecha gözlerini telefondan ayırmadan yalnızca hmmlayarak cevap verdi.

"Piercing taktırmak ne kadar tutar?"

Anında başını telefonundan kaldırdı. Jeongguk konunun piercing olduğunu daha erken söylemeliydi. "Nereye?"

"...Burada, yani... Başka bir yere-"

"Vücudunda nereye?"

"Aa..." Jeongguk uzanıp hafifçe kulak memesini tuttu. "Buraya."

Aecha telefonunu masaya bırakıp öne doğru eğildi ve kulağını tuttu neredeyse inceler gibi. "Kulağına bir iğne batırsınlar diye para mı ödeyeceksin? Ben burada bedavaya yapabilirdim canım."

Cherub Vice | JINKOOK (Çeviri)Where stories live. Discover now