2.2- this house is a circus

64 11 47
                                    

Sınır 45

...

Louis şansı varken odasında duran yaratığından olabildiğince kaçmak için en sonunda ona haftalardır sunulan bu teklifi değerlendirme kararı almıştı.

Ortak alana giderken elleri, siyah, üzerine bol gelen eşofmanının ceplerindeydi. Omuzları düşüktü, omzuna kadar gelen saçlarının yarısı rahatsız etmemesi için tepeden dağınık bir şekilde toplanmıştı, beyaz tişört yer yer kirlenmişti ama degistiremeyecek kadar üşengeç hissettiği için umursamıyordu.

Karton bardağa doldurduğu meyve suyunu aldıktan sonra duvara yaslanmış şekilde duran cam kenarındaki küçük koltuğa doğru ilerlerdi. Buraya ne kadar değerleriyle karışmak için gelmiş olsa da bir süre burada oturup dışarıyı izleyecekti.

Öyle de yaptı, dakikalarca orada oturup elindeki kartonu sıkıntıdan parçalara ayırana kadar pencereden dışarıyı izledi. Ama maalesef filmi karşısına, yere bağdaş kurarak oturup gözlerinin içine bakan kızla bozulmuştu. Kaşlarını çattı, kafasını iki yana sallayarak ne olduğunu sormaya çalıştı ama kız sadece gülümsüyordu.

"Ne istiyorsun?" diye sordu bu sefer. Kızın bakışlarını asla kaçırmaması rahatsız hissettirmişti.

"Hiçbir şey."

"Niye öyle bakıyorsun?"

Kız sorusunu cevaplamayı önemsemeden başını birkaç metre arkasındaki masada oturan gruba çevirdi. Daha sonra tekrar Louis'ye döndü.

"Oyun oynamak ister misin?"

"Ne oyunu?"

"Kart."

"Hayır."

"Sen ne oyunu oynamak istersin?"

"Oyun oynamak istemiyorum. Beni rahat bırak."

"Steve yakışıklı olduğunu düşünüyor."

"O da beni rahat bıraksın."

"Hangisi olduğunu görmek ister misin? Sarışın olan. Bak,  o da çok yakışıklıdır. "

"Umrumda değil."

"Onun için buraya gelmedim. Arkadaş olalım mı?"

Louis gözlerini devirerek "Beni neden dinlemiyorsun?" diye sordu. "Konuşmadan önce ne dediklerimi dinle. Hiçbir şey istemiyorum."

"Çay sever misin? İkimize de alıp geleyim mi?"

"Hayır."

"Bekle burada."

Kız yerinden hızlıca kalkıp çay almaya gittiğinde Louis sabır dilenerek ayağa kalkıp tekrar odasına doğru yürüdü. Burada kalıp başkalarıyla kaynaşma işinin başından beri ona göre olmadığını biliyordu zaten. Şimdiden yorulmuştu.

Yolunu kesen, kendisinin neredeyse üç katı büyüklüğündeki adam yüzünden adımlarını durdurmak zorunda kaldı. Başını hafifçe yukarı kaldırarak gözlerini birleştirdi. "Sen ne istiyorsun?"

"Nereye gittiğini sanıyorsun?"

"Odama?"

"Kimliğini göster."

"Pardon?"

Adam elini uzatarak cidden bir kimlik istediğini belli ettiğinde Louis yüzünü buruşturmuştu. "Şaka mısın sen?"

"Hayır. Ehliyet ruhsat görmem lazım?"

"Oradan araba sürüyormuş gibi mi gözüküyorum?" derken elini yukarı kaldırıp sallarken aradaki yükseklik boyundan bahsettiğini belli etti Louis. "Yakın gözlüğüne falan ihtiyacın var mı?"

Lost His Mind || Larry Where stories live. Discover now