Bizi Anlatsam

16.2K 474 470
                                    

Böyle büyük bir aşk
Filmlerde olur
Yoksa nasıl bir kalp
Birini görünce
Küt diye durur?

Kollarında olsam
Bizi anlatsam
Bir sessizlik olsa
Gözünde yaş olsam
Aksam yanağından

Buz gibi bir ekran
Bizi tutuşturan
Tek bir soru işareti
Her şeyi başlatan

Bu gece bir şey yazar mı diye?
O sözden o sonuç çıkar mı diye?
Bekle bekle bekle bekle
Derken birdenbire

Karşımda o
Atıyordu kalbim
O artık benim

"İki gündür yemek yemiyorum."diye fısıldadı oğlan kikirdeyip. Dudaklarını ısırdı ve sırıttı. "Yani güzel olabilirim artık."diye mırıldandı kendine Evrim.

O gün okula diye çıkıp evden ayrılırken bir daha dönmemek üzere evden çıktığını bilmiyordu dahi. Uzunca baktı kendine aynada. Kusursuz hissediyordu çünkü kusursuz hissettiriliyordu. Uzunca zamandır beklenen ve iple çekilen bir günün nihayet gelmesiyle birlikte dudaklarını ısırıp derin bir nefes verdi kendi kendine.

İnternetin en büyük armağanıydı hiç şüphesiz Oğuzhan!

Sabaha kadar durmaksızın yüceltebilirdi Oğuzhan'ı Evrim. Ne de olsa ilk aşk ve bunun son aşk olduğundan bu kadar emin olarak korkusuzca adımlamak kolay bir şey değildi. Kendini seçilmiş hissediyordu. Oğuzhan, Evrim'i dünyadaki en nadide ve özel kıymetli biricik bir varlık gibi hissetirmekten asla alıkoyamıyordu kendini.

Eşcinsel olduğunu keşfetmek zordu. Daha da zoru tamamdı ! Sen bu bilgiyi biliyordun. Dağlar aşar gibi aileni aşıyordun belki. Denizler ve okyanuslarda yol alır gibi arkadaşlarını aşıyordun daha sonrasında. Peki ya kısıtlı ve dar bir alanda kendini ifşa etmeden ve doyasıya aşkı kovalayan yüreğin halden anlamaz vaziyetteyken aşkı nasıl aşabiliyordu ki bir insan ?

Mesela Evrim biraz hayalperest idi. Ve asla kendini hayallerde yaşatmaktan da alıkoyamazdı. Bir romantik komedi filminden yaşadığını varsayıyormuşcasına baş roldeki güzel kızın yerine kendinin sevildiğini hayal etmeyi seviyordu! Ama kim büyülü bir aşk romanın okurken baş karaktere gıpta ile belki de biraz haset ile bakmadan durabilirdi ki ! Evrim biraz haset ediyordu. Kendisi de öyle sevilmek büyülü bir dünyanın içinde olmak ve bir kitabın baş karakteri olmak istiyordu.

Ve istediğine nihayet kavuşmuştu. Bütün aşk şarkıları yazılmıştı söylenmişti derken artık yenisi gelmez derken denizin içinden istiridye kabuklarından doğan Venüs gibi doğmuştu pembe tüller ve kaftanlarla. Artık daha güzel aşk hikayesi yazılmaz diyenlerin kalemini kırmaya gelmişti nihayetinde. Kendi kalemi renkleri ve şarkılarıyla en güzelinden ve en büyülüsünden bşr aşkın kapısını aralamıştı.

Çok isteyince oluyordu ve Evrim çok istemişti.

Oğuzhan. Büyülü bir rüyaydı. Çöldeki bir seraptı. Sonsuz yalnızlığındaki güvenli bir limandı. Dağ esintilerinden daha ferahtı. Ormandaki kuytudan daha derin. Çağlardan güzeldi ve bir kalbin en güzel yeşereceği verimli topraktı ki kalbi çoraklaşan ve aşka susayan Evrim için bir sonsuz denizdi adeta.

Bir tık uzakta bulmuştu onu!

Eşcinsel kimliğini anonim kimlikle doyasıya yaşayabildiği bir chat uygulamasından tanışmıştı Evrim onunla ve kısa zamanda her şeyi olan bu adam onu taparcasına seviyordu.Oğuzhan her fırsat deli gibi aşkını satırlara döküyordu. Evrim her kelimede mest oluyordu adeta kanatlanıp göğe uçuyor gibi hafifliyordu aşkın sarhoşluğundan.

Ailesi onu anlamıyordu. Onlar oğullarının aklı bir karış havada aptal heveslerle gününü geçiren bir düşkün, kirli bir günahkar olduğunu varsayıyordu.

Arkadaşlar yalancıydı. Asla tam anlamıyla gönülden ve ruhla bağlanmış bir derin şefkatle sevmiyorlardı.

Ama Oğuzhan babaydı. Oğuzhan dosttu. Oğuzhan her şeydi.

İlk mesajı atan kişi gecenin vaktinde yaz gecesinde sıkılan Evrim olsa da sonrasında durmaksızın mesajlar atan kişi Oğuzhan idi misal.

Neredesin diyordu saat başı çünkü merak ediyordu deli gibi gözünden sakındığı Evrim'i...

Kimlesin diyordu her yarım saate bir... Çünkü Evrim'e güveniyordu lakin çevreye güvenmiyordu. İnsanlar adi ve kötüydü Oğuz'a göre lakin Evrim saf ve masum idi. Kirletirlerdi.

Sürekli fotoğraf isterdi Oğuzhan. Seni görmeden edemiyorum derdi. Her anını çekerdi bu sebeple artık Evrim için yemek içmek ve uyumak kadar doğal bir davranıştı. Okulda, parkta,sokakta, yatakta, giyinirken,duşta,uyurken,yemek yerken... Her anını tek tek yazardı Oğuzhan'a ve her anının fotoğrafını çeker atardı.

İlk başta çekiniyordu mahrem içerikli pek çok şeyden lakin Oğuz onu gözünden bile sakınırken onu endişede bırakmaktan çekiniyordu.

Çünkü Oğuzhan onu çok seviyordu.

Asım arıyordu lakin meşgule attı Evrim arkadaşını.Çünkü Oğuzhan arkadaşlarından pek haz etmiyordu. Evrim kadar iyi niyetli ve kusursuz birinin yanından fazlalık olarak görüyordu ve her seven erkek gibi delirircesine kıskanmak en doğal hakkıydı. Eh, kıskanınca günlerce soğuk yapıyordu Evrim ise üzülüyordu.

Bu nedenle  Oğuzhan'ın kıskançlık edebileceği kim varsa hayatından çıkarmıştı. Arkadaşlar, kuzenler, komşular...

Yani hemen hemen herkesi !

Geceler boyu kameradan yansımasını izlediği sarışın adamın evine ilerlerken dışarıda iki üç kez görüşüp kahve içmelerini anımsadı. Şimdi ise evine gidecekti ilk defa. Ve Oğuzhan beraber yaşamak istiyordu doğal olarak.

Evet, Evrim on yediydi.

Oğuzhan ise otuz idi.

Ama daha iyiydi işte. İkisi de öğrenci olsa aynı evde yaşamak zorlaşırdı. En azından Oğuzhan kendi düzenini erkenden kurmuştu. 

Evrim ise her zaman yapması gerektiği gibi Oğuzhan'ın yanında durarak zaten yeterince iş yapmış oluyordu. Öyle derdi Oğuzhan. Sen yanımda dur. Yeterli.

Bazen arkadaşları ile gezmeyi özlese de...Bazen de ailesiyle uzun uzun konuşmayı özlese de onu asla anlamayan insanlar için Oğuz'u sinirlendirmeyecekti asla.

Yerde ve gökte aradığı bir istiridyenin en değeri incisiydi Evrim ,Oğuz için. Öyle demişti Oğuzhan. Bunu bil ve buna göre davran demişti.

Ama Evrim seviliyordu Oğuzhan'ın tarafından.
Tek bildiği gerçek buydu.

Sevmese,yanında tutmazdı hem.
Sevgi bazen çıldırtıcı olabilirdi.
Sevgi bazen yaş farkı dinlemezdi.
Sevgi bazen geride pek çok şey bıraktırırdı.
Hem cidden seni seviyorsa, bazen uyarması da olağan olabilirdi.

Evrim on yedinin aşkın yaşı olduğunu biliyordu.

Ama kimse ona on yedinin hatalar yaşı olduğunu ve hala bir çocuk olduğunu fısıldamıyordu.

O mahsun beste çalar gibi yankılandı ses zihninde.
"Hem sevgi fedakarlık gerektirir. Oğuzhan beni seviyor."

Beykoz yolunda ormanlık alanda duran villa evlere ilerleyen takside gülümsedi kendi kendine.

"O beni  çok seviyor."

NadideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin