Eve Dönüş

4.9K 398 149
                                    

Bu sayfalarda yanan
Bizim kırık hikayemiz
Kelimeler benim için sadece yabancı
Gözlerim sayesinde çok güzel görünüyor

Yanılmışım
Umutsuzluk şüphesini içime koyuyorsun

Eğer beni görüyorsan
Beni yalnız görmeyeceksin

Eğer beni görürsen
Eve gidiyor olacağım


Renklerin bir masalı olduğuna inanıyordu Evrim. Rüzgarın bir adı olduğuna, karın ve fırtınanın kendine ait bir şarkısı olduğuna. Mevsimlerin kendi hüzünleri ya da neşeleriyle dolup taşan valizler taşıdığına yahut göçmen kuşların kanadından süzülerek inen bir ince tüy hafifliğinde akıp giden zamanla ,okunmamış hikayeleri olduğuna.

Şimdi,bir gece yarısında kokusu burnuna çalınıyordu ağaçların. Rüzgarın ferahlığını hissediyordu. Güz kokusunu kaçırmıştı belki ama kar kokusu ,soğuk kokusuyla raks edip birbirine karışıyordu. Yüzüne vuran soğuk yaşıyor hissettiriyordu. Tenine çalıp giden, onu titreten rüzgar bile heyecandan titremesine neden oluyordu.

Karanlık gecede sokak lambalarının aydınlattığı ormanlık patika yolunda bir polis arabasının arka koltuğunda başını cama yaslamıştı. Çocukken sıcak evinde babasının mandalina kokulu ellerinde,annesinin üzerine batanniye örttüğü geceye döndüğünü hissediyordu. Bir tabak dolusu mandalinanın acı tatlı tadı,ekşisiyle doluyordu sanki yeniden dilinin üzerine.

Sanki malumun haberini bekler gibi huzurla bekliyordu haber kanalını can kulağıyla. Yarın okullar tatil olur muydu ? Kar yağışıyla ertelenir miydi okullar mesela. Babası telaşa düşmüştü güz sonunda kar lastikleri ve zincir için. Annesi şimdiden şikayetçiydi oğlunun sürekli sıcak çikolata içip midesini hasta edecek olmasından. Ama yine de okullar tatil olurdu değil mi ? Annesi yeniden eldivenlerin altına en kalınından bir çiftte çorap geçirirdi Evrim ve ufak ellerinin soğuktan uyuşmaması için.

Tıpkı tatilin habercisi olan kar yağışını ,sokak lambasına bakarak takip ettiği mandalina kokulu gecelerden birine gidercesine izledi sokak lambasından seçilen kalın kalın düşen lapa karı. Yerlere şimdiden tutmaya başlasa da asfaltın üzerinde hemencicik titrekçe eriyordu. Ama ertesi gecesi karla kaybolacaktı yollar şüphesiz..

Dikiz aynasından kendisine bakan polise bakındı.

Başkomiserin aracındaydı. Narkotik şube başkomiseri,bilhasa özellikle diğer polis otolarından birine değil kendi aracına istemişti oğlanı. Nedendir bilinmez,halinden endişe duymuştu.

Yüzyıllardır aç kalmış gibi duran sefil ve cılız bedene,kollarına titrekçe bayılan ürkek tene bakınca... Onu bir an önce şubeye teslim edip anne babası gelene dek eve gitmeye gönlü el vermiyordu. Telsizi ve telefonu kapatıp yan koltuğa atarken Yiğit denen polis dikiz aynasından durmaksızın kontrol ediyordu dışarıya hüzünle bakan oğlanı.

Yiğit'in ela gözleriyle bir oldu dikiz aynasına bakan fırtına grisi halkalı gözler.

"Sana.."dedi Yiğit sertçe hilal gibi çatık ve güzel hatlı kaşlarını çatarken. "Sana dünyada kadın mı kalmadı diye sormayacağım da çocuk..."

Yutkundu utançla Evrim.

"Başka adam da mı yoktu yani ?"diye homurdandı Yiğit kar tanelerinin sileceklerle camı araladığı yola bakıp arkasındaki ve öndeki polis araçlarının kendilerini geçmesine izin verirken. Kısaca kesilmiş,traş edilmiş kumral saçları ve iri yarı kollarıyla sert çehresiyle onaylamaz bir biçimde yola bakmaya devam etti.

"Ben.."dedi Evrim burnunu çekip. "B-Bilmiyorum.."

Yiğit bir şey der gibi olsa da fikrini kendine saklamış,deli deli yanan elalarını etrafa çevirmeyi sürdürmüştü. Oğlanın alt kısmının çıplak oluşu,eve baskına geldiklerinden rastgele bir koltuk örtüsü ile kendini sarmalamaya çalıştığı vücudu aklına gelince tekrar duraksayıp yutkundu. Evi arayan memurların söylediğine göre uygunsuz içerikli sayısız fotoğraf duvarları süslüyordu ve her biri bu oğlana ait karelerdi.

NadideHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin