Kan Kırmızı

2.6K 251 85
                                    

Kırmızı ve beyazın enfes zerafeti..Mükemmel bir geceydi. Mükemmel olması tasarlansa bile bu denli mükemmel olmayacak bir geceydi.Yiğit,mutfak tezgahına oturttuğu oğlana her pişirdiğini tattırırken Evrim aksanını değiştirip "şef" taklidi yapıyordu durmadan.

Sevdiği bir şey olduğunda şeflerden "şişko" olanın yaptığı gibi kocaman yiyordu,kararsız olduklarına ise dövecek gibi bakan "agresif" şefin taklidini yapıyordu. Hiç sevmediklerine ise aksanlı bir biçimde "Olmamış abijimm."diyerek gürlüyordu.Yiğit onun için özel soslu bir biftek ve patates püresi hazırlarken Evrim de bir yandan salata malzemelerini ayarlıyordu.Uzun süredir doğru düzgün içmemişti Evrim ve Yiğit'in yıllandırılmış elma şarabını görünce sofraya bir mum bile koymak istemişti.

Önceleri her şey sorunsuz ve kusursuzdu. Romantik bir biçimde balkonda yemek yiyen iki adamdan ibarettiler.

Ta ki Evrim'in dudaklarından sızan kan kızılı şarap kar beyaz teninden boğazına,köprücüklerine şerit halinde sızana dek.Beyazın üzerindeki kırmızının görsel şöleni uzun süre "ete" hasret bir kurdun kan kokusunu alması gibi çağrışım yaratıyordu Yiğit'in kasıklarında.

Evrim oyuncu bir edayla kadehi sertçe kavrarken kıkırdayıp dudaklarından süzülen kırmızı renkteki şarabı dilinin ucuyla yakaladı.

"Tadı güzelmiş."diye hıçkırdı hafif çakırkeyf bir tavırla kadehte dilini gezdirirken. "Doyumsuz hissettiriyor."

"Tavşancık."dedi Yiğit kadehten gözünü çekemezken. "Y-Yemeği bitir.."

"Şarap da doyurucu."diye fısıldadı Evrim dilini kadehten taşan damlacıkların üzerinde gezdirirken.

Kan kırmızı rengin tenindeki pamuk üzerindeki leke misali duruşuyla Yiğit ensesinde bir titreme hissediyordu.

Şaraptandı.

Kesinlikle şaraptandı. Bu nedenle uzun bir yudum çekip kendine yeniden bir kadeh doldurdu.

"Yanlış içiyorsun."diye mırıldandı Evrim olumsuz anlamda.Balkon masasından kalkıp Yiğit'in bileklerinden onu odaya çekiştirirken tekrar tebessüm edip ittirdi yatağın üzerine.Elinde kadehle sarhoş bir biçimde kalakalmıştı Yiğit lakin sarhoşluğu kesinlikle kadehindeki kırmzıı sıvıdan ötürü gelmiyordu.

Koyu renk saçları, ufak tefek yüz hatları,fırtına grisi rengindeki gözleri..Bu oğlan kalp krizi nedeniydi.Evrim ağır bir şekilde soyunurken üzerindeki tişörtü usulca teninden sıyırıp ayak dibine attı.Çırılçıplak halde yatağa uzandığında dizlerini kırıp belini usulca geriye doğru attı. Dolgunluklarını usulca sergilerken utançtan ve alkolden kızaran yüzüyle kıkırdayıp,yüzünü usulca bastırdı yastığa.

"Buradan iç."diye mırıldandı Evrim belini hafifçe oynatırken. "Daha tatlı..."

Bel oyuntusu nefes kesiyordu zira belinde iki derin çukur vardı. Derin bel gamzeleri ve oyuntusuyla Evrim kırmızıya davet sunarken Yiğit soluksuz bir biçimde kadehin ucundan bir miktarı damlattı oğlanın bel ve kalça birleşimine.

Yatağa dökülecek lekeler zerre umrunda değildi tek bildiği bardağın artık tat vermediğiydi.

Oğlanın ince bel oyuntusundan bel gamzelerine kadeh dolusu şarap akarken beyaz dolgunluklarına usulca akmıştı.

Beyaz yatak,beyaz ten.Olduğu gibi kırmızıya bulanan tenle birlikte susamış bir biçimde dikmişti dudaklarını Yiğit.Saniyeler öncesine ağzına aldığı şarabın tadının bu kadar lezzetli olmadığına yemin bile edebilirdi.

Ballandırılmış bir şarap gibiydi oğlanın bel boşluğuna dolan şarabı yudumlamak.Dudakları ince bir şerit şeklinde oğlanın kalçalarında,bacaklarında gezinirken Evrim üzerine çektiği Yiğit'in fermuarını usulca indirmişti fırtına grilerini elalardan çekmeden.Üzerine kapanan kumral tenin altın yansımasına tutunurken oğlanın dişleri arzuyla Yiğit'in dudaklarını bulmuş ve defalarca kez dişleyerek izini çıkarmıştı.

NadideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin