24. Bölüm

376 70 135
                                    


Her ne kadar Jeongguk disko gecesinden beri Seokjin'in yanına yaklaşmama konusunda çok iyi iş çıkarsa da ikili hala bir şekilde birbiriyle iletişime geçiyordu. Seokjin ona işten döndüğünde Jeongguk'a kapıyı açmak için evde olmayacağını bildirmişti. Bu küçük detay özeldi çünkü böylelikle Seokjin Jeongguk'a dairenin anahtarını vermişti.

Akıl ve mantığın varlığı her ne kadar inkar edilemez olsa da sık sık öğle arası verdikleri bir o kadar gerçekti. Jeongguk'a böyle bir durumda ona anahtar verilmesinin tek nedeninin ileri aşamada oluşması muhtemel rahatsız durumun önüne geçmek olduğunu söylüyorlardı. Ancak yine de Jeongguk bu davranıştaki düpedüz mahremiyete takılmıştı. İkilinin birbirine olan yakınlığına, bu yakınlıktan ne çıkabileceğine ve en önemlisi Seokjin'in ona güveniyor olmasına takılıyordu. Nedense, Seokjin'in ona olan güveni en az onun elini tutmak kadar görkemli ve sarsıcı gelmişti Jeongguk'a.

Seokjin sırf onun için siyah ipek bir kolye ipinin ucuna asmıştı anahtarı. Hatta her zaman Jeongguk'un kızarması için fazladan bir adım daha eklemekten kaçınmayan Seokjin bu geçici kolyeyi boynuna kendi takmıştı. Alt tarafı bir anahtar. Ancak, Tanrım, Jeongguk'un tıpkı... Ne gibi? Tıpkı yıldızlardan yaratılmış gibi hissetmesine neden oluyordu. Dünya meğer bir Cennet'miş de insanın bunu görebilmek için önce bakması gerekiyormuş gibi. Ve işte, Jeongguk görmüştü.

Boş bir eve dönmek ilginçti ancak yine de içeri girip kapıyı arkasından kilitlediğinde kendini çok mutlu hissediyordu. Seokjin o gece çalışmayacaktı ve her zamankinden geç gelebileceğini ancak çok da geç kalmayacağını söylemişti. Belli bir saat söylememişti ve Jeongguk kendini ele verme korkusuyla sormamıştı. Akşam yemeğini hazırlamak ne kadar vaktini alacak bilmiyordu ancak çok geçmeden başlaması gerektiğinin farkındaydı. Eşyalarını odasına bıraktı —ne zaman, ah ne zaman buraya böyle demeye başlamıştı— ve balıkları kontrol etti. Sonra ikinci el mağazadan aldığı ve bu özel akşam için sakladığı pantolonla -5,500 son tutan siyah bir kadife- üzerinde bir müzik grubunun yer aldığı beyaz-gri bir tişörtü aldı. Kıyafetleri sonraki aşama için yatağın üzerine indirdikten sonra ellerini yıkayıp mutfağa yol aldı.

Gyeran mari ile başlamıştı. Önce sebzeleri kesti. Kuru soğan, dolmalık biber ve yeşil soğan. Sonra biraz jambon ve peynir. Her şeyi mümkün olan en küçük küplere ayırmıştı. Yumurtaları hazırlayıp her şeyi çırparken aklı Seokjin'in beğenmesini umduğu bu yemekle ilgili ne düşüneceğini merak etmekten Jeongguk'un kendisiyle ilgili ne düşündüğünü merak etmeye kadar gitmişti. Ama 'Biliyorum.' üzerine düşünmek için kendisine çok zaman tanımadı.

O an, ışıkların altında ve hareket eden bedenlerin arasında bu sözler onu neredeyse kırmıştı. Eğer dans etmeyi en başta teklif eden taraf o olmasaydı tam o an ve oradan kaçmaya başlardı. Bu düşünceden sonra, ne olduğunu kabullenmek bile onu oldukça dehşete düşürmüştü. Şimdiyse görmezden gelmek zordu. Seokjin'in mutfağında, Seokjin'in tava ve kaplarıyla, Seokjin için yemek hazırlarken.

Şimdi düşününce, kendine onu bu kadar sarsan şeyin ne olduğunu sesli olarak sorunca, konunun Seokjin'in bilip bilmemesiyle pek de ilgili olmadığını fark etti. Tıpkı Jiyoo onun duygularını çözdüğünde olduğu gibi, sorun onun bilip bilmemesi değildi. Sorun bu farkındalığını önü alınamaz bir red tarafından takip edilecek olmasıydı. 'Sen onun tipi değilsin.'

Bu huzursuzluk söz konusu Seokjin olduğunda ona katlanmıştı çünkü şimdi reddedilmek direktti. 'Benim tipim değilsin.' ve söz konusu Seokjin olduğunda içinde bulunduğu durum bu cümleyi takip eden bir 'balım', 'hayatım' ya da Allah korusun, 'sevgilim'le daha da beter bir hal alabilirdi.

'Sevgilim' burada aynı anda hem en iyi hem de en kötü seçenekti. Bunu basitçe seslendirmek, Seokjin'in dudaklarını delip geçen o ses, Jeongguk'u eritecek bir güce sahipti. Ama, yine de Seokjin'in ona başka bir şekilde hitap etmesini de istemiyordu. Eğer Seokjin onu reddedecekse, bunu sesli olarak dile getirecekse, bu darbenin sonuna eklenecek bir 'sevgilim' ile hafifletilmesini tercih ederdi. Her ne kadar bu kelime bir daha asla eski anlamını taşımayacak olsa da.

Cherub Vice | JINKOOK (Çeviri)Where stories live. Discover now