Aradan haftalar geçmişti.
Louis, Harry ve Niall'ı bu süre içinde aynı anda bile görmüştü. Aylardır, hatta yıllardır yaşadıklarına bakılırsa bu o kadar garipti ki hâlâ o anları düşünüp duruyordu. Her şey son derece gerçekti.
İlk önce Niall gelmişti. Onunla beklemiş, sohbet etmiş ve dinlenmişti. Daha sonra Harry gelmişti. Sanki onu hiç beklemiyormuş gibi şok olmuştu Louis. Zihninde bir bahane bulup geri göndereceğine, o an oraya gelmeyeceğine içten içe kendisini inandırımıştı ama gelmişti işte.
Harry de yanlarına oturmuş, Louis'nin gözü önünde Niall'la konuşmuştu. Aslında bu süreç içinde sürekli irtibat halinde olduklarından, olan her şeyden bahsetmişler ve üzerinde uzun uzun konuşarak Louis'ye her şeyi anlamışlardı.
Louis'nin her şeyi kavraması zor olmuştu, hatta ilk yarım saat boş boş ikisinin de suratına bakıp zihninde neler olduğun zorgulamış, bu yüzden onları dinleyememişti bile. Yine de sonrasında beklendiğinden daha güzel bir tepki vermişti; atak geçirmemiş, sinir krizlerine teslim olmamış, olan hiçbir şeyi inkar etmemişti. Oturmuş ve herkesi dinlemişti. Ona dokunan ellerin gerçekliğine inanmak istemişti, başka çaresi yoktu.
Öte yandan da, bu olayı sanki hiç garip karşılaşmamış bir parçası vardı içinde, Louis bunu hissedebiliyordu, sanki olması gereken buymuş ve başından geçen hiçbir şey aslında yaşanmamış gibi hissettirmişti.
Başka bir masada sanki onlardan tamamen bağımsızmış gibi Luke kendilerini izlemiş, arada sırada küçük cep defterine notlar almıştı. Louis'nin haberi vardı, bunda bir sakınca görmemişti. O sürenin sonunda Luke'un ne düşündüğünü ya da düşüneceğini umursamamıştı, arkadaş edindiği o hasta bakıcısının kendisiyle gurur duyduğundan bile haberi olmamıştı.
Louis iyileşiyordu, şizofreniyle baş etmeyi öğrenip yavaş yavaş gercek dünya ve hayal dünyasını ayırabiliyordu. Hayaleti arada sırada konuşuyordu, köşesinde doğru anı bekliyordu ama o anlar bir türlü gelmiyordu.
Dışarıdan bakıldığında her şey güzel ilerliyordu.
Bu herkesi mutlu ederken Louis'yi tamamen bir boşluğa atmış gibiydi. Ne yapacağını, bütün bu gerçeklikle nasıl baş edeceğini bilmiyordu. Sanki yeni keşfettiği bir dünyaya girmeye çalışıyordu ve eskiden kilitli olan bütün o kapılar artık açıkken şimdi hangisinden geçeceğini bilmiyor gibiydi. Bir yandan da, hangisini seçerse seçsin bastırdığı, hastalığının arkasına sığınarak görmezden geldiği yeni hayat gerçekleri iki yakasına yapışacak gibi hissediyordu.
İlaçlarını dozu azaltılıyordu, yorgunluğu tamamen gitmese bile günün üçte ikisini uyuyarak geçirmeyi bırakmıştı. Bu sakinliği bırakınca kendisine yeniden zarar vermek istemiyordu. İştahını açan ilaçlar sayesinde yediği o yemekler ve aldığı kiloları tekrar kaybetmekten korkuyordu. Aylar olmuştu, bu gerçeklerle birlikte bu düzene alıştığını, buna bir düzen demeye başladığını bile yeni fark etmişti. Ne yapacağını kesinlikle bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost His Mind || Larry
Hayran KurguSonsuzluğun eşiklerinde yaşanan bir depresyonun içine düşmüş iki genç, her şeye rağmen birbirlerine iyi geldiklerini ve bu sayede ayakta kaldıklarını düşünüyordu. En azından birisi öyle düşünmüştü. Diğeri bunun tek doğru yol olduğunu düşünerek ort...