0.5- soon you'll get better

67 11 6
                                    

2022

Burnuna dolan o klasikleşmiş koku, kafasının altındaki rahatsız edici yastık, boynunda boyunluk ve bacağında bütün soğukluğuyla duran kalın, ağır alçı yüzünden daha gözünü açmasını kalmadan nerede olduğunu anlamıştı.

Bu yüzden gözlerini açmayı hiç istemedi. Bekledi, muhtemelen öncesinden cam parçaları dolmuş olan göğsü yüzünden almaya çalıştığı nefesler bile işkence gibi geldi. Çıkarılmış ve sargıyla güzelce sarılmış olsa bile bütün ciğerlerinde cam varmış gibi hissediyordu Louis. Belki de bilinci tamamen gitmeden önce o anların her saniyesini iliklerine kadar hissederek yaşadığı ve zihnine ister istemez kazıdığı içindir, karnındaki dikişin altında duran koca deliği hissetmemek ayrı imkansızdı.

Uyanması ve gözlerini açmasına kalmadan nerede olduğunu anlaması yüzünden gözlerini açmamakta karalıydı çünkü nerede olduğunu bildiği yeri gerçekten görürse kendi haline acımaktan, pişman olmaktan -hem denediği için, hem başaramadığı için- ve her şeye eskisinden daha fazla sinirlenmekten başka bir şey yapamayacağını biliyordu biliyordu. Ayrıca zaten gözlerini açsa bile hareket edebileceğini sanmıyordu.

Nefret etti, olduğu durumdan iliklerine kadar tiksindi. Ölmeyi hiç istememiş birisi olarak ölmeyi denemişti ama onu bile becerememişti, her şeyden tekrar ve tekrar nefret etti. Bunu yapmak, devam etmek, burada olmak istememişti; gözlerini açmayı istemiyordu.

Kapalı gözlerinden yanaklarına, yanaklarından beyaz yastığa kadar göz yaşları kontrolü dışında süzüldü. Başını hafifçe yana çevirmesiyle ağlamaları şiddetlendi. Şimdi cam doluymuş gibi hissettiren göğsü düzensizce inip kalkıyordu ve bu da vücudunun iki katı sızlamasına yol açıyordu.

Eninde sonunda yapmak zorunda kalacağı için gözlerini yavaşca araladı, tamamen sağlam olan kolunu kaldırıp saçlarını tarayarak gözünün önünden çekti, elini alına yasladı. Tavanı izledi, sağında duran makinelere baktı, karşısında ki açık televizyonda gözlerini gezdirdi.

Sonra televizyonun açık oluşunu sorgulamaya başladı. Haline ve kırk yıldır uyuyormuş gibi hissetmesine bakılırsa uzun süredir uyuduğu açıktı, televizyonun açık olması saçmalıktı.

Gözleri televizyonda oynayan çizgi filmde sabit kalırken yanındaki hareketlenmeyi fark etmesiyle dikkatini çizgi filmden çekti, şimdiye kadar yapmadığını fark ettiği tarafa döndü.

Gözlerinin bir an karardığına yemin edebilirdi. Etraf karanlıklaşmış, beyni tamamen durmuştu, öylesine boşluğa girmişti ki vücudundaki bütün ağrılarını anlık olarak unutmuştu.

"Hey," diye konuştuğunu duydu ama bulanık görüş açısının içinde tek duyduğu buydu. Gerisi tamamen boğuktu, bu yüzden hiçbir şey anlamadı ne sordu ne de bulanık görmesine rağmen gözlerini ondan çekti.

Harry de onu uyanık görmenin verdiği şokla girdiği transtan çıkmış olacak ki hemen koltuktan kalktı ve yatağın kenarına dizleri üzerine çöktü. "Hey," diye tekrarladı kendisini anlayıp anlamadığından emin olmasa da. "İyisin Louis, buradayım, buradasın, iyiyiz. Nasıl hissediyorsun? Ağrın var mı? Özür dilerim ben-" Ellerini yer yer dikiş izleri olan yüzüne götürüp Louis'nin az önce akmış olan kurumuş göz yaşlarını temizledi. "Günlerdir uyuduğun için seni uyanık görünce şoka girdim, ne yapacağımı bilemedim, üzgünüm. Ağrın olduğu için mi ağladın? Konuşmuyorsun, tamam, sorun değil, sonra konuşuruz."

Louis'nin bir şey söylemeden, hareket etmeden, gözlerini bile kırpmadan hafif aralanmış ağzıyla kendisine bakması ve kalp atışlarını gösterek monitördeki anlık değişim kaşlarını çatmasına neden oldu. Hızla yerinden kalktı, "Doktor çağıracağım, hemen dönüyorum" dedikten sonra koşarcasına odadan çıktı.

Lost His Mind || Larry Where stories live. Discover now