Tanıştığımız Yer...

35 6 5
                                    

Pazartesi gününün ilk ışıklarıyla gözlerimi açtım. Bugün geziye gideceğimiz yer belirlenecekti. Okuldan bıktığımı belli edecek şekilde üstümü giydim. Çantamı kapının önüne koyup mutfağa geçtim. Annem dün fazla yorulduğu için bugünü yalnızca yumurta ile geçiştirdim. Kapının önünde duran hafif yıpranmış çantamı da alıp yola koyuldum. Bu yolu sevmiyorum. Bazı şeyleri hatırlamama neden oluyor ve tek başımayım. Kendi kendime surat asarak ilerliyordum. Bugün hava o kadar güzeldi ki. Okula gitmek işkenceye dönüşüyordu.
"Hey, Minako!"
Ne olur o olmasın, lütfen o olmasın, nolur!! Korka korka arkamı döndüm. Ve gördüğüm kişi karşısında bir 'oh' çektim.
"Merhaba Rai!"
Rai "Sanada merhaba. Sakıncası yoksa seninle birlikte yürüyebilir miyim?"
"Tabii. Ama sen hep Rin ile giderdin."
Rai "Rin ile aramız bozuk. Şu sıralar sürekli azar işitiyor."
"Rai... Sana bir şey sormak istiyorum..."
Rai "Evet?"
"Vivi... O sizin kardeşiniz mi?"
Rai elleri cebinde sessizce yürüyordu.
"Üzgünüm sanırım sormamam gereken bir şey sordum."
Rai "Sorun değil. Madem sordun cevaplayacağım. Her ne kadar zıt karakterde ve birbirimize hiç benzemesek de , evet, o bizim kardeşimiz. Normalde şuan da altıya gitmesi gerek ama okula gitmiyor. Onun yerine evde bir çok öğretmenden özel dersler alıyor. Ailemiz , Vivi daha 3 aylıkken öldü. O zamandan sonra sadece üçümüz kaldık. Aslında ne Rin ne de ben bu kadar kötü değildik. Evet, serseri tiplerdik ama biz sadece kardeşimize ailemizin yokluğunu hissettirmemeye çalışıyorduk. Ta ki o güne kadar..."
"O gün?"
Fazla derine indiğimin farkındaydım. Ama onların geçmişini bilirsek belki Rin'in değişmesini sağlayabilirim.
Rai "Vivi'yi oynaması için parka götürmüştük. Sadece bir süreliğine gözümüzü ondan ayırdık ve o kayboldu. Uzunca bir süre onu aradık. Kaçırılmıştı ve onu almamızın tek yolu o adamlar için çalışmaktı. İlk başlarda nefretle ve istemeyerek kötü işler yapmaya başladık. Eğitimlerden geçtik. Tabii Vivi bu süreçte hiç bir şey yokmuş gibi yetişiyordu. İlk başlarda nefret ettiğimiz bu iş zamanla zevke dönüşüyordu. İnsanların acı çekmesi bize zevk vermeye başlamıştı."
Diyecek bir şey bulamıyordum. Zaten bir şey demeye gerek kalmadan okula gelmiştik. Konuşarak geldiğimizden yavaş yürümüştük. Okula geldiğimizde okul sıraya geçiyordu. Bizim sınıfın sırasını bulup geçtim.
Akira "Bugün geciktin."
"Rai ile geldik. Bir şeyler konuşuyorduk."
Evet, diğerleri hala Rai'den emin olamıyorlardı. Haklılardı da zaten, ama ben emindim. O artık eskisi gibi değil.
Müdür "Onuncu sınıflar dışındaki herkes burada kalsın!!"
Herkes içeri girerken biz dikiliyorduk. Müdür ellerini iki kere birbirine vurduktan sonra , sesini temizlenek amacıyla öksürdü. Her zamanki gibi ellerini arkasında birleştirsi ve bize döndü.
Müdür "Yakın zamanlarda yurt dışı gezisi için ülke ismi söylemiştik. Aslında çoğunluğun isteğine göre gezi yeri Japonya çıktı."
Japonya kelimesinden sonra bizim sınınftan çığlıklar yükselmeye başladı.
Müdür "Susun!"
Sesler yavaş yavaş azalırken müdür, bir adım öne geldi.
"Gezi ertelendi!"
Okuldaki onuncu sınıflar "Neden?!!"
Müdür "Gezi için anlaştığımız adamlar geziyi erteledi. Ayrıca, geziye ek olara yaz kampı yapılacak."
Diğer şubeden biri elini kaldırdı
"Gezi olmayacak onun yerine yazın yaz kampı olacak öyle mi?"
Müdür "Ben az önce ne dedim? İkisi de olacak. Şimdi hepiniz sınıflarınıza!"
Hep birlikte sınıflara giderken Haru'yu gördüm. Hana ile konuşuyordu. Teneffüste ikisi de bana bir açıklama borçlu.
Sınıfa girdiğimizde kamp işini konuşmaya başladık.
Klo "Kamp, eğlenceli olacaktır."
"Klo-chan? Bunu dedin mi gerçekten? Senden böyle bir kelime duyacağını sanmazdım."
Nalu "Klo-chan haklı, ben de eğlenceli olacağı kanısındayım."
Akira "Acaba başka okuldan da öğrenci gelebilir mi?"
"Pufuuf. Aki-chan?"
Akira "Evet, Akio için sordum. Ayrıca sen ne zaman bu kadar fesatlaştın Minako-chan?"
"Eh?"
Anata "Genelde bu tip konuşmaları Nalu ve Akira yapardı."
"Bilmem, belki onlardan azıcık fesatlık kapmışımdır. *güler*"
Ayame "Herkes yerine geçsin! Kamp için gerekli formları dağıtacağım!"
Yerime geçerken söylenmeye başlamıştım.
Ayame "Hey! Minako! Yardımcım olarak biraz yardım etsen!"
" (-_-) Maki-Sensei... Neden beni yardımcı seçtin?!"
Ayame "Minako!"
"Geliyorum Ayame!"
Ayame , elindeki kağıtların yarısını bana verdi ve dağıtmaya başladık. Dağıtırken, hoca sınıfa girdi ancak dağıtmaya devam ettik. Şimdi fark ettim de sınıfımız çok kalabalık. Tüm kağıtları dağıtıp yerime geçtim.
Hoca "En son nerede kaldık?"
Ayame "Sınav olmuştuk hocam!"
Hoca "Doğru, notlarınızı okuyacağım sessiz olun!"
Hoca bir kaç kişinin notlarını okudu. Genelde 60-70 lerde idi.
Hoca "Klourta 100, Dan 86, Gin 67, Nalu 90, Arata 80, Minako 80, Anata 95.... Okunmayan?"
Kimse el kaldırmayınca hoca derse geçti.
"Daha yüksek alabilirdim..."
Nalu "Bir dahakine daha fazla çabalarsın."
Klo-chan ve Aki-chan'a karanlık auramdan yolluyordum. Yine 100 almışlardı.
*ders biter*
Hideki "Hey! Uzun zamandır bir şeyler yapmıyoruz. Bu hafta sonu bir şeyler yapmaya ne dersiniz?"
Arata "Bu fikri sevdim. Siz ne diyorsunuz?"
Nalu "Bence de güzel."
"Ama ne yapacağız?"
Akira "Hep birlikte yapabileceğimiz bir şey olmalı. Hmm... Pikniğe ne dersiniz?"
Anata "Güzel fikir. Hem Akio , Akemi ve Lara'yı da çağırırız."
Dan "Bir de Hinami'yi."
Hepsi "Hinami?"
"Eh? H-Hinami mi dedin?!"
Dan "Evet, Hinami. Minako, bunu sonra konuşacağız ve diğeleri. Kısaca; Hinami benim kardeşim. Aramızda bir yaş var. Bunu daha sonda uzun uzun konuşuruz."
"Pekala! Karar verildi! Pikniğe gideceğiz! Ve ben, gideceğimiz yeri çok iyi biliyorum! Ah! Hana ve Haru'ya da haber vermeliyim!"
Hızla sınıftan ayrılıp Haru'nun yanına gittim.
Nana "Huh? Minako? Burada ne işin var?"
Haru "Nana!"
Nana "Afedersin, sizin şey olduğunuzu... Sevgili olduğunuzu unuttum. Neyse keyfinize bakın."
Hana "Bu kızın sorunları mı var?"
Haru "Boş verin onu. Her neyse... Minako?"
"Ah evet. Hafta sonu, ben, Nalu-chan, Klo-chan, Aki-chan, Lara-chan, Ake-chan, Arata, Anata, Hideki, Dan, Akio, Hinami hep birlikte pikniğe gideceğiz!"
Haru "Bekle biraz! Hinami mi?"
"Evet, Dan'ın kardeşi neden?"
Haru "H-Hiç..."
"Siz ikinizde geliyorsunuz!"
*zil çalar*
"Teneffüste bahçede olun."
Bunu diyerek sınıfa yöneldim.
Ayame "Minako!"
"Ayame... Off, her neyse evet?"
Ayame "Bir şey yok, sadece Botan hoca seni çağırdı."
"Eh? Beni mi? Neden?"
Ayame "Ben nerden bileyim?"
"Nerede?"
Ayame "Bahçede."
"Tamam. Gidip bakayım."
Sınıfın önüne çıkıp ders hocamızı bekledim.
"Hocam! Botan hoca beni çağırmışta eğer izin verirseniz yanına gidebilir miyim?"
Hoca "Peki. Ama geç kalma derse."
Bahçeye, Botan hocanın yanına çıktım.
"Hocam, beni çağırmışsınız."
Botan "Ah, evet Minako. Okullar arası koşu yarışları başlayacak. Senin katılmanı istiyorum."
"Ama hocam, biliyorsunuz ki geçen yıl kaybettim."
Botan "Hayır. Geçen yıl ikinci oldun. Bu sene o hatanı telafi edersin artık."
Botan hoca bunu derken gülümsemişti.
"Peki hocam! Bu kez o hatayı yapmayacağım ve birinci olacağım!"
Botan "Heh. Hadi bakalım. Neyse dersine git hadi."
"Peki hocam. İyi dersler."
Yine koşulara katılacağım. Sanırım çalışmam gerek.
Sınıfa girdim ve yerime geçtim.
Arata "*fısıldar* Eee?"
"Koşulara katılacakmışım."
Hoca "Arata!"
Arata birden ayağa kalktı.
Hoca "Sessiz ol. Ve tahtaya gel."
Arata tahtaya ilerlerken biz de kıkırdıyorduk.
***
"O halde cumartesi gidelim."
Arata "Peki."
Herkesle anlaştıktan sonra eve yöneldim. Günlüğümü yazmaya başladım. Bir süre sonra annemler de gelmişti ve sofrayı hazırlamaya başladık.
"Anne, hafta sonu pikniğe gideceğiz."
"Eh? Kiminle?"
"Hmm... Ben, Arata, Nalu, Klourta, Anata, Akira, Akio, Dan, Akemi, Hana, Haru , Hi-"
"Tamam tamam, Anladım."
Annemle bir süre konuştuk. Ve yemeğe geçtik. Yemekten sonra Bon yanıma gelmişti.
Bon "Abla, ben de sizinle pikniğe gelebilir miyim?"
"Hmm... Olabilir ama bir şartla!"
Bon "Eehh? Şart mı?!"
"Ahahah! Şaka şaka. Sadece 'hadi biraz gitar çalışalım!' diyecektim."
Bon "Ah, öyle desene. Biraz bekle gitarı getireyim."
Bon , odamdan çıkıp elinde gitarla geri geldi. Ve bana öğretmeye başladı. Bir iki saat çalıştıktan sonra annemin 'hadi yatın' demesiyle yataklara girdik. Yatakta bir süre bir o yana bir bu yana dönüp durdum.
"Pufff... Uyuyamıyorum! Buldum! Belki de Haru ile konuşmalıyım! Ama ya uyuyorsa? Uyandırırım... Tamam bir mesaj atıp bekleyeceğim. Cevap gelirse..."
Telefonuma uzanıp mesaj bölümüne girdim.
Kime: Haru
Mesaj: Haru? Uyudun mu?
Gönderdim ve beklemeye başladım. Sevgililer genelde birbirlerini "aşkım, sevgilim, canım , bitanem, böceğim" diye kaydederler. Ama ben bu tip şeyleri sevmiyorum... Her neyse yaklaşık on dakika kadar Haru'dan cevap bekledim. Ama cevap gelmedi. Ben de uyuduğunu düşünerek gözlerimi kapadım. Ama yine uyuyamamıştım.
''Pekala o halde, anime izlemenin tam sırası!''
Baş ucumda duran telefona uzandım ve anime açtım. Bir bölüm daha , bir bölüm daha diye diye sabahladım ve saat geçmişti. Yataktan çıkıp hazırlanmaya başladım ve mutfağa geçtim.
''Günaydın anne, günaydın Bon.'' Eğilip Pakku'un başını okşadımve
''Günaydın Pakkun!''
Diyerek yerime geçtim. Annem ve Bon ''günaydın'' diyerek , Pakkun ise havlayarak karşılık vermişti. Kahvaltımı yarı uykulu bir biçimde yaptıktan sonra yola çıktım. Yolda kulaklığımı takıp yürüyordum. Ve fazla bağırmadan şarkıyı mırıldanıyordum. Bizim cafenin önünde durdum. Cafedeki tadilat nedeniyle bir kaç gündür gidemiyordum ve görünüşe göre tadilat henüz bitmemişti. Suratımı hafif asmış ve okula gelmiştim.
Arata "Minako? Ne bu surat?"
"Cafedeki tadilat henüz bitmemiş."
Arata "Haha! Ben de önemli bir şey sandım. Uzun sürmez endişelenme."
Arata'ya küçük bir yumruk geçirdim. Arata bir eliyle başını tutarak
"Bu ne içindi?!"
"Güldüğün içindi!"
Arata "Tamam afedersin! Ama vurman gerekmezdi!"
O sırada Arata'nın elinde tuttuğu çantayı fark ettim.
"O ne?"
Arata "Ne, ne?"
"Elindeki çanta."
Arata "Kendin söylüyorsun işte, çanta."
"Arata! Daha fazla sinirlerimi oynatma istersen!"
Arata "Peki. Annemler yaklaşık bir aylığına bir yere gidecekler. Ben de bu süre zarfında sizde kalacağım."
Gözlerimi adeta pörtleterek Arata'ya baktım.
Arata "Ne oldu?"
"Evimize bir felaket geliyor!"
Kafaya yumruk yene sırası bendeydi.
"Haha. Sadece şakaydı. Hadi yerlerimize geçelim."
Arata "Ayame'nin buna izin vereceğini sanmıyorum."
"Ah doğru!"
Ayame'den laf yemeden önce tahtadaki yerimi aldım. Neyse ki sınıf konuşmuyordu. Önceden 'Minako anime aç!' derlerdi ama nedense artık animeyi izlemiyorlar. Ve hala animeye çizgi film gözüyle bakanlar var. Her ne kadar gizlemeye çalışsalarda...
Ayame "Minako, ben hocaya bakacağım."
"Sen dur, bu kez ben bakarım."
Diyerek sınıftan ayrıldım. Hocayı aramaya başladım. Ve onu Botan hoca ile konuşurken buldum.
"Umm... Hocam!"
İkiside bana dönünce ismi ile seslendim.
"Cho Hocam!"
Cho Hoca "Efendim Minako?"
"Dersiniz bize, gelmeyecek misiniz?"
Cho Hoca "Ah o konuda... Derslerde biraz öndeyiz. Yani bir hafta falan işlemeyeceğiz. Ben de bu dersinizi Botan hoca ile geçirmeniz için onunla konuşuyordum."
Botan Hoca "Sınıftaki herkesi çağır. Üç der benimlesiniz."
"Üç ders mi?"
Botan "Cho hocanızdan sonra benimle dersiniz var."
"Doğru! Neyse ben sınıftakilere söyeleyim. Üzerimizi giyinip geleceğiz hocam!"
Hızla sınıfa koştum. Kapının dışından dinlediğimizde , çok.fazla ses vardı. Kapının kolunu yavaşça indirdim ve yine aynı yavaşlıkla kapıyı açtım. Tabii herkes beni hoca sandığından susup kalmıştı. Girdiğim anda bir kahkaha patlattım.
"Şu halinizi görmeniz gerek."
Gina "Minako! Bizi korkutma böyle."
"Üzgünüm, ama yapamadan duramazdım. Herkes giyinsin Botan hoca ile ders işleyeceğiz. Nedenini sormayın anlatmak çok uğraştırıcı."
Kızlar erkekleri, erkekler ise kızları sınıftan kovuyordu. Derken, Klo-chan işe el attı.
"Erkeklerin hepsi çıkabilir mi acaba?"
Usui "Hey! Neden biz çıkıyoruz!"
Klo "Bununla bir sorununuz mu var?"
Usui ve erkekler korkmuş bir şekilde geri çekilerek
"Hemen çıkıyoruz!"
Silk "Harikasın Klourta!"
Ayame "Hızlı olun! Erkeklere de vakit bırakın!"
Hızla giyinip bahçeye çıktık. Erkeklerde giyinip geldiler ve sıraya geçtik.
Botan Hoca "Turnuvalar başlayacağından bugün seçinler ve antrenmanlar olacak!"
Hoca sınıfa göz gezdirdi.
"Dan, Akira, Silk, Hideki ve Minako! Sizler okulumuzu temsil edeceksiniz! Dan ve Akira basketbolda, Silk voleybolda ve Hideki ile Minako'da koşuda okulu temsil edecekler. Kız ve erkek takımları şeklinde her daldan iki grup olacak. Hadi çalışmaya başlayalım!"
Herkes kendi halinde çalışmaya başladı. Tabii ben Hideki en çok zorlanan kişilerdik. Hoca , bize okulun etrafında koşabildiğimiz kadar çok koşmamızı söylemişti. Ve şimdiden 4 tur olmuştu. Biraz arkamda kalan Hideki'ye baktım.
"Haha. Kusura bakma ama Hideki, söz konusu koşu ise yenilmem!"
Hideki "Biliyorum! Çünkü koşuda rekabetçi kişiliğini ortaya çıkartıyorsun!"
"Hehe!"
Hideki "Hey, Minako!"
Biraz yavaşladım ve Hideki'nin bana yetişmesini sağladım.
"Efendim."
Hideki "Geçen sene, önde gelirken nasıl oldu da ikinci oldun?"
"Umm... Aslında geçen sene küçük bir hile vardı. Kugatsu Lisesi'nden Mirai ikiinci gidiyordu. Onun arkasından ise Minami Lisesi'nden Shuro vardı. Koşarken bir ara bir çığlık sesi duydum ve arkaya döndüm. Shuro , Mirai'in arkasından çekme takıp düşmesine neden olmuştu. Zavallı Mirai, kolunun üstüne düşmüştü ve acı çektiği belli oluyordu. Ancak Shuro, bu da yetmezmiş gibi ona vurmuştu ve gülerek koşmaya devam etti. Shuro'yu durdurup biraz bağırdım. Tabii ondan kısa ve cılız birisini dinlemeyeceğinden 'Sanane sen koşmana bak, aptal' demişti. İlk başta koşacaktım. Ama Mirai'ın sesi geliyordu ve geri dönüp ona yardımcı oldum. İkimiz birlikte geldiğimiz için de ben ikinci o da üçüncü oldu."
Hideki "Şikayet etmediniz mi?"
"Ettik, ancak kanıtımız olmadığından 'yenilgiyi çekemiyorlar' damgası yedik. Ama bu sefer o ahmağı yeneceğim!"
Bunu derken bir elimi yumruk yapıp sıkmıştım.
Hideki "Ortaya çıkıyor... Minako'nun rekabetçi ve karanlık tarafı..."
Bir süre daha koştuk.
Hideki "Geçen sene ki yarışta kız erkek karışıktı. Yanlış hatırlamıyorsam sıralama
Minami Lisesi - Shigatsu Lisesi - Kugatsu Lisesi - Seiji Lisesi ve Sangatsu Lisesi şeklindeydi."
"Evet. İkinci olmuştuk."
***
Hideki "Daha fazla koşamayacağım."
"Emin misin?"
Hideki "Evet, artık sınıfa geçelim."
"Peki, sen bilirsin."
Uzun koşumuzun ardından okula girdik. Hideki sınıfa geçerken ben de voleybola doğru yol aldım.
Silk "Minako! Pasör konumu boş oraya geç!"
"Tamam!"
Hızla yerime geçtim ve beklemeye başladım. Karşı takım servis attı ve top neredeyse benim önüme düştü. Tabii topa vurnak için herhangi bir eğilim göstermediğinden yan taraftaki Mizuka adeta topa uçmuş ve sayı yapmıştı.
Mizuka "Minako! Neden dibine gelen topa vurmuyorsun?!"
Silk "Mizuka! Pasörler ilk topa vurmaz!"
Voleybol oynaya oynaya yeteneklerimi geliştirmiş ve oynamamı düzeltmiştim. Voleybol grubu dağıldığında, Aki-chan'ın yanına uğradım. Ve orada basketbol oynama başladım.
Akira "Çok enerjiksin Minako! 9nce koşu, sonra voleybol ve şimdi de basketbol!"
Elimle iki yaparak "Sportiğim!"
Nihayet oyundan sıkılınca sınıfa geçtim.
***
Çantamı toparlarken Arata başıma dikilmişti.
"Evet?"
Arata, gözlerini devirerek
"Hiç, napıyorsun diye bakmaya geldim. Çok yavaşsın. Bu gidişle gece yarısı eve varacağız."
"Ops! Doğru ya! Sen de bize geliyordun. Afedersin, hemen hızlanıyorum!"
Bunu dedikten sonra son hız hazırlandım. Ve Arata ike yola çıktık. Eve geldiğimizde Bon şaşkınca bize bakıyordu.
Arata "Selam!"
Bon "Yoksa?!"
Arata "Evet! Bir süre sizde kalacağım!"
Derken annem , ellerini kurulayarak ortaya çıktı.
Annem "Ah, geldin demek. Hoşgeldin Arata."
Arata "Sağol teyze."
Annem "Hadi üzerinizi değiştirin."
Ben kendi odama yönelirken Bon
"Benim odamı kullanabilirsin Arata abi."
"Tabii ki orayı kullanacak."
Bunu Bon'u sinir etmek amacıyla söylemiştim ve bunda başarılı olmuştum. Odama girdiğim an Pakkun ayaklarıma dolandı.
"Hey! Pakkun! İzin ver giyinmeliyim!"
Garip bir şekilde Pakkun biraz geri çekilmiş ve beklemeye başlamıştı.
"Huh? Cidden, seni nasıl eğittiğime ben bile şaşırıyorum... Ama böyle söz dinlemen çok güzel!"
Bunu derken giyinmiştim bile.
"Pekala! Yemeğe yardım edelim!"
Pakkun "Hav hav!!"
"Ahaha."
Mutfağa yöneldim. Annem tatlı yapıyordu. Bir kaba koyduğu çikolatayı parmaklamdan duramadım.
Annem "Minako!"
Parmağımı yalayıp anneme döndüm.
"Ben de seni seviyorum!"
Annem gülmüştü. Bir süre sonra birlikte sofrayı hazırladık ve masaya oturduk.
***
"Sonunda hazırlıklar bitti! Bu arada, yardım için teşekkür ederim."
Arata "Ne diyorsun sen? Tabii ki yardım edeceğim. Sonuçta yarın ki piknikte hep beraber olacağız."
Bon "Abla!"
"Biliyorum! Birazdan söyleyeceğim. Neyse siz geçin içeri ben de Arata'nın yatağını hazırlayayım."
Yatağı hazırlayıp odama geçtim. Pijamalarımı giyerken işkence çeksem de giymiş ve yatağa girmiştim. Telefonu elime alıp mesaj bölümüne girdim.
"Haru, pikniğe Hina'yı da getirebilir misin?"
Haru'dan bir kaç dakika sonra mesaj geldi.
"Tamam da... Neden ki?"
"Umm... Bon istiyor. Bon'u da getireceğim de..."
"Tamamdır getiririm."
"Teşekkür ederim... ^^ Ah, bu arada yarın sana bir sürprizim var."
"Ne sürprizi?"
"Sürpriz dedim Haru. Neyse iyi geceler!"
"İyi geceler Minako."
Teledonu baş ucumdaki yerine koymuştum ki titremeye başladı. Merak edip elime aldım ve mesajlaştığımız programda bir grup kurulmuştu.
Ake-chan "Piknik" grubunu kurdu.
Ake-chan sizi ekledi.
Ake-chan Dan kişisini ekledi.
Diye devam ediyordu. Ben ne olduğunu kafamda idrak etmeye çalışırken grupta konuşmaya başlamıştık.
-Piknik Grubu Sohbeti-
Ake-chan: Bu kadar erken uyumadığınızı farz ediyorudum ama?
Dan: Ben uyumadım.
Na-chan: Ben de!
Aki-chan: Sabahlamayı bile düşünüyordum.
Minako: Siz buradayken uyumak gibi bir düşüncem yok.
Haru: Herkes uyanık mı?
Akio: Sayenizde uyandım.
Aki-chan: Bu daha çok siteme benzedi ama...
Minako: Anata, Klo-chan, Hana, Lara-chan , Hinami? Uyanık mısınız?
Anata: Evet.
Hana: Uyanığım!
Lara-chan: Uyanığım, ama az sonra geleceğim!
Hinami: Evet.
Minako: Çok kalabalık...
Haru: Şıkayetçi misin?
Minako: Hayır tabiiki de!
Na-chan: Klo-chan?
Hinami: Belki de uyumuştur.
Na-chan: Klo-chan bu saatte uyumaz.
Ake-chan: Her neyse, yarın ki planımızı yapıp uyuyalım.
Dan: Bence de yarın yorulacağız.
Ake-chan: Ben evden biraz vir şeyler hazırladım.
Dan: Ben de biraz içecek aldım.
Anata: Mangal bende.
Haru: Biriktirdiğimiz parayla et aldım.
Minako: Ben de bir şeyler hazırladım.
Na-chan: Ben de tatlı yaptım. *-* Ah, bir de su hazırladım.
Aki-chan: Yiyecejler dışında ip aldım.
Hideki: Kilim getireceğim.
Hana: İçecek aldım.
Hinami: Tatlı yaptım.
Lara-chan: Salata hazırladım.
Minako: Bir sürü yiyeceğimiz oldu desenize.
Hideki: Aynen.
Klo-chan: Kaçta gideceğiz?
Minako: Klo-chan! Bence sabah 10.
Na-chan: Erken olmaz mı?
Ake-chan: Bence de.
Aki-chan: Bence 10 iyi. Zaten hazırlayana ve yerleşene kadar vakit geçer.
Haru: O halde saat 10 da herkes parkta.
Minako: Evet.
Na-chan: Minako?
Minako: Efendim.
Na-chan: Arata uyuyor mu?
Minako: Arata mı? Bilmem, Bon'un odasında. Muhtemelen uyumuştur. Birazcık yoruldu da. :D
Na-chan: Anladım. O zaman herkese iyi geceler.
Minako: İyi geceler.
Anata: İyi geceler.
Haru: İyi geceler.
-Grup Sohbeti Herkes 'İyi geceler' der ve biter-
Sabah uyandığımda saat 8 di ve hemen hazırlanmaya başladım.
"ARATA!"
Off! Hala uyuduğunu söylene bana! Olabildiğim en korkunç halimi takındım ve Bon'un odasına yaklaştım. Kapıyı hafif bir sinirle tıklayıp bir cevap bekledim. İçerden Bon'un sesi geldi.
Bon "Girebilirsin abla!"
Eh? Benim olduğumu nerden anladı? İçeri girdim ve önümdeki manzara karşısında sinir katsayım en üst kademeye yükselmişti. Sessizce saymaya başladım.
"1....2....."
Bon "Arata abi hazır ol geliyor..."
"SİZ İKİNİZ NEDEN HALA HAZIRLANMIYORSUNUZ?!!"
Arata "Hey!"
"EVET?"
Arata iki elini kaldırdı ve adeta sessiz ol der gibi aşağı yukarı oynatmaya başladı.
"Sakin olursan daha iyi anlaşabiliriz."
Bon "Hemen hazırlanıyoruz bu arad saat?"
Bileğimdeki beyaz saate baktım.
"Ona çeyrek var. Siz ikiniz! Hazırlanmak için beş dakikanız var! Eğer bu süreç zarfında hazırlanmazsanız , sizi beklemeden giderim!"
Arata "Minako'nun karanlık tarafı korkutucu..."
"Haa?!"
Bon "B-Bir şey demedik!"
Odadan ayrıldığımda istemsizce kahkaha attım. O ikisinin bu kadar korkacağını düşünmemiştim.
***
Herkes parka geldikten sonra dolmuşa binerek piknik yerine gittik. İlk işimiz kilimleri sermek ve yerleşmek oldu.
"Millet! Haru ve bana iki dakikalığına izin verir misiniz?"
Herkes 'elbette' demişti. Haru'nun meraklı bakışları arasında gelmesini işaret ettim. Hala boş boş bana baktığından ona yaklaşıp kolundan -ben öyle sanıyordum- çekiştirmeye başladım.
Haru "Nereye gidiyoruz?"
"Sürprize!"
Biraz yürüdük ve tepelik bir yere geldik. Dik bir yere çıktığımız için nefes nefese kalmıştım. Soluklanmak için durduğumda, Haru'nun kolunu değil eki i tuttuğumu gördüm. Hızla elimi çekip soluklanmaya başladım. Tabii kızarmıştım. Bir kaç adım ilerleyip ağaca tırmanmaya başladım.
Haru "Minako ne yapıyorsun?! Dü...şe...cek...sin..."
Haru o an fark etmişti.
Haru "Ama burası?"
"Hadi gel!"
Ağacın tepesindeki küçük ağaç eve tırmanmıştık.
"Biraz dağınık ama hala sağlam!"
Haru "Minako... Burası..."
Kıkırdadım.
"Tanıştığımız yer!"

_____________________
Bu bölümü uzun tuttum! Gerçi okunma sayısı az ama...
Ne var biliyor musunuz? Artık yapılan yorum sayısını, voteyi ya da okunma sayısını önemsemiyorum. Ne de olsa hiç yok denecek kadar az okuyucum var. Buna rağmen okuyan herkese teşekkür ederim. Bundan sonra yorum yapmasanızda olur. Artık yalnızca istediğim için yazacağım. Belki her şeye rağmen yorum atan olur. Bilemem.
Dediğim gibi zahmet etmenize gerek yok. Kaba oldu ve sitem eder gibi oldu farkındayım ama eğer siz de hikaye yazıyorsanız beni anlarsınıs diye umuyorum...

Minako ve Onun Maceraları!Where stories live. Discover now