2.7- you're late

47 11 7
                                    

"Yağmurdan rahatsız olmadığına emin misin?" diye tekrar sordu Harry. Oturdukları bankı kapatan bina ve ağaçlar nedeniyle yağmur onlara sadece damlalar halinde ulaşabiliyordu. Harry'nin bu ne kadar hoşuna bile gitse de Louis'nin Temmuz ayında üşümesinden korkuyordu. "Üşüdüysen kantine falan gidelim Louis- Hatta istersen odana dönüp dinlen sen. Ben yağmur dinene kadar burada beklerim."

"Saçmaladın iyice." dedi Louis. "Hava elli derece."

"Esiyor ama, üşüme diye söylüyorum."

"Üşümüyorum, sus artık."

Harry, onun pek hali olmadığını biliyordu; değişen ilaçları onu gittikçe hamlaştırmıştı, Harry ile buluşmak için odasından bile zor çıkar olmuştu, bazen gözünü bile açamıyordu, şu an Harry onu bu haliyle hiç yormak istemiyordu ama "En azından odaya çıkınca tişörtünü değiştir." diye eklemeden edememişti.

"Abartmasan mı?"

"Hastalanmanı istemiyorum."

"Zaten hastayım."

Duyduğu cümle Harry'nin suratına tokat gibi çarparken "Louis..." diye mırıldandı.

"Off, tamam"

"Özür dilerim" dedi Harry, Louis'nin altına düşen saçlarla oynarken. "Seni yormak istemiyorum."

Louis cevap vermedi, kapalı olan gözleriyle birlikte birkaç derin nefes aldı, bu şekilde olduğu yeri ve hali benimsemeye çalıştı. Başlı başına her şey çok garipti.

"Yormuyorsun."

Harry bunun yalan olduğunu biliyordu. Onun doğruları söylemesini istese de doğrular canını yakacaktı, Louis bunu bildiği için belki de söylemiyordu. Harry bu durumda kesinlikle ne yapacağını bilmiyordu, sessiz kalmak böyle anlarda en iyi seçenek oluyordu.

Louis, Harry'nin dizinde yatarken gözlerini karşısındaki kendisinde gezdiriyordu. Bahçedeki, yağmurun altında ıslanmıştı, ifadesiz gözlerini Louis'den ayırmıyordu ve en önemlisi, Harry onu göremiyordu.

Son zamanlarda odadan sık sık çıkar olmuştu. Louis bunun sebebini çok iyi biliyordu, doktorun dediğine göre yenilmeyi kabullenemediği için sürekli kendisini göz önüne atıyordu ve Louis bu bilgi sayesinde ona artık katlanabiliyordu çünkü ne kadar ironik olsa da bu daha iyiye gittiğinin işaretiydi, onu görmezden gelebilirdi.

"Loui- Sana diyorum Louis..."

Harry'nin kendisine seslenmesiyle gözlerini tepesindeki yeşil gözlerle buluşturdu. "Hm?"

"Daldın, nereye gittin öyle?"

Louis bundan bahsedip bahsetmemek hakkında bir süre düşündü, daha sonra içinde tutması için bir sebep göremediğinden "O burada." diye fısıldadı.

Harry hemen ne dediğini anlamış, gözlerini az önce Louis'nin izlediği yere dikmişti.
"Nerede?"

"Orada."

"Odadan çıkmadığını söylemiştin?"

"Artık bazen çıkıyor."

"Ne söylüyor?"

"Hiçbir sey. Çok konuşmuyor şu sıralar."

"Peki ne yapıyor?"

"Sana kızıyor, sebebi ne bilmiyorum."

Harry bakışlarını yeniden Louis'ye çevirdi yavaşca. İçini bir hüzün kapamıştı yine. Cevabını bildiği bir soru sormayı da o anlık dert etmemişti. "Bana kızgın mısın?"

"Ne?"

Louis hafifçe başını kaldırıp Harry'ye bakarak sorduğunda Harry onun saçlarından elini çekmemişti. "Bana kızgın olman çok değişik hissettiriyor. Yani burada değilken bile bunu biliyordum ama canlı canlı görüp hissetmek... Bana kızmıyorsun bile, bağırıp çağırmıyorsun; kızgınsın ama farkında değilsin, sadece umursamayıp görmezden gelmeye çalışıyorsun. Canımı en çok da bu yakıyor. Belki yüzüme bir tokat atsan daha az acıtırdı."

"Buraya gelmek zorunda değilsin." dedi Louis. "Eğer burada olmak canını sıkıyorsa, önemli değil, sorun etmem."

"Louis, anlamak istemiyorsun..."

"O zaman zorlama." dedi Louis sabit bir sesle. "Hiçbir şey için seni zorlamıyorum. Öyleymiş gibi davranma."

"Sadece hissettiğin gibi davranmanı istiyorum... Hepsi bu."

"Böyle bir şey olmayacak." derken en doğru seçenek buymuş gibi konuşmuştu Louis. "Umudu kessen iyi edersin."

"Senden hiçbir zaman umudumu kesmeyeceğim."

"O zaman bu senin sorunun."

Harry derin bir nefes alırken "Ne zaman benimle konuşacaksın?" diye sordu. "Ne zaman bana hesap soracaksın? Ne zaman suratıma bağıracaksın, ne zaman benimle kavga etmeye çalışacaksın?"

"Hiçbirini yapmayacağım."

"Neden?"

"Uğraşmak istemiyorum. Hem... bunları yapacak kadar önemsemedim bile seni. Bu konuları geçtik sanıyordum."

Harry'nin gözleri doldu. Louis'nin kendisine karşı açılmasını ne kadar isterse Louis o kadar kapanıyor ve yalanlar söylüyordu. Bu, kendisini bir çöp parçası gibi hissetmesine yetiyordu. Onu ilk gördüğünde bile Louis kendisine daha çok kızmıştı, ne kadar kalbi kırılsa da şimdiki tepkisizliğine karşı hissettiklerinin yanında hiçbir şeydi.

"Ne olursa olsun Louis," dedi Harry bu sefer. "İster konuş, ister sus, istersen benimle kavga et; her şekilde yanında olacağım."

Louis gözlerini devirdi. Keske bunu yıllar önce söyleseydin diye içinden geçirse de dışından "Biraz geç kaldın." diye mırıldandı.

Harry dediğinin aksini yıllar önce yapmıştı zaten, ona bu konuda inanması için hiçbir sebebi yoktu.

Gözlerini kapadı, yağmuru dinlerken sadece sürekli sakin kalabilmenin tadını çıkardı. İlaçları hakkında en sevdiği özelliklerden birisi buydu.

Harry ise onu izlemeye devam etti. Kalbindeki ağırlık ne zaman geçecekti bilmiyordu ama bir gün onu tamamen sağlıklı bir şekilde görünce o mutluluğun en azından ağırlığın üzerini örteceğini umuyordu.



Lost His Mind || Larry Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin