Bu Kadar Yeter!

91 7 12
                                    

Eve girdiğim gibi odama geçtim ve kapımı kilitledim. Bu halim normal değildi ve Bon bunu biliyordu. Kapım tıklandı.
"Abla? İyi misin?"
Sesimin titrememesini umarak
"İyjyim. Üzerimi değiştireceğim."
Üzerimi değiştirmeyecektim. Kendimi puf koltuğa atmıştım ve ayaklarımı kendime çekmiş oturuyordum. Karşımdaki ayna bana sürekli o anı düşündürüyordu. İstemsizce gözlerim doldu. Kafamı dizlerime gömdüm ve göz yaşlarımın yanaklarımdan kayıp düşmelerine izin verdim. Uzunca bir süre yapmıştım bunu. Gözlerim acımaya başladığında ağlamamda durmuştu. Kapımın arkasında duran bornozumu ve saç havlumu alarak banyoya yöneldim. Kapıyı kilitleyip soğuk suyun altına girdim. Başımı yukarı kaldırdım. Su tanecikleri yüzümün çeşitli yerlerine düşüyordu. Ve bu da rahatlamamı sağlıyordu. Duşumu alıp üstümü giyindim. Aynanın karşısında boş boş dikildim. Gözlerim hala kırmızı kırmızıydı. Kurutma makinasını aldım ve saçlarımı kurutmaya başladım. Bir yandan da yavaşça tarıyordum. Tamamen hazır olduğumda tekrar odama geçtim. Kapımı kapamadan
"Bon! Ben yemek yemeyeceğim! Sınavıma çalışacağım!"
Dedim ve kapımı kilitledim. O sırada Bon'un sesi geldi.
"Tamam abla ama..."
Bon'un devam etmesini bekledim. Kapımın önüne gelmişti ve oradan devam etti.
"Haru abi mesaj attı. Sana ulaşamamış. Sınav için çalışmak istiyormuş. Yani söz mü ne vermiş. İstersen bir ar-"
"İstemediğimi , gerek olmadığını söyle. Ve bir daha beni rahatsız etme."
Kafamı dağıtmak adına ilk önce anime izlemeye karar verdim. Rastgele bir animeye tıklayıp izlemeye başladım. Ama sadece bakıyordum aklım hala... Başımı iki yana salladım.
"Kendine gel Minako! Yarın sınavın var!"
Matematik ile ilgili her şeyi önüme dizdim ve çalışmaya başladım. Arada bir konularla ilgili video izliyordum. Bu , biraz da olsa kafamı dağıtmıştı. Saate baktım. 1'i geçiyordu. Oturduğum yerde gerindim ve çekmecemden günlüğümü çıkardım. Bugün yaşadığım her şeyi , hissettiğim her şeyi günlüğümün satırlarına döktüm. Günlüğümün kapağını kapadığımda kilit açma sesleri geldi. Günlüğümü çekmeceye koyup kapıya yöneldim.
"Ah,Minako... Uyandırdım mı?"
"Hayır uyanıktım. Sınava çalışıyordum. Anne ben bir cafede çalışmak istiyorum."
Annem şaşkınca bana bakıyordu. Montunu astı ve yanıma geldi.
"İçeride konuşalım mı?"
İçeriye geçtik. Cafede olanları anlattım. Ve çalışmak istediğimi, harçlığımı çıkarmak istediğimi söyledim. Annem uzunca bir süre düşünse de sonunda razı olmuştu. Kabul etmesine sevinmiştim. Anneme teşekkür edip sarıldım.
"Neyse ben yatıyorum iyi geceler."
"İyi geceler , tatlım."
Odama geçtim ve kendimi yatağa attım.

••••••
Bir çok kez olduğu gibi alarmı duymamış ve uyuya kalmıştım. Kalktığım gibi hemen üstüme formalarımı giydim ve çantamı hazırlayıp evden ayrıldım. Koşuyordum. Ders başlayalı 13 dakika olmuştu. Koşarken dünkü cafenin önünden geçtim. Geri geri koşarak içeri daldım.
"Günaydın efendim ama henüz açılma-"
"Günaydın! Ben burada yarı zamanlı çalışacağım! Akşam üzeri uğrayabilirim! Lütfen başkasını almayın!"
Şaşkın bakışlar eşliğinde cafeden ayrıldım ve koşarak okula vardım. Müdür yardımcısının odasına girdim, geç kağıdı alıp sınıfa geçtim. Hoca boş bırakmış, kimi ders çalışıyor kimi ise kitap okuyordu. Sırama geçtim ve kitabımı açtım. Okumuyor onun yerine düşünüyordum. Dün olanları bizimkilere anlatmalı mıydım? Klo-chan'a anlatsam... Rin ile zaten düşmanlar. Kavga çıkar , Haru her şeyi öğrenir ve bir çok kişi disipline gider ya da okuldan atılır. Nalu'ya anlatsam...
Nalu evet ona anlatabilirim. Ama o, nasıl desem. Sinirini bu gibi durumlarda kontrol edemiyor. Sinir hastası değil ama ona benzer bir hastalığı var. Hatta bu hastalık yüzünden ani bir duygu birikiminde kalbi ağrıyor... Ve gerçek anlamda sinirliyse son derece korkutucu biri olabiliyor... Hatırlıyorum da bu nedenle iki üç çocuğu dövmüştü. Ama Nalu-chan'a anlatabilirim. Artık bu hastalığı eskisi kadar yoktur. Yani umarım...
Aki-chan... En iyisi Aki-chan. Pekala kararımı verdim! Aki-chan ve Nalu-chan'a anlatacağım.
Nalu "Minako-chan?"
"Efendim Nalu-chan."
Nalu "Kitabı okumayacaksan neden elinde tutuyorsun?"
"Eh? Okuyorum ki. Okumadığımı da nereden çıkardın?"
Nalu "Bana yalan söyleme. Geldiğinden beri yani yaklaşık 10 dakikadır 326. Sayfadasın."
Nalu-chan gözlerini bana dikti ve öylece durdu.
"N-ne var?"
Nalu "Asıl ben sormalıyım ne var diye. Senin kafanı kurcalayan bir şey var."
İtiraf etmek gerekirse Nalu-chan'a karşı duygularımı saklayamıyorum. Nalu-chan cevap bekleyen gözlerle bana bakıyordu. Ona 'evet' anlamında kafa salladım. O sırada önlerden bizim sıraya uçan bir kağıt oldu. Açıp okumaya başladım.
"Neler oluyor orada? Siz ikiniz çok uzun süre fısıldaştınız. Kesin bir şey var."
Yazıdan anladığımız kadarıyla bu Aki-chan'dı. Kağıdın arkasına
"Teneffüste arka tarafa gel."
Şeklinde bir not yazıp, kağıdı geldiği yere yolladım. Teneffüsün gelmesini istiyordum ama aynı zamanda ders hiç bitmesin diyordum. Ama ne yazık ki teneffüs gelmişti ve kimseye bir şey demeden arkaya doğru yol aldım. Bir dakika sonra Aki-chan ve Nalu-chan'da gelmişti. Derin bir nefes aldım ve olan biten her şeyi sessiz ve hızlı bir şekilde anlattım. İlk iki dakika tepkisizdiler. Söylediklerimi sindirmeye çalıştılar. Bunu başardıklarında ikisini de zor sakinleştirdim. Hele ki Nalu-chan'ı. Ne yazık ki tahmin ettiğim gibi değildi. Hastalığı hala aynıydı.
"Sizden istediğim bana yardım etmeniz... Haru, o bunları öğrenmemeli..."
Nalu "Sen merak etme biz yardım edeceğiz."
"Bana söz verin hiç kimseye bir zarar vermeyeceksiniz."
İkisinden de ses çıkmıyordu. Derken okul zili çaldı. Sınıfa doğru yol aldığımız sırada hiç olmamasını istediğim bir şey oldu. Rin beni çağırmıştı ve onun yanına giderken Haru beni görmüştü.

Minako ve Onun Maceraları!Where stories live. Discover now