Onun niye böyle hissettiğini sana söyleyemedim
Her gün bunu hissediyordu
Yalnızca aynı yanlışı tekrar yapışını seyrettim
Sorun ne, sorun ne şimdi?
çok fazla, çok fazla problem
Nereye ait olduğunu bilmiyor, nereye ait olduğunu
Evine gitmek istiyor ama evde kimse yok.
Burası içinden kırılmış halde yattığı yer
Gidecek hiçbir yeri olmadan, gözlerini kurulamak için gidecek hiçbir yeri yok...
İçinden kırılmış
----
Yiğit onu eve bırakalı iki gün olmuştu. Eminönü Balıkçılarında yapılan ufak çaplı bir sohbetin ardından deli elalarını gezdirip bilmiş bir tavırla yinelemişti ağabeyi olduğunu.
Bir telefondan uzağında olduğunu söylemişti.
"Sana nereden ulaşabilirim?"demişti Evrim dudaklarını ısırıp arabadan inmeden hemen önce.
Yiğit sırıtıp yanıtlamıştı. "112."
Evrim alayla gülümseyen adama tek kaşını havaya kaldırıp sorgular bir bakış atsa da Yiğit yeniden kendi yaptığı espriye gülerek yanıtlamıştı oğlanı. "05...."O günden beri rehberinde Yiğit Komiser adında biri kayıtlıydı Evrim'in lakin neyse ki hiç aramaya ihtiyaç duymamıştı.
Ne o manyak Oğuz'dan ne de o manyak karısından bir haber ulaşıyordu tarafına.
Lakin her zamanki içine kapalı sükunete geri dönmüştü. Hatta öyle ki Yiğit ile yediği balık ekmekten beridir kursağından tek bir katı gıda geçmemişti. Yalnızca biraz havuç ve bezelyeyi buharda haşlamış bir tatlı kaşığı yoğurt ile tüketmişti. Bir avuç bezelye ve havuçla iki gündür karnını durduruyordu.
Ama kendisi için ıspanak ve salatalıklı limonlu su yapmıştı hem baya tok tutuyordu. Çiğneyecek ve ona kiloyla geri dönüş sağlayacak kalorilerin aksine...Lezzetsiz olsa da bal ve hurma atabilirdi. Ama kalorili olacağı için istemedi Evrim ve yüzünü ekşiterek ıspanaklı suyundan bir yudum daha aldı.
Dün gece kanama riskiyle beraber annesinin hastaneye yatışı gerçekleşince apar topar izin alıp annesine refakatçi olarak gitmişti babası da. Doğum riskli bir gebelikti. Annesi zorlanıyordu. Bu nedenle gözetim altında olmalıydı ve ....Ne yazık ki Evrim yine evde tekti.
Kendi kendine kalmıştı daha tehlikelisi.
"Meliha Teyze gelecek sana yemek getirmeye."demişti babası telaşla. "Kapıyı kilitle. Kuzenlerinden birini yollayacağız gece."
"Sorun değil."demişti Evrim.
Zira ben Oğuz'un ininden sağ kalarak çıkarak nadide bir sanat eseriyim.Yine de ne olur ne olmaz diye ailesi oğlanı evde tek bırakmak istemediğinden Meliha Teyze'nin ortanca oğlunu Evrim'den iki yaş bir lise öğrencisini yanlarına yollamıştı.
Oğlanla biraz televizyona bakınsalar da ne oğlan Evrim'i tanıyordu ne Evrim oğlanı tanımak istiyordu. Zorunlu bir görevmiş gibi sırf Evrim evde tek kalmasın diye başına dikilen gardiyan gibi dikeliyordu oğlan.Zaten telefondan başını kaldırdığı da yoktu. Durmaksızın mobil bir oyunda çevrimiçi savaşlara girip ekrana vurduğu dünyasındaydı!
Her şey gece yarısı sularında meydana gelmişti. Bilinmeyen bir numaradan mesajlar almaya başlamasıyla. Normalde olsa engeller geçerdi Oğuz'un yanında geçirdiği cehennem saatlerinin etkileri hala ruhunu ve bedenini sızlatıyordu zira.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nadide
RomanceEvrim aşk sandığı bir yabancının ellerinde tutsak edildiğinde henüz ufacıktı. Mevsimler gözleri önünde kaybolup giderken değişen tek şey takvim yaprakları değil,sevginin ne anlama geldiği hususundaki algılarıydı. Ve gerçek aşk onu en ihtiyaç duyduğu...