0.2- the boy w gun

125 13 0
                                    

2018

Nefes al, nefes ver, nefes al ve nefes ver.

Sadece gidip sor. İyi olacak. Ne yanlış gidebilir ki? Sadece, öylesine katıldığım grup terapisinde gördüğüm yakışıklı çocuğa çıkma teklifi edeceğim. Abartıyorum.

Çok basit.

Kesinlikle çok basit.

Kendi kendisine cesaret verme işini derin bir nefes daha alıp sonlandırdığında elindeki sigarasını söndürüp hemen yanındaki çöpe attı, ellerini dizlerine kadar gelen kot şortunun ceplerine soktu ve hemen binanın merdivenlerine oturan çocuğun yanına doğru ilerledi.

Birkaç adım sonrasında iyice yaklaştığında çocuk da fark etmiş olacak ki kafasını kaldırarak ona bakmıştı. Louis gülümseyerek ellerini cebinden çıkarıp arkasında birleştirirken "Hey," diye mırıldandı, bakışlarıyla hâlâ oturuyor olan çocuğun yanını gösterdi. "Oturabilir miyim?"

"Evet, tabii."

Kulağına kadar gelen dalgalı saçlarını başına doladığı siyah bir bandanayla tutturmuş olan çocuk kafasını sallayıp onun oturabilmesi için -buna gerek olmadığı halde- hafifçe yana kaydı. O da elindeki sigarayı yere atıp ayağıyla döndürmüştü.

"Aynı gruptaydık, beni hatırladın mı?"

Louis sakince konuşurken, çocuk da bakışlarını ayakkabılarından çekip ona bakmış ve "Evet." diye mırıldanmıştı. Açıkcası hiçbir muhabbete girmeden sadece oturacaklarını sandığı için şaşırmadan edememişti. "Evet, yüzünü hatırlıyorum."

Louis, adını bile bilmediğini anlatmaya çalışan çocuğa gülümserken elini öne doğru uzatıp "Tanışalım." dedi. Birkaç saniye içinde karşılık aldığında tuttuğu eli sallarken heyecanlandığını belli etmemeye çalışarak devam etmişti. "Louis. Louis Tomlinson."

"Harry." dedi onun gülümsemesine karşılık verirken. Louis elleri ayırdıktan sonra tekrar kucağına koysa da kaşlarını kaldırarak beklentiyle bakmaya devam ettiği için omuzlarını silkmişti Harry. "Styles. Bana iş mi teklif edeceksiniz Bay Tomlinson?"

"Hayır, sadece kahve."

Harry'nin bir anda şaşkınlıkla açılan gözlerine bakılırsa bunu da beklemiyordu. Louis de öyle. Asıl konuya girmeden önce biraz da olsa muhabbet edeceklerini sanmıştı ama aldığı soru bu cevap için o kadar müsait gelmişti ki kendisini tutamamıştı. Yine de kötü bir izlenim bırakmamak için gülümsemeye devam ediyordu.

"Anlamadım?"

"Kahve. Çay da olur. Bir şeyler içmek ister misin diye sormak istiyordum sadece."

Harry'nin şaşkınlıkla kaldırdığı kaşları ve açılmış gözleri eski haline dönerken kıkırdayarak önüne döndü, "Louis..." diye ağzının arasından mırıldanmıştı. "Böyle yapamazsın. Yeni tanıştığın -hatta tanışmadık bile- insanlara direkt bunu soramazsın."

"Neden olmasın ki? Ayrıca, aynı grup terapisindeyiz, seni o kadar da tanımıyor sayılmam."

"Aynen öyle, aynı grup terapisindeyiz. Emin ol, benimle kahve içmek falan istemezsin."

"Bu sefer ben anlamadım."

"Bugün konuşmacı ben değildim ama geçen hafta öyleydim, orada mıydın bilmiyorum ama bitmeyen bir şeyin içinde olduğumu söyledim. Muhtemelen ilk dakikadan seni hayattan soğuturum, yani bırak ve kaç."

"Yani depresyonda olduğun için seninle bir şeyler içmek istemem yanlış, doğru mu anladım?"

"Yani..."

Lost His Mind || Larry Where stories live. Discover now