Dinle Beni Bi!

4.3K 372 196
                                    


Rüzgârım söndü, dindi ateşim

Ah bebeğim, ben hâlâ deliyim!

-

Bahar havası çok güzeldi elbette ki polenleri bu önermenin içine dahil etmediğimiz sürece! Kavurucu güneşe rağmen gölgelik serinlik bir ağacın altında usulca uzanırken belini narince okşayan adamın irileşen elalarına kıkırdayıp fırtına grisi gözlerini utançla geri çekti Evrim. 

Baharın polenlerine hasretti,yazın kavurucu ısısına. Kışın kar tanelerinin soğuk yumuşak dokunuşlarına ve sonbaharın şairane tadına. Mevsimler gelmiş ve geçmişti, aylarını kapalı duvarlar arasında geçirmişti Evrim. Dahası dört duvar arasında esir hayatında yaşarken bacakları özgürlüğüne koşmayı o denli unutmuştu ki şimdi emeklemek gibiydi ufak ve cılız bir adım atabilmek dahi.

Oysa dünya güzel bir yerdi.

Perdelerinin ne kadar aralandığının hesabını yapmadan güzeldi. Pencereden geldiği kadarıyla kısıtlı bir güneş ışığıyla değil de günün ortasında doyasıya o güneşin altındayken güzeldi hayat. Serin sulardan yüzüne doğru esen meltem kadar güzeldi, bahardaki çiçeklerin kokusunun burun deliklerine doluşu kadar güzel.

Yiğit'in elalarının derinliği kadar güzeldi.

Evrim yutkunup dudak dişlerken koyu renk saçlarını okşayan adamın "Güzelliğim.."diye mırıldanışı ile gözlerini yumdu bahar akşamında usulca.

Yiğit elleriyle ona dünyanın en güzel sandviçlerini hazırlamıştı, üstüne üstelik oturup kalkarken dahi özenle gözlemiş,ağaca yaslanınca sırtının acımaması için ceketini tampon olarak yaslamıştı sırtına. Taze,sulu ve iri meyveleri durmaksızın oğlanın ağzından içeri yollarken Evrim'in kalori hesapları ser olup  sırra kadem basarak gitmişti.

Evrim için artık kalori hesaplamaları evdeki hesaba uymayan çarşı gibiydi. Gözle kaş arasında onu bir deri bir kemik halinden kurtaran ela gözlü durmaksızın oğlanı şişirmek üzere meyveleri yolluyordu ağzından. Laf arasında üzümlerden tıkarken,ıssız tenhada kimseler geçmezken kayısı kurularından ve fındık içlerinden tıkıyordu öpücükleri arasında.

"Delisin sen."diye tıslamıştı Evrim ağzındaki koca bir  lokmalık kayısı ve fındığı zar zor yutarken. "Domuz gibi oldum ben!"

"Hıı."diye mırıldanmıştı Yiğit alayla sandviçinden usulca ısırık alırken. "Ee başka sonra sonra?"

"Alay etme.."diye mırıldandı Evrim grilerini devirip güneşten kızaran yanaklarıyla ufak tefek çiller peydah olurken burnunun ucunda. "Şişkocuk oldum ben.."

"Kalçaların belirginledi."diye yanıtladı Yiğit sırıtıp. "Sağlığın elbette birinci etmen benim için ama dolgun kalça dedin mi bende akan sular duruyor be meleğim."

"Delisin."diye tısladı ve kollarını sitemle yalancıktan birbirine doladı Evrim meydan okur bir bakışla. Gölete diktiği gözleriyle "kalçalarını" saatlerce dilinden düşürmeyen adama ters yaparken "hıh" sesiyle iç çekti. "Demek ki sen benim kalçalarımı seviyorsun."

"Yalan değil?"dedi Yiğit  ağzına bir avuç üzüm atarken. "Baya lezzetli bir şey, hele o pembe giri.."

"Sen beni değil,popomu seviyosun?"diye sitem etti Evrim saçma ve çocuksu olduğunu bile bile canı sırf nazlanmak istediği için.

NadideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin