Sen Nadidesin

4.5K 340 140
                                    

Günler,haftaları kovalamıştı. Haftalar ise aylara tamamlanmıştı. Aylar birlik olup yıl oluvermişti göz açıp kapayıncaya dek. "Evrim."demişti arkasından koşturan arkadaşı aceleyle. "Dekorları tamamlamışlardır değil mi ? Tamamlasınlar ne olur."

Kızın telaştan kızaran yüzüne bakıp buzlu kahvesinden uzun bir yudum aldı ve bugün ikinciye yediği reçelli çörekten de uzun bir ısırık kopardı Evrim. Dudaklarının kenarı böğürtlen sos olmuştu ama aldırmayacaktı çünkü kahrolası çörek dünyanın en güzel kokusuna ve tadına sahipti.Diğer tüm yiyecekler gibi.

"Tamamlandı."dedi Evrim iştahla bir ısırık daha aldığı çöreği yutarken.

"Saat kaçta gelir sence ziyaretçiler."dedi kız panikle Evrim'in kolunu yakalarken. "Sence Ercan gelecek mi ? Gelir dimi Ercan. Davet ettim. Olabilir kesin uğrarım dedi,uğrar dimi Evrim?"

"Melodi."dedi Evrim derin bir nefes verip. "Bugün sergide kaç resmin sergilenecek?"

"Tuba Hoca üç dedi ama."dedi Melodi sarı saçlarını sıkıca at kuyruğu yaparken. "Belki yedeklerden de koyar yine bilmiyorum,son halini görmedim serginin."

"Üç oldukça iyi bir rakam."dedi Evrim dalgınca saate bakarken.

"Senin kaç resmini sundular ?"dedi Melodi merakla. "Beş ? Yedi.."

"Bir."dedi Evrim tebessümle.

"Bir mi ?"dedi Melodi alayla. "Güzel Sanatların en yeteneklisinin sadece bir resmi mi ?"

"Benim için bir,hoca dört uygun gördü."dedi Evrim hevesle.

"Neden bir?"dedi Melodi burnunu kaşırken. "Evrim,kafamı karıştırıyorsun ve bazen seni anlamıyorum. Tercüme için Ali'yi getireceğim."

Ali,Melodi,Yakut,Ceylin,Ela,Kaan,Pelin...Evrim'in  o kadar çok arkadaşı vardı ki bazen Evrim bu kadar arkadaşı nasıl ezberinde tutabildiğini merak ediyordu. Zamkla yapışmış gibi evde takılmak istese de  bir şekilde zorla dışarı çıkıyordu.Oysa o evde oturup sadece Yiğit'in yastıklarını koklamak istiyordu.Tüm gün okulda arkadaşlarıyla geçiyordu,hocalarla çizim dersleri,yorucu renk karmaşaları. Daha sonrasında eve gidiyordu ve kapının henüz dibinde bitse bile Yiğit'in kucağına sokuluyordu.

Artık daha büyük bir evleri vardı "Yiğit'in çöplüğü" olan bekar evini biraz daha konformist hale getirmişlerdi. Bunun yerine üç artı bir eve çıkmışlardı. Yiğit'in soluk renk sevdasını Evrim'in beyaz renk sevdası dizginlemişti. Açıkçası Yiğit homurdanmadan duramıyordu zira bembeyaz eşyalar arasında yemek yemek onu geriyordu.İki adet çalışma odası yapmışlardı kendilerine birinde Yiğit dosyaları inceleyecekti,diğeri ise Evrim'in çizim odası olacaktı sözüm ona.

Pek de öyle olmamıştı Yiğit kucağında dosyalarla çizim odasına gelip bir yandan Evrim'in çizimlerini izliyordu bir yandan dosya karıştırıyordu.Daha geçen hafta onun emniyette "ödül" törenine katılmıştı Evrim. Elbette "komşu çocuğu" sıfatı gibi yabancı bir sıfatla "ev arkadaşı ve yakın arkadaşı." sıfatıyla gitmişti.Ona ödül takdim edilirken öylesine gururluydu ki Evrim kimse bilmese bile kendisinin onun sevgilisi olmasından sebep bağıra bağıra haykırmak istiyordu.

Tam bir yıl olacaktı.

Bir yıl.

Yiğit'i ilk gördüğü an olacak olan bir yıl.İlk ana döndü.

Mavi ve kırmızı. Evin içine doluyordu mavi ve kırmızı sirenler. Kapıda ayak sesleri hissederken araba kapısı örtünme sesleri, bas bas bağıran anons geçilen polislerin sesi... Ev kırmızı ve mavi ışıklarla dolarken buğulu bir tebessümle dikmişti fırtına grisi gözlerini Evrim. Oğuz'un irileşen ve korkuyla aralanan gözlerine bakarken tek hamlede altından sıyrılıp,koşarak koltuk örtüsünü çekti çıplak kalçaları ve bacaklarına. "Ben kazandım orospu çocuğu."diye inlemişti Evrim tiz bir çığlıkla ağlarken. 

NadideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin