0.7- can't escape my thoughts

63 11 8
                                    

"Hayır, tabii ki gitmiyorum!"

"Seni istemiyor."

"İstesin ya da istesemesin, gitmiyorum Niall, onu böyle bırakamam." diye kendinden emin bir şekilde tekrarladı Harry.

Bir adım daha atarak yaklaştı, kaşlarını kaldırmış bir şekilde cevap ondan bekledi. "Neden?"

Böylece, odanın önünde, hastane koridorundaki sandalyelerden birinde oturan Harry daha yeni indirdiği başını kaldırıp ayaktaki eski dostuna anlamayarak bakmaya başlamıştı.

"Ne neden?"

"Neden bırakamayacakmışsın?" dedi Niall. "Daha önce yapmıştın? Tekrar yap."

"Aynı şey değil."

"Şimdi hastane odasında diye mi? Üç hafta boyunca komada olduğu için mi? Neden? Sana ihtiyacı olmadığını söyledi, yok da zaten, ben buradayım. Neden? Onu böyle görünce bir anda pişman mı oldun?"

"Emin misin?" diyerek ayağa kalktığında şimdi Niall'la yüzyüze gelmiş, onun saldırgan tavrına aynı şekilde karşılık vermişti. "O kadar zayıflamış ki bir deri bir kemik kalmış, hep olduğundan daha yorgun duruyor. Cidden yanında mıydın? Emin misi-"

Suratına yediği yumrukla kafası geriye savrulurken anında uyuşmuş dudağının kenarına elini götürdü Harry. Karşılık vermeyecekti ama onun aksine Niall'ın kendisine doğru bir adım atması birkaç adım gerilemesine neden olmuştu.

İsterse karşılık verebilirdi ama buna hakkı olmadığını biliyordu. Gitmesi yüzüne vurulunca bir anlık sinirle söylediği şeylerde haksız olduğunu farkındaydı. Niall adımlarını hızlandırıp yakasına yapıştığında da omuzlarını düşürmüş ve diğer yumruğu beklemeye başlamıştı.

"Sakın." dedi Niall onun gözlerini kapatıp bekleyen suratına karşı. "Sakın benim, onun yanında olup olmadığımı sorgulamaya kalkma. Yüzsüzlüğünü benim üzerime yıkmaya çalışma, senden tiksinmeme neden oluyorsun."

"Tamam." derken kafasını sallamış, gözlerini tekrar açmış ve derin bir nefes almıştı Harry. "Özür dilerim, böyle demek istememiştim, haklısın."

Niall ittirircesine yakalarını bırakırken onun az önce kalktığı sandalyeye oturmuştu. Üzerinde hissettiği bakışlara rağmen ellerini yüzünde ve saçlarında gezdirirken ne diyeceğini düşünüyordu.

"Sadece git işte, zor olmadığını biliyorum. Seni ben çağırdım, evet ama verdiğim sözün aksine onun da isteyeceğini düşündüm."

"Yapamam Niall." diyerek onun yanına oturmuştu Harry de. Bir yandan uzun kollu gömleğinin kırışmış koluna dudağındaki birkaç damla kanı siliyordu. "Yapamam işte. Yanında sen olsan bile onu bırakıp gidemem. Özlediğimi söylemeye hakkım bile yok, muhtemelen beni çoktan unuttu, sadece eskiden tanıdığı ve yüzünü görmek istemediği birisi oldum ve bensiz çok çok daha iyi; hepsini biliyorum ama yapamam... En azından iyi olduğundan emin olana kadar yapamam."

"Seni başına ben açtım." dedi Niall. "Bana kızmadı bile, sadece seni göndermemi istedi. Gitmezsen beni zor duruma sokmuş olacaksın, ona mahcup olmak istemiyorum."

"Onunla konuşacağım, merak etme, senin suçun olmadığını söylerim."

"Tanrım..." diye mırıldandı Niall ellerini dizlerine vurup tekrar yerinden kalkarken. "Senden nefret ediyorum. Ne konuşacaksan çabuk konuş, Louis için sıcak bir şeyler alıp döneceğim."

Niall herhangi bir cevap beklemeden koridorda uzaklaştığında Harry derin bir iç çekerek yerinden kalktı, birkaç adım atarak hemen karşısındaki odaya girdi.

Lost His Mind || Larry Donde viven las historias. Descúbrelo ahora