31. Bölüm

428 73 84
                                    

çıplak

Seokjin bir parmağını Cennet'in Anahtarı'nın ucuna takmıştı o gecenin ilerleyen saatlerinde. Yine öpüşüyorlardı, bu sefer Jeongguk'un odasında. Son zamanlardaki tüm birleşmelerinde olduğu gibi plansız bir şekilde gerçekleşmişti. Akşam yemeği yemişler, biraz kart oyunu oynamışlardı ve ardından Seokjin yatağa gideceğini söylemişti. Jeongguk'un bu noktadan sonraki tek planı pijamaları mı giymekti o gece için. Ama hangi indirimli takım formasını giymeye karar vermeye çalışırken Seokjin'in odaya dönüp ona kısa olması gereken bir öpücük vermesiyle şaşkına dönmüştü.

Söz konusu ikisi olunca, basitliğin imkansız bir hal alması günden güne daha da açık bir gerçeğe dönüşüyordu. Mesela şimdi, yatağın üzerinde oturmuş birbirlerini tutuyorlar, öpüyorlar ve karşı tarafın verdiği nefesi içlerine çekiyorlardı. Ara sıra -genelde hiçbir anlam ifade etmeyen- bir şey söylemek için geri çekiliyorlar, sonra zamanın sonunu getirmek üzere tekrar bir araya geliyorlardı.

"Mm," dedi Seokjin Jeongguk'un diline doğru, bir eli geri çekildiklerinde omzuna  gömülen yüzünün köşesine yerleşirken. "Bu yeni bir tarz bildirimi mi?"

Anahtarı soruyordu.

Jeongguk dudaklarını yaladı. "Belki. Beğendin mi?"

Seokjin hiçbir şey söylemeyip sadece hafifçe gülümseyince Jeongguk dudaklarını tekrar birleştirmek için öne doğru eğildi ancak Seokjin başını yana çevirmişti. Jeongguk'un girişimi Seokjin'in çenesini öpmekle sonuçlandı ve bunun onu utandırması gerekirken tek etkisi uzun zaman önce unuttuğu bir şeyi hatırlaması olmuştu.

"Hissini seviyorum," dedi Seokjin anahtarı hala parmağının etrafında çevirirken. "Sadece, bence bakır senin rengin değil balım."

İtiraf etmek gerekirse, Jeongguk zar zor dinliyordu Seokjin'in ne söylediğini. Ağzı açık, kendinden geçmiş gözleri yarı kapalıydı Seokjin'in dudaklarıyla tekrar buluşmaya çalışırken. Ancak günden güne daha açık hale gelen bir şey daha varsa o da Seokjin'in kızdırmaktan keyif aldığıydı. Jeongguk ona doğru yaklaştıkça yaklaştıkça azar azar kenara çekiliyor ve gülüşü her seferinde biraz daha parlak bir hal alıyordu.

Jeongguk iç geçirdi, Seokjin gülüp sahte bir masumlukla 'Ne?' diye sorduğunda gülümsemişti sadece.

"Ne oldu?" diye sordu tekrar, anahtarı bırakıp Jeongguk'un yüzünü kavramıştı. "Ne yapmaya çalışıyorsun?"

"Boş ver." dedi Jeongguk umursamıyorum gibi ama umursuyordu. Neredeyse fazla umursuyordu.

Seokjin onu tekrar öptüğünde rahat bir şekilde iç geçirdi ve bir refleks gibi kollarını Seokjin'in beline doladı ve onu gece boyunca böyle tutabilirdi. Ama aklına katmanlar ve kalp atışları geldi ve eli Seokjin'in gömleğinin eteğini buldu. Orada durdu, kalbi boğazında atıyordu sanki haddini aşmadığını söyleyecek bir işaret beklerken.

Onu öpmeye devam ederken Seokjin başını eğdi onaylar gibi, arkasına doğru uzandı ve kibar, yavaş bir şekilde Jeongguk'un elini gömleğinin altına yönlendirdi. Sıcaklık, Seokjin'in yumuşacık teni neredeyse baş döndürücüydü. Jeongguk'un eli titriyordu avucunu bu sıcaklıkta aşağı yukarı hareket ettirip yeni bölgeyi keşfederken. Ellerini Seokjin'in kaburgalarında, sırtında gezdirdi ve tekrar beline döndü.

Tekrar, Seokjin geri çekildi. "Bunu sevdim," diye mırıldandı. Ve ekledi: "Yatmak için hazırlanıyorsun sanmıştım."

"Dikkatimi dağıttın."

"Dikkatinin bu kadar kolay dağılması senin suçun. Ben masumum."

Tekrar öpüştüler ancak fikir Jeongguk'un aklına dönerken bu sefer kısa sürmüştü. Bu apartmandan ilk dışarı çıkarılışını düşündü, göğsündeki hafif eli ve Seokjin'in hafif bir bilek hareketiyle onu gönderişini. Öpücüğü böldü ancak hala kısmen kapalı gözleriyle Seokjin'in dudaklarına yakın duruyordu.

"Takılıyorum," dedi Seokjin kibar bir şekilde, parmakları Jeongguk'un yanağında daireler çiziyordu.

"Biliyorum," Jeongguk tekrar dudağını ısırdı. İç geçirdi. "Ben, ımm… Boynunu öpebilir miyim?"

Seokjin'in duruşunu dikleştirdiğini gördü, onda oluşmaya başlayan beklentiyi neredeyse hissedebiliyordu. Jeongguk Seokjin'in belindeki elini hareket ettirip okşadı onu ve bir cevap bekledi. Seokjin'in şimdi daha koyu ve bir şekilde daha sıcak olan gözleri onun gözleriyle buluştu ve hiçbir şey söylemeden başını salladı.

Jeongguk aceleden uzak bir tavırla ilk önce Seokjin'in çenesini öptü. Sonra yanağının altını. Tam oraya tatlı, küçük bir öpücük kondururken Seokjin başını geriye attı. Birbiriyle aynı, zevk dolu iki iç çekiş ve bir öpücük daha, biri daha da aşağıya, köprücük kemiğinin hemen üstüne. Seokjin'in çıkardığı ses neredeyse bir inlemeydi, tam olarak değil ama çok yakın. Bir iç çekişten daha yüksek sesliydi ve Jeongguk'un daha da ileri gitmesine yol açtı. Ağzını açmaya başlayarak Seokjin'in boynunun çeşitli yerlerine ıslak öpücükler bırakıp ardından üzerine üflüyordu şimdi. Seokjin Jeongguk'un tutuşundan koparak kendini geri çekti. Birbirlerine baktıklarında onun da gözleri en az Jeongguk kadar kendinden geçmişti. Duruşunu dikleştirdi ve akvaryuma baktı.

"Bundan hoşlanmadın," dedi Jeongguk.

"Ne? Hayır. Bayıldım, tekrar yapmanı istiyorum ama," Seokjin iç geçirip akvaryuma doğru başını eğdi. "Beni yargılıyor."

Jeongguk da akvaryuma baktı sıfır beklentiye ancak Donna Summer, gerçekten de, akvaryumun tam ortasında durmuş direkt olarak onlara bakıyordu. Akvaryumun diğer ucuna yol almadan önce birkaç saniye daha onlara baktı. Daha önce hiçbir balığın bu şekilde davrandığını görmemişti. Belki de Seokjin haklıydı.

"Adını Donna Summer koydum," dedi Seokjin, "ve kendini çok yüce ve güçlü sanıyor. Belki de adını Anita Ward'a çevirmeliyim. Bu ona haddini bildirecektir. Hadi gel."

Seokjin ayağa kalkıp elini uzattı. Jeongguk da onun elini tuttu ve odadan el ele ayrıldıklarında Jeongguk kendini çok canlı hissediyordu.

"O üfleme tekniğini nereden öğrendin?" diye sordu Seokjin.

"Bir kitapta okudum."

"Mm. Bir gün, sen ve ben oturuyoruz ve bana hakkında okuduğun her şeyi gösteriyorsun."

"Bana uyar," dedi Jeongguk gülümseyerek.

Ç/N:

Bölüm ultra süper kısa ama önceki bölüme dahil etmek istemedim. Böylece orijinal hikayenin yedinci bölümü bitmiş oldu. Geriye meşhur, doksan sayfalık final bölümü kaldı... Ama benim hikayeye veda etmeye ne kadar hazır olduğum tartışılır :')

Cherub Vice | JINKOOK (Çeviri)Where stories live. Discover now