2.4 -keep trying

45 11 72
                                    

Sınır 40

...

"Ne derse desin olmuyor değil mi?" derken gülümsüyordu. "İnanmak istesen de yapamıyorsun. Kimseye inanamıyorsun. Çünkü şizofren olduğunun sen de farkındasın. Benim gerçek olmadığımı gün gibi ortada. Diğerlerinin olup olmadığı belli bile değil. Anlayamıyorsun. Senin yüzünün aynısı olmasaydım beni bile anlayamazdın. O kadar rezilsin sen."

"Kapa çeneni."

"Oturup düşünmeni gerektirecek bir şey yok. Ben sana direkt söylüyorum işte."

Louis gözleri dolu bir şekilde odadan ayrılırken kendisini bahçeye çıkarken buldu. Haftalar geçmişti. Harry'nin onunla konuşmasına izin verdikçe ona daha çok inanıyordu ama içindeki şüphe de asla rahat bırakmıyordu. Ona inamayı denese bile kendisine inanamıyordu.

Bir ağacın altına çökerken çoktan kararan havayı bile umursamadı. Sırtını ağaca yasladı, dizlerini kendine doğru çekti; başını öne eğip dizlerinin üzerine yerleştirdiği kollarına yasladı.

Düşünüyordu. Günlerdir aralıksız düşünüyordu. Harry fazlasıyla gerçek geliyordu. Dizinde dakikalarca uzanıp dinlediği adama inanamıyordu ama fazlasıyla inandırıcıydı. Hissettiği tüm bu karmaşayı asla anlamlandıramıyordu ve eli kolu bağlı hissediyordu.

Alacağı cevaptan korktuğu için kimseye sormadığı o soruyu birisine sorabilirdi. Böylece ipleri biraz gevşetebilirdi. Ya da bir diğer ihtimal, o ipleri alıp kendi boğazına sarardı. Risk alması gerekiyordu.

Güneş neredeyse bakmışken odasından çıkması dikkat çekmiş olacak ki yanına sessizce oturup elini omzuna yaslayan bedene şaşıramamıştı bile.

"İyi misin Louis?" diye sordu. Sesi fazlasıyla endişeli çıkmıştı. O kafasına göre kendisini odadan dışarı atacak birisi değildi, sadece ziyaretçisi olduğunda bahçeye çıkıyordu ve onu bu halde görmek Luke'u endişelendirmişti.

"İyiyim."

"Ne oldu?"

"Hiçbir şey. Hava almak istedim sadece."

"Louis daha yukarı çıkalı yarım saat oldu." diye konuştu yatıştırıcı bir tonda. "Bilmem gereken bir şey var mı?"

Louis başını yavaşca kaldırıp gözlerini onun gözlerine sabitledi. Saniyelerce öyle bekleyip kafasında belirli şeyleri tarttıktan sonra "Sana bir şey sorabilir miyim?" diye sordu. Kalbi hızla atmaya başlamıştı bile.

"Tabii."

Luke yerinde doğrulup onu dinlediğini belli ederken Louis de arada sırada gözlerini toprakta gezdiriyordu. "Sen..." dedi. "Benim yanılsamalarımı doğru bir şekilde görüyorsun, değil mi?"

"Evet"

"Odamda sürekli benimle olan şeyi görmüyorsun yani? Duymuyorsun da. Sürekli yanımda oluyor Luke. Onu kesin görmüyorsun, değil mi?"

Luke kafasını iki yana sallarken "Hayır," diye mırıldandı. "Onu ne görüyorum ne duyuyorum. Çünkü gerçek değil, hepsi kafanın içinde."

"Evet, bunu biliyorum." derken dudaklarını büzmüştü. Şimdiden gözü dolmuştu işte. "Bilmediğim bir şey var ve bu konuda gerçekten doğruyu söylemen lazım. Yalan söylemeye sebebin bile yok, biliyorum ama bunun güvencesini almalıyım."

"Söz veriyorum Louis..."

"Harry... Onu sen de görüyorsun, değil mi?"

Luke'un gözleri yavaşca açılırken "Ne?" diyerek açıkça şaşırdığını belli etti.

Lost His Mind || Larry Where stories live. Discover now