0.9- you don't have to stay

68 10 13
                                    

yorum 🙏

___

Hastaneden çıkmış eve dönerken Niall arabayı kullanıyor, Louis arka koltukta camdan yolları izliyordu. Harry de hemen Louis'nin yanında, sesizce onu izlerken, günlerdir o rahatsız edici koltukta uyduruk uykularla idare ettiği için sonunda yorgunluğuna yenik düşerek uyuyakalmıştı.

Louis bakışlarını ona çevirdiğinde düşünmeden edememişti. Nerede kalacağını bilmiyordu, yanında olmasını istemese de gitmesinden içten içe korkuyordu çünkü her şey bir yana, ne kadar terslese de, onun ilgisini tekrar üzerinde hissetmeye alışmıştı. Onun ne yapacağını bilmediği gibi, kendisinin ne istediğini de bilmiyordu.

Bu yüzden Niall'a doğru "Nerede kalacağını sana söyledi mi?" diye sormuştu. "Gidecek mi?"

"Bilmiyorum Lou." dedi Niall. "Ben de senin gibi onunla mecbur kalmadıkça konuşmuyorum. Sormadım, o da bir şey söylemedi."

"Sormalı mıyız peki?"

"Sormak istiyor musun?"

"Sanırım hayır." dedi Louis hangi cevabı almayı istediğini bilmediği için. Ayrıca ona soru sormak veya bir şeyleri cevaplamak hâlâ kendisi için işkence gibiydi.

"Peki benim sormamı ister misin?"

"Bilmiyorum." derken başını tekrar cama yasladı. "Sana bırakıyorum, benim umrumda değil."

Niall bunun yalan olduğunu bilse de sesini çıkarmadı, kafasını sallayarak onu onayladı. Tanıdık sokaklara girmelerinden birkaç dakika sonra Louis'nin evinin önüne geldiklerinde Niall arabayı kenara çekmişti.

Arabanın hareketi durunca Harry kendiliğinden uyanmış, yumruk yaptığı ellerini gözlerine götürüp ovarak kendine gelmeye çalışmıştı. Louis beklemeden kapıyı açtı, eşyalarının olduğu çantayı almayı umursamadan kendisini dışarı atmayı başardıktan sonra Niall'ın birkaç saniye sonra peşinden geleceğini bilerek evin bahçesinden içeri girmişti.

Niall yerinde hafifçe dönüp arka koltuktaki Louis'nin gidişini izleyen Harry'ye baktı ve "Seni nereye bırakayım?" diye sordu. Böylece direkt olarak sormasa bile dolaylı yoldan ne yapacağını öğrenmiş olacaktı.

"Gerek yok, teşekkürler." dedikten sonra arabanın kapısını açıp kendini dışarı attı Harry.

Niall da peşinden indiğinde ve Louis'nin bahçe kapısının önünde Harry'ye sorarcasına bakmaya başladığında "Biraz burada kalacağım, sonra bir otele yerleşirim." diye kısa bir açıklama yaptı Harry, ardından onu beklemeden bahçeden içeri girdi.

Ne kadar yatmaktan -iki yıl boyunca hiç uyumadığı kadar hastanedeyken uyumuştu ve buna hâlâ şaşırıyordu- bıkmış olsa da yaraları hâlâ tam olarak iyileşmediği için kendisini yatmak zorundaymış gibi hissediyordu Louis. Bu yüzden kendisini koltuklardan birisine bırakmıştı.

Harry de peşinden gelip hemen kafasının yanına oturduğunda kaşlarını çatarak beklemeye başladı. Kalkıp uzaklaşmak istese de sonradan oturan o olduğu için onun gitmesi gerektiği hakkında çocuksu bir inatlaşmaya girmişti.

Harry, bacaklarına saçları değecek kadar yakın olduğu çocuğa tepeden gülümsedikten sonra hafifçe yerinde doğrulmuş ve tamamen ona dönmüştü. Ellerini saçlarına atmadan edemedi, eskiden düzenli olarak kestiğini bildiği çocuğun omuzlarına kadar gelen saçları döndüğünden beri sürekli dikkatini çekiyordu. Ona bu kadar yakınken de kendisine engel olmak gerçekten çok zordu.

Bu evde olmak da zordu. Bir gün geri döneceğini bilerek gittiği ve arkasında bu kadar çok anı bıraktığı bu ev, kısa zamanda onun her şeyi olmuştu; Louis'yle birlikte evde hissettikleri tek yerdi burası. Bu şekilde geri dönmeyi, geri döndüğünde de bu halde olmaları canını yakıyordu.

Lost His Mind || Larry Where stories live. Discover now