Korkunun Soğuğu

4K 367 86
                                    

Evrim yatağını ve odasını özlemişti. Kendine ait.

Sıkıca sarıldı ve pencereden dışarı baktı yatak ucunda otururken. Gün yeniden belliydi. Hava ne kadar karanlık olsa da soğuktan sebep güneş yokluğunda..Yine de özgürce pencereden bakabilmek,rüzgarı hissedebilmek ve daha da önemlisi kendinle kalabilmek ne güzel bir lüks idi.

Dün gece ailesiyle avukat mevzusunu konuşmuştu lakin Yiğit'i tehlikeye atmamak için internetten en iyi avukatı bulduğunu ve onun numarasını edindiği bilgisini vermişti ailesine. Onlara yalan söylemek istemiyordu ama Yiğit'in bu olaylara ve avukat vekili tayin etme konusunda ufak desteği ifşa olursa...Yiğit'in başına bela açabilirdi Evrim.

Bu nedenle ailesine iyi bir avukat bulduğu hususunda uzunca açıklamalar yapıp odasına kapanmıştı.

Anne ve babası günlerdir ne işe uğramıştı ne de evden burunlarını çıkamrıştı karakola gidip ifade vermek haricinde. Bunun haricinde evden ve oğullarından ayrılmamışlardı. Bütün gün beraber atıştırmalık hazırlıyor televizyon izliyor veya eskilerden konuşup moral yaratmaya çabalıyorlardı.

Burukça gülüyordu Evrim çünkü sanırım anne ve babası kaybetme korkusuyla birlikte yeniden eski günlerine dönmüştü. Bugün anne ve babasını bir kez tartışırken duymuştu ama her zaman ki şunlar yoktu.

"Allah belanı versin,seninle evlenmeseydim!"

"Başıma bela oldun senin gibi adam olmaz olsun!"

"Sen ne biçim kadınsın be zorla mı evlendik!"

"Gençliğimi bitirdin,saçımı süpürge ettim.."

"Çocuk olmasa sana beş dakika karım demem de.."

"Sen yat kalk çocuğa şükret boşardım oğlum ben seni!"

Neyse ki...Bunlar yoktu.

Mutfakta kahve içerek hatta birbirlerine sıkıca sarılarak tartışmalı bir gün geçiriyorlardı Evrim mutfağa meyvesuyu içmek üzere indiğinde. Evrim meyvesuyu içerse tok olduğunu hissediyordu. Böylece yemek yiyip kilo almıyordu. Meyve de kalori demekti. Meyvesuyu içerek tok kalıyordu ve ...Her neyse.

Anne ve babasının konuşmasına öyle şahit olmuştu. Kendi aralarında bir fikir münakaşası yaptıklarında Evrim ile göz göze gelmişlerdi.

"Bebeğim."demişti annesi oğlunun fırtına grisi gözlerine hayranca bakıp. "Canım.."

"Neden tartışıyorsunuz ?"dedi Evrim kuru bir sesle meyvesuyunu dolaptan çıkarıp. "Barıştınız sanıyordum ? Yine mi boşana.."

"YOK."dedi babası panikle. "Yeniden eski üçlü ve güçlü halimize..Döndük. Asla söz konusu değil. Cahillik ettik,seni de kırdık.."diye mırıldandı babası suçluluk duygusuyla.

Kendi yaşındaki bir adamda sevgi arayacak kadar boşluğa düşen oğlunun kimliğini de ezip geçmişti. Belki onu anlayışla karşılamış olsaydı ve oğluna baba sevgisini eksik vermeseydi tam da kendine cinsel yönelimini açıkladığı vakit...

Bunlar olmazdı ve Evrim her normal çocuk gibi lise -üniversiteli bir delikanlıyla ilk aşkını yaşar,sağlıklı bir biçimde tecrübe kazanırdı romantik dünyaya ilişkin.

Ama ebeveynlik hususunda o denli batırmışlardı ki cehennem dolu günleri,tanımadığı bir evde ,sanal alemden tanıştığı ve anne babasının yaşıtı olan bir adamla avutmaya çalışmıştı oğulları. Öldükleri güne kadar vicdan azabı ve kendilerinden nefret sebebi olacaktı bir anne babanın en büyük kusuru olarak.

Zamanında verilmemiş güven ve sevgi,anlamsızdı. Bir kez canının canı yanınca hangi anne ya da baba bir daha kendine güvenle ve sevgiyle yaklaşmasını beklerdi ki canından canının ?

"Biz.."dedi kadın kekeme bir şekilde.

"Yani.."

"Bebek mi bekliyorsunuz?"demişti Evrim burukça.

"S-Sen.."

"Annem test çubuğunu banyoda unutmuş."diye mırıldandı Evrim yorgunca. "Çift çizgiydi."

"Bebeğim."dedi kadın sanki hamile kalmak evli  bir kadın için utanç verici gibi allanırken. "Yemin.."

"Neden telaşlısınız ki ?"diye mırıldandı Evrim ocaktan bir sigara yakarken.

Eskiden mutfakta sigara içse sanırım anne veya babası o paketi ona yedirirdi ama artık çıt bile çıkaramayacak kadar suçluluk duygusu yüzünden oğullarının zehir içmesine bile ses edemeyecek denli "aciz" hissediyorlardı.

Tabi...Gayet  sigaradan daha zararlı.

"Senin yokluğunda sanki senin yerini doldurmaya çabalıyo..."

Omuz silkti Evrim. "Muhtemelen beni ararken yorulup üzülüp daha da yakınlaşınca kardeşimde kaza kurşunu olarak kendine yer edindi."diye mırıldandı. "Yerimi doldurmak için yaptığınızı düşünmemiştim zaten."

"Her yerde seni aradık."diye fısıldadı babası acıyla. "Biliyorsun."

"Bana mahcup olmanıza gerek yok."diye mırıldandı Evrim yorgunca göz kırpıştırırken.

"Evrim."dedi kadın dudaklarını birbirine bastırıp. "Bizimle hastaneye gelip,onunla tanışmak ister misin ?"

"Şimdi mi ?"dedi Evrim yorgunca. "Midem.İyi değilim. Biraz zamana ihtiyacım var."

"O halde başka zaman gideriz seni tek bırakamayız."diye mırıldandı adam telaşla.

"Sorun değil. Uyuyacağım ben zaten. Muhtemelen..."diye mırıldandı Evrim. "Gece yarısı uyanırım zaten ya da yemeğe uyandırırsınız. Benden selam söyleyin..."

"Ona.."dedi yutkunan annesi. "İsim vermek ister miydin ?"

"Devrim?"dedi Evrim sırıtıp. "Sevim ? Erim? Delfin? Cinsiyeti belirsiz."

Anne ve babası hastaneye gitmek üzere - çünkü yaşları otuzların sonundaydı ve zaman kaybederek bebekleri hakkında olumsuz bir takım komplikasyonları öğrenmek hususunda acele ediyorlardı- hazırlanıp yola koyuldular. Hastane kırk beş dakika uzaktaydı. Muhtemelen iki saat içerisinde gelip gidecekti ailesi. O zaman diliminde yeni duş almış ve meyvesuyunu içmiş Evrim sakince yorganına uzanıp yastığa sarıldı.

Ailesi gideli henüz bir kaç dakika olduğunda kapının önünde,mahallede yaklaşık beş adet siyah jeepin durmasıyla irkildi.

Her biri kendi odasına bakacak şekilde park edilmiş beş siyah film kaplamalı jeep.

Sanki Evrim'i ve odasını izliyorlar gibi...

Onu izliyorlardı.

NadideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin