tell me your story and i'll tell you mine
i'm all ears, take your time, we've got all night
show me the rivers crossed, the mountains scaled
show me who made you walk all the way here
settle down, put your bags down
you're alright now
hand me a pen and i'll rewrite the pain
when you're ready we'll turn the page together
open a bottle it's time we celebrate
who you were, who you are
we're one and the same
we don't need to be related to relate
we don't need to share genes or a surname
you are my chosen family
so what if we don't look the same
we been going through the same thing
you are my chosen family
~
Bayan Kim, Taehyung'un annesi, kapının diğer tarafında durmuş, yüzünde boş bir bakışla onları izliyordu. Panik olmuş gibi, polisi arayacakmış gibi durmuyordu ancak onları tam anlamıyla hoş karşıladığı da söylenemezdi. Hoş karşılaması için bir nedeni de yoktu elbette ancak kaçmaları mı yoksa içeri girmeleri mi gerektiğine karar vermelerini zor bir hale sokuyordu bu hali. Üçü de donmuş bir şekilde orada durdu.
Bayan Kim Aecha'dan, saçlarından ceketine, saçlarına ve sonra Jeongguk'a baktı ve gözlerine 'tanıdıklık' dolu bir bakış yerleşti. Saçlarına, küpelerine, kıyafetlerine baktı. Bir elini göğsüne yerleştirdi ve Jeongguk bu hareketi Seokjin'in de sık sık yaptığını hatırladı ancak karşısındaki bir başkasıydı ve eğreti duran bu davranışının altında tamamen başka nedenler yatıyordu.
Değişen yalnızca kendisi değildi. Bayan Kim de farklı görünüyordu. Tam anlamıyla değil. Kendisi gibi görünüyordu, Taehyung'la bir olan zengin ten rengi ve aynı gözler, hatları ona gerçekten benziyordu, yalnızca daha küçük ve daha keskin. Saçları hala gösterişsiz bir şekilde kesilmişti, ne çok uzun ne çok kısa. Jeongguk bununla ilgili bir kural olduğuna emindi. Saçın uzunluğuyla ilgili. Unutmuştu. Görünüşü tamamen aynıydı ama farklı bir kadın gibi görünüyordu. Onun şimdiki halini tanımlamak içinse Jeongguk'un aklına yalnızca tek kelime geliyordu, 'kayıp'
Bayan Kim titrek bir nefes aldı ve yavaşça içine çekerken ağzını eliyle kapattı.
"O iyi mi?" diye sordu, sesi her an ağlayacakmış gibiydi.
Jeongguk'un omuzları o zaman rahatladı. Çığlıkların ve tehditlerin tehlikesi değil yalnızca gözyaşı tehlikesi olduğunu görünce gevşedi. Karşısındaki kadının bir yıkımdan fazlası olmadığını anladı. Geceliğinin üzerine giydiği ve düzgünce bağladığı sabahlığını fark etti. Yataktan daha yeni mi çıkıyordu? İçinde bir parça onu rahatlatmak, ona güven vermek ve Taehyung'un gerçekten iyi olduğunu, endişelenmesi gereken bir şey olmadığını söylemek istiyordu. Ancak daha kızgın, daha acımasız tarafı ise onun bilgisizlik içinde kıvranmasını istiyordu. Ancak kibarlığı olmazsa bir hiç olduğunu düşündü. Kelimeler ona ulaşmadan önce başını iki yana salladı.
YOU ARE READING
Cherub Vice | JINKOOK (Çeviri)
Fanfiction"İyi günler," dedi Jeongguk. "Tanrı'nın ne söylediğini dinlemek için birkaç dakikanız var mı?" Önünde duran genç adam kollarını göğsünde kavuşturarak, düşünceli bir biçimde başını yukarı doğru kaldırdı. "Duruma göre değişir... Bugünlerde ne söylüyor...