1.6- okay

91 11 5
                                    

Hastane koridorunda doktorla konuşurken Harry'nin de Niall'ın da ortak noktası, düşünceleri olmuştu. Bu, uzun zaman sonra kesinlikle bir ilkti.

"Başka yolu yok mu? Başka yolu olmalı." diye son kez irdeledi Niall çaresizce. Neredeyse kırk beş dakika boyunca odanın içinde bu konuyu konuşmuş olsalar da, oradan ayrılırken bile aynı şeyleri sormadan edemiyordu çünkü bunu yapmak istemiyorlardı.

"Dediğim gibi, maalesef şu an herkes için tehlikeli. En çok da kendisi için. Ne yapacağını, neler yapabileceğini hiçbirimiz tahmin edemiyoruz. Artık neyin gerçek olup olmadığını bile anlayamıyor, gerçeklik algısı tamamen yok olmak üzere."

"Buraya yatırıp ne yapacaksınız ki?" diye sordu Harry. Ağlayacakmış gibi hissediyordu. "İlaç vereceksiniz işte; ilaçları verin, biz evde ona bakarız. Başka birisiyle görüşmez, sadece biz oluruz. N'olur... Bir yolu olmalı."

"Maalesef yok, çok üzülerek söylüyorum, onunla özel olarak ilgilenmeliyiz. Size bile saldırdığını söylediniz..."

"Sadece kendini korumaya çalışıyordu."

"Bu bir şeyi değiştirmiyor."

"Tamam, bana şu an kızgın, o zaman Niall ? Niall'a asla bir şey yapmaz. İlaçlarını verir, ona bakar?"

"Burada kalması lazım."

"Ama yalnız kalır... Hastaneleri sevmez o. Onu bir odaya kapatıp etrafını doktorlarla doldurursanız dayanamaz, çok üzülü-"

"Bay Styles, gerçekten elimden bir şey gelmiyor."

"Ben de onunla kalabilir miyim?" diye sordu bu sefer son çare. Gözünden bir damla yaş çoktan akmıştı bile. "Beni de onunla alın, çok ciddiyim, onunla kalayım."

O bu şekilde konuşurken Niall başını öne eğmiş, yeri izliyordu. Boşuna uğraştıklarının farkındaydı.

"Böyle bir şey mümkün değil ama ziyarete gelebilirsiniz."

"Ziyarete gelmek istemiyorum, onunla olmak istiyorum." dedi gözlerinden yaşlar ardı ardına süzülürken.

Psikiyatrist son kez "Üzgünüm" dedi, konunun artık kapanma vakti gelmişti. "Ama biriniz onunla konuşursa iyi olacaktır, sizden duyması daha iyi olur."

"Ben konuşurum." dedi Niall. Harry de onun kabullenmiş olmasına karşı hızla başını çevirmişti ama Niall ona dönemedi. "Benim gerçekliğime daha çok inanıyor, Harry bunu söylerse tekrar korkup krize girebilir, ben denerim."

Karşılarındaki adam başını sallayıp Niall'ı onayladıktan sonra yanlarından ayrıldığında Harry sırtını duvara yaslamıştı, şu an ayakta nasıl durduğunu bile bilmiyordu.

"Benim suçum..." diye mırıldandı dudakları arasından. Olanlara inanamadığı için gözleri şok içinde açılmış, öylece karşısındaki duvarı izliyordu. "Hepsi benim suçum."

"Siktir git." dedi Niall. Ellerini gözlüğünden geçirip gözyaşını hızlıca sildikten sonra yanındaki sandalyeye yaslanmıştı. "Sen gittin ama onu ben yalnız bıraktım."

Harry onu kesinlikle duymamıştı, duvarı izlemeye devam ediyordu. Birkaç oda öte ilerilerinde Louis de muhtemelen aynı şeyi yapıyordu ve kendisilerinden daha çaresiz bir halde olduğundan haberleri yoktu.

Birkaç dakika sonra, hâlâ duvarı izlen Louis'nin bakışları içeri giren Niall'a dönmüştü ama bu uzun sürmemiş, tekrar eski haline dönmüştü.

"Merhaba" dedi Niall ona doğru yaklaşıp yanına otururken. Ne kadar üzüldüğünü belli etmemeye çalışsa da sesinin durgunluğunu engelleyememişti. "Nasılsın?"

Lost His Mind || Larry Where stories live. Discover now