0.8- drowning every day

65 10 13
                                    

Hastane bahçesinde yürümeye çalışırken Niall'ın yardım etmek için koluna girme tekliflerini reddediyor, Harry'yi tamamen görmezden geliyordu. Uyanmasının üzerinden bir hafta çoktan geçmişti; birkaç gün önce hareket etmeye, daha sonra Niall'ın yardımıyla hastane koridorlarında yürümeye başlamıştı. Şimdi ilk defa bahçeye çıktığında ise ayağından dizine kadar bacağında alçı olduğu için tutunduğu kolluklar dışında yardım kabul etmiyordu çünkü bu kadar iyi hissederken bile hâlâ yardım alırsa hastanenin gitmesine olumlu bakacağını düşünmüyordu.

Louis de buna kızıyordu. Yani hastanelerin işi iyi olduktan sonra gitmelerine izin vermek değil miydi? Louis iyi hissediyordu, neredeyse yürüyebiliyordu, kalan ağrılarıyla evde baş edebileceğini biliyordu. Demir parçası ne kadar derine girmişse ve ciddi hasar almışsa da umrunda değildi, eğer bir sorun çıkarsa telefon edip hastaneye geri gelmesini sağlayacak arkadaşı vardı. Hep kötüyü düşünüp her kötü ihtimali arkadaşına söyleyen ve onun korkusunu kullanan doktorlardan nefret ediyordu.

Eve dönmeye çok hevesli olduğundan değil, sadece uyanık olduğundan beri başından ayrılmayan bu ikili yeterince Louis'yi boğmuştu. Niall'ı çok dert etmese de Harry'nin dibinden ayrılmaması sinirlerini bozuyordu. Onun yüzünü görmek istememesinin haricinde, vicdan rahatlatma uğraşlarına alet edilmek istemiyordu.

"Louis ne düşündüğünü biliyorum." diyerek iç çekti Niall.

Harry ise hiçbir şey demeden Louis'nin diğer tarafında yürüyordu, Louis uyandığından beri görmezden gelinmeye alışmıştı ve en azından hastane boyunca çok fazla konuşmaya çalışıp göze batmak istemiyordu çünkü gerçek anlamda kovulması an meselesiydi. Konuşamasa ya da dışlansa bile Louis'nin yanında olmak ve iyi olduğunu görmek onun için yeterliydi.

"Öyle mi, ne düşünüyormuşum dahi?"

"Hastanenin bizden para koparmak için seni salmadığını. İyisin ama seni bilerek göndermiyorlar falan filan."

Louis düşündüklerinin kısaca özetini geçen arkadaşına gözlerini kısarak baktı, bu kadarını beklememişti. İnkar etmedi ama artı olarak da bir şey söylemedi.

"Her neyse Louis. Saçma sapan düşünüyorsun. İki gün içinde taburcu olacağını söylediler zaten, abartıyorsun."

"Bir aydır buradayım." dedi Louis. Düzgün adımlar atabilmek için ayaklarını dikkatlice izlemeye başlamıştı. "Sadece bir araba kazası geçirdim. Bana bir ay hastanede yatmanın mantığını söyle."

"Üç hafta komada kaldın. Sadece bir haftadır uyanıksın. Hâlâ iyileşmemiş soyulmuş derin var. Göğsündeki bandajlar yeni çıktı. Neredeyse sırtından çıkacak kadar derine girmiş demiri çıkarmak için dört saat uzatılan bir ameliyat geçirdin ama hâlâ karnında boşluk varmış gibi hissettiğini söyledin, bunu yüzünden yürümeye -buna yürümek denirse- bile yeni yeni alışıyorsun. Ayrıca bacağında kırık var. Yeterli mi?"

"Hatırlattığın için teşekkürler." dedi Louis yüzünü buruşturarak. Birkaç saniye sessiz kaldığı süre ardından tek önemli şey buymuş gibi "Alçıyı iki gün içinde çıkaracaklar." diye ekleme yaptı.

Böylece Niall'ın "Tanrım..." diye kollarını gökyüzüne doğru açıp söylenmesine güldü.

Son zamanlarda iki yıl boyunca olduğundan daha fazla güldüğü söylenebilirdi çünkü artık Niall'ı itmeye çalışmıyordu, onunla atışırken sahte gülümsemek zorunda bile hissetmiyordu ve ne kadar korkutucu olsa da odasının köşesinde cam kenarında oturan kendisinin ağzını açmaması işine geliyordu. Korksa bile konuşmadığında ve etraf sessizleştiğinde daha huzurlu hissetmeden edemiyordu.

Lost His Mind || Larry Where stories live. Discover now