Misafirperver

3.8K 400 105
                                    

"Sanırım asıl konuya gelmemiz gereken noktadayız,ha?"diye mırıldandı kahvesinin telvelerine bakınan Yiğit tebessümle.

"Şey.."dedi Evrim yutkunup. "Çok teşekkür ederim geldiğiniz için komiserim..Yani şey Yiğit Abi?"

"Kes yalakalığı."diye mırıldandı Yiğit derin bir nefes verip. "Devam et bakalım."

"Biri..Bilinmeyenden biri. Okuldan."dedi Evrim telaşla. "Onunla buluşmazsam.."

"Tehdit etti ama neyle?"dedi Yiğit tek kaşını havaya kaldırırken elaların yine deli deli alevlerle çevrelendiğini görebiliyordu Evrim ve Yiğit birazdan dudakları seğire seğire ayak oynatmaya başlayacaktı yine.

"Benim.."dedi Evrim bulanan midesiyle. Zira sabahtan beri açtı. Hatta iki gündür..Belki üç ? Yemek yemediği için bulanıyordu midesi.

"Benim bazı fotoğraflarım.."dedi Evrim utançla fırtına rengi gözlerinden yaşlar süzülürken. "O-oğuz da olan bazı fotoğraflarım.."

"Onun o fotoğrafları çeken ellerini kırdığıma göre bakan bir başkasının da gözlerini kaşıksız oymak gerek."diye mırıldandı Yiğit kendi kendine.

"A-Anlamadım?"dedi Evrim onun fısıltısıyla.

"Hiç."dedi Yiğit sudan derince bir yudum çekerken. "Lütfen devam et Evrimcim."

"P-Polise gidersem bir şey..Bir şey yapabilir misiniz? Onunla buluşmak beni korkutuyor."

"Ne zaman gelmeni istedi."dedi Yiğit sinirle.

Evrim tüm konuşmayı okuyabilmesi için ona telefonunu uzatırken Yiğit'in alnının ortasında belirginleşen bir damar,seğiren dudak ve gözler,kesikleşen nefes yine heyheylerinin üzerinde olduğunu gösteriyordu. Sinirden çatılan kaşlarıyla ekrana bakınırken derin bir nefes verip Evrim'e geri uzattı telefonu.

"Sevgili Evrimcim, polisleri böyle şeylerle meşgul etmemeliyiz.Çünkü hukuk ve adalet anlayışımız gibi asayiş anlayışımız şu şekilde ilerliyor. Karakola git şikayet et, ilgileneceğiz desinler. Çağırsınlar. Hala kimseyi öldürmemişse salıverin gitsin şeklinde."

"B-ben."dedi Evrim kafası allak bullak halde bakınırken. "Ben özür dil.."

"Ama çözülmez demedim ki ?"dedi Yiğit tebessümle. "Sen sabah salına salına git oraya canım. Derdi neymiş dinleyelim bir. Belki iyi niyetlidir."

"S-Sizce iyi niyetli mi?"dedi Evrim yutkunurken.

"Niyetini yedireceğim ona."diye homurdandı Yiğit ama Evrim ürkmesin kendisinden diye tatlı bir gülüşle yanıtladı oğlanı. "Emin ol konuşulunca halloluyor."

"Siz konuşuyor musunuz halletmek için?"

"Elbette ama ağzımı kullanmıyorum."dedi Yiğit şirince. "Başka başka dillerle.."

"B-Ben..Sabah gidiyorum o halde?"

"Tabi canım."diye mırıldandı Yiğit. "Zarar veremez."

"T-tamam."

"Ama sen her gelen saçma şeyi bana okutmayı aksatma bence karakola uğramadan önce."diye mırıldandı Yiğit. "Orada soruşturma yiyorum çünkü dosyalar derya deniz oldu. Neymiş efendim Oğuz'un parmaklarını ve burnunu kırmışım. Çubuk kraker gibi kırdırtmasaydı o da? Dimi."

Evrim hayretle kumralı ve bastıramadığı öfkesini izlerken Yiğit oğlanın halsiz bakışlarıyla birlikte göz devirdi. "En son ne zaman yemek yedin. Yalan söyleme çünkü...Yalan dedektörü olmak zorunda olduğum bir meslekteyim."

"Seninle balık ekmek yediğimizde."dedi Evrim korkak bir sesle.." Ama sonra havuç ve meyvesu.."

"Banane yeme?"dedi Yiğit umursamazca. "Ama beni buraya sürükledin ve ben açım. Misafirperver ol biraz. Nasıl ikram bu ya? Kuru kahve ile kırk yıl kilitleyemezsin. İnsan abisini aç bırakır mı Evrim Paşa?"

NadideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin