16. Bölüm

356 70 51
                                    

regan’ın dikkatsiz dakikaları

Seuss ve Jeongguk son derece ciddi bir bakışma rekabetindeydi ve Jeongguk bu karşılaşmayı Seokjin’in odaya girmesiyle birlikte üç saniye farkla kaybetti. İş için giyinmişti şimdi, şık siyah bir gömlek bedenini güzel bir şekilde sarmıştı ve, iş için özel olan, parfümü Jeongguk’un hafiften sersemlemesine neden olmuştu. Girişte durmuş ve kısa bir süreliğine kapının eşiğine yaslanmıştı.

“Girebilir miyim?” diye sordu.

“Senin evin,” diye mırıldandı Jeongguk, isteksizce gözlerini Seuss’tan ayırdı ve dikkatini Seokjin’e verdi. “Ne istiyorsan onu yapabilirsin.”

Seokjin uzun adımlarla içeri girmiş, Jeongguk’un tam karşısına bağdaş kurarak oturup bir elini çenesie yerleştirmişti. Bakışı tatlı ve yumuşaktı. Bekledi. Jeongguk da bekledi.

“Bana... Söylemek istediğin bir şey mi vardı?”

Seokjin başını iki yana salladı. “Konuşmak isteyebilirsin gibi hissettim ama... Aynı zamanda konuşmak istemeyebilirsin gibi de hissediyorum. O yüzden,” kolundaki saate baktı, “ımm, önümüzdeki on beş dakika boyunca seninim eğer söyleyip içinden atmak istediğin bir şey varsa.”

Jeongguk başını sağa sola salladı ve bakışlarını tekrar akvaryuma çevirdi. Seuss bakışma yarışından vazgeçmiş, onun yerine, bir balık için mümkün olan en yüksek isteklilikle Ursula’nın etrafında dönmeye başlamıştı. “Ben iyiyim.”

“İyi olmamanda bir sorun yok,” diye mırıldandı Seokjin.

“İyi değil değilim.”

“Tamam.”

“Gerçekten.”

“Tamam demiştim zaten.” Seokjin öne doğru eğildi ve elini yumruk haline getirerek oyuncu bir şekilde Jeongguk’un bacağına vurdu. “Ama, diyelim ki, eğer iyi olmasaydın... Ben buradayım.”

Jeongguk biraz durgunlaştı, bakışları akvaryumdan yerdeki halıya düştü. Avcunu açarak parmaklarını halının üzerine yayarak açıp kapadı birkaç defa. Bir halı meleği, yersen. Peşinden gelen itirafı ellerine yaptı: “Ben sadece beni affetmesini istiyorum.”

“...Onun gerçekten canını yaktın-”

“Biliyorum,” Jeongguk derin bir nefes aldı ve ellerini yüzüne kapattı. Avuçlarına doğru tekrar mırıldandı. “Ne yaptığımı biliyorum.”

“O zaman senin elinden gelen tek şeyin özür dilemek olduğunu da biliyorsun. Bu kadar. Onun seni affetmesini sağlayamazsın, ya da ondan böyle bir beklentiye giremezsin. Seni affetmek zorunda değil, öyle değil mi?”

“... Neden olmasın?”

“Bu yalnızca seninle ilgili bir şey değil. Aynı zamanda onunla ilgili. Onun kendine ne kadar değer verdiğiyle ilgili, yeterince değer verip vermediğiyle. İnsanların canı yandığında verdiği iki tür tepki vardır Jeongguk. Ve karşı tarafın hangisini seçeceğine sen karar veremezsin. Bağılanmak bir tercihtir, sen de bunu kabul etmek zorundasın.”

“...Ben... Ben gerçekten onun beni affetmesini istiyorum.”

“Biliyorum.”

“Ben bir zamanlar...” derin bir nefes aldı ve sonraki kısmı utan içinde, yanakları kızararak mırıldadı. “Bir zamanlar onu sevdim, sanırım.”

Seokjin bu itiraf karşısında şaşırsa da gözle görülmeyecek kadar hafifçe kaldırdığı tek kaşı haricinde hiçbir şey belli etmemişti. Tekrar konuşmaya başladığında sesi yumuşaktı. “Ne zaman anladın?”

Cherub Vice | JINKOOK (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin