48. Bölüm : Niye?..

59 7 13
                                    

Eve geldiğim gibi yatağa geçmiştim. Yatağa yatarak bomboş tavanı seyretmeye ve düşünmeye başladım. En başında söylemeli miydim? Uzunca bir süre bunu düşündüm. Ama doğru cevabı bulamamıştım. En sonunda yatakran kalkıp masaya geçtim. Kilitli duran çekmecemden günlüğümü alıp her şeyi yazdım. Günlüğümü yerine koyarken çekmecedeki diğer deftere gözüm kaydı. Defteri elime aldım.
"Doğru ya. Haru'nun verdiği defter."
Aslında bu, Haru'nun burada değilken yazdığı bir günlüktü. Günlüğü alıp puf koltuğa geçtim. Pakkun'un kucağıma yatmasına izin vererek günlüğü okumaya başladım.
"Bazı yerleri daha güzel yazabilirdin."
Bir kaç sayfa atladım. Ve okumaya başladım. Ancak sayfada tek odaklandığım yer bir isimdi. Vivi...
Hemen dikkatlice okumaya başladım. Evet bu o idi. Rai'nin bahsettiği Vivi...
••••
Şaka mı bu? Neden daha önce okumadım ki bunu?! Gerçi yine de bir şey değişmeyecekti...
*kapı çalınır*
"Evet?"
Bon "Abla, şu soruya bakabilir misin?"
"İçeri gel."
Bon içeri girip takıldığı soruyu gösterdi. İlk önce okudum ve en basit yoluyla anlattım.
Bon "Abla..."
"Efendim."
Bon "Haru abi ile bir sorun mu yaşadınız?"
"Eh?"
Bon bunu nasıl anlamıştı.
"Hayır. Bunu da nereden çıkardın?"
Bon "Sanırım bana öyle geldi. Neyse biraz daha çalışmalıyım. Sağol."
Bon odadan ayrılırken Pakkun ondan önce odadan çıkmıştı. O an başımın ağrıdığını fark ettim. Mutfağa gidip dolaptan bir ağrı kesici içtim ve tekrar odama döndüm. Pijamalarımı giyip yatağa girdim. Artık bir şey düşünecek kadar iyi değildim. Bir lise öğrencisinin yaşayacağından çok fazla şey yaşamıştım.
*sabah olur*
"Minako.... Minako? Kızım uyan. Okula geç kalacaksın."
Bunu bilsemde gözlerimi açamıyordum. Yorgana sarılmıştım.
Annem "Hadi kızım bırak şu yorganı ve kalk."
Gözlerimi açmayı başardığımda zorla yatakta doğruldum.
Annem "Bu halin ne?"
Çok kötü görünüyor olmalıydım ki annem elini alnıma koymuştu.
Annem "Bon! Bana dereceyi getir!"
Bir kaç dakika sonra Bon, bir elinde derece , bir elinde ekmek ile odama girdi.
Bon "Anne?"
Annem dereceyi kolumun altına koyup beklemeye başladı.
"Ablanın okuluna gidip gelemeyeceğini söyle."
"Hayır! Okula gideceğim. Bugün quiz var."
Annem kolumun altındaki dereceyi alıp;
"Hiç bir yere gidemezsin. Dinleneceksin. Kardeşin gider. Hem ben şimdi bir izin dilekçesi yazarım."
Bon "Giderim ama acele et anne."
Annem beni yatağa geri yatırarak odadan ayrıldı. Bon'da dişlerini fırçalamak üzere odadan çıktı. Bir süre sonra seslerini duydum. Bon anneme acele etmesini söylüyordu. Ve ardından kapı sesi.
"Anne, Bon? Çıktınız mı?"
Cevap gelmeyince çıktıklarını anlamıştım.
"Madem okula gitmeyeceğim dinleneyim."
Yataktan kalkıp masadaki bilgisayarı önüme çektim. Yattığım yerden anime izlemeye başladım.
-Bon-
Annemin verdiği dilekçeyi , ablamın okuluna teslim etmem gerekiyordu. Bu tip şeyleri genelde büyükler küçük kardeşleri için yapmazlar mı? Ama her şey bir yana ablam... O bu aralar iyi değildi.
"Pekala şimdi okula girelim."
Okul ziline olduğu içindi herhalde okul neredeyse boştu. Binaya girip müdür yardımcısının odasını aramaya başladım. Ve işte oradaydı. Kapıyı tıklatıp içeri girdim.
M. Yardımcısı "Evet?"
"Şey hocam, ben izin belgesi getirmiştim ama."
M. Yardımcısı "Ne izni?"
"Ablamın. Bu sabah çok kötüydü bu nedenle okula gelemedi. Onun yerine izin belgesini getirmiştim."
M. Yardımcısı "Tamam koy masama."
Kağıdı masaya koyup odadan çıktım. O an birinin bana seslendiğini duydum.
"Bon?"
Bana seslenene döndüm.
"Merhaba Nalu abla. Günaydın."
Nalu "Günaydın da... Sen ne yapıyorsun burada?"
Olanları anlattım. Tabii ben anlatırken ablamın tüm arkadaşları yanımıza gelmişti. Haru abi dışında....
"Gitmem gerek yoksa okula geç kalacağım."
-Klo-
Nalu "Siz de benim düşündüğümü mü düşünüyorsunuz?"
Juliana "Sanırım."
"Hep birlikte gitmeye kalkarsak 'toplu kaçış'tan disipline gideriz."
Juliana "Bence... Nalu ve Haru gitmeli?"
"Benim de aklımda bu vardı."
Nalu "Ama Haru..."
"Siz onu bana bırakın."
Okulun çıkışına koşup Bon'u aradım. Neyse ki henüz otobüse binmemişti.
"Bon!"
Sesimi duyan Bon şaşkınca bana baktı.
"Evde kimsenin olmadığını söylemiştin. Peki anahtarın var mı?"
Bon "E-evet..."
"Güzel, senden anahtarını istemem lazım. Bize lazım olacak."
Bon yapacağmız şeyi anlamış olacakki hiç soru sormadan anahtarı verdi. Tekrar okul binasına girdim. Bu kez Haru'yu bulmam gerekiyordu. Haru'yu bulduğumda sırasında kitap okuyordu. Daha doğrusu kitaba boş boş bakıyordu. Sırasına gidip başında dikilmeye başladım.
Haru "Böyle dikildiğine göre bir şey diyeceksin."
"Evet."
Sıraya oturdum.
"Öncelikle bir sorum var. Napıyorsun?"
Haru "Ne mi yapıyorum?"
"Ne demek istediğimi anladığını biliyorum. Ve cevap bekliyorum."
Haru "Bilmiyorum... Ne yaptığımı ya da yapmam gerektiğini bilmiyorum."
"Bilmiyor musun?"
Haru "Tamam. Biliyorum. Ama Minako... O benden kaçıyor. Artık ne yüzüme bakıyor ne de eskisi gibi davranıyor."
"Bunun nedenini sana anlatmayı isterdim ama bunu yapamayacak kadar üşeniyorum. Her neyse, sadece o gün Minako'nun ne dediğini hatırla."
Haru " " Ne olursa olsun, ne duyarsan duy, ben seni çok seviyorum..." "
Gülümsedim. Bon'dan aldığım anahtarı Haru'ya uzatarak.
"O halde ne bekliyorsun?"
Haru şaşkınca bana bakarken Nalu sitem dolu sesle
"Hala burda mısın? Hadi gidiyoruz."
Nalu, Haru'yu kolundan çekerek sınıftan çıkarmıştı. Ben de sınıfa geçip sırama oturdum.
Vay be... Az önce kendimden beklemediğim sözler söylemiş ve hareketler yapmıştım.
-Nalu-
Minako'nun yanına gitmeden önce markete uğramıştık. Ancak markette de , markete giderken de Haru'nun ağzını bıçak açmıyordu. Şuan bile elleri cebinde yere bakarak yürüyordu adeta bir ruh gibiydi.
"Kendine gelecek misin? Yoksa ben mi seni kendine getireyim?"
Haru sadece bakmakla yetinmişti.
"Bak, haklısın. Biliyorum, Minako kendini senden uzaklaştırıyor. Konuşmuyor, yüzüne bakmıyor, yanında durmuyor. Ama bunları neden yaptığını hiç düşündün mü?"
Haru'dan cevap gelmemişti. Devam ettim.
"Minako bunları yaparak kendini cezalandırıyor. Bunları yapıyor çünkü artık senin yüzüne bakmaya cesareti yok. Haru..."
Haru bana bakmış ve devam etmemi bekliyordu.
"Senden tek bir şey istiyorum. Lütfen... Lütfen Minako'nun kendini cezalandırmasına izin verme."
Bunu derken sesim titremişti. İşte o an Haru ciddileşmiş ve durarak
"Sen bir şey biliyorsun ama söylemiyorsun."
"Senin hiçbir şey demeden gittiğin zaman... O zaman da Minako hastalanmıştı. Belki üzüntüden belki de stresten emin değilim. Ama o benim dostum, bizin dostumuz ve en önemlisi senin sevgilin. Lütfen Haru... Minako'yu tekrar o zaman ki gibi görmeme izin verme. Bunu yalnızca sen yapabilirsin."
Haru'ya baktım. Gülümsüyordu.
Haru "Nalu... Teşekkür ederim. O zamanlar Minako ile olduğun ve onunla ilgilendiğin için. Ayrıca şimdi için. Hadi bir an önce gidelim."
"İşte böyle!"
Hızlı adımlarla Minako'nun evine gitmeye başladık evin önüne geldiğimizde durup beklemeye başladım.
"Haru..."
Haru anahtarın onda olduğunu hatırladığında cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Son derece sessiz bir şekilde içeri girdik.
"*fısıldayar* Biraz bekle. İlk önce ben giriyim."
Haru'dan önce Minako'nun odasına girdim. Müsait görünüyordu. Kapıdan başımı uzatıp gelmesini işaret ettim. Haru odaya girmişti. Minako uyuduğu için sessiz olmaya çalışıyorduk. Ve fısıldayarak konuşuyorduk.
"Ben mutfağa gidiyorum."
Mutfağa girdiğim an Pakkun'un havlaması bir olmuştu. Eğilip Pakkun'un başını okşayarak
"Heheh! Beni özledin mi bakalım?"
Pakkun bir kez daha havladığında istemsizce ona sessiz olmasını söylemiştim. O da uslu bir cocuk gibi beni dinlemiş ve havlamayı kesmişti.
"Cidden Minako... Sen nasıl eğittin Pakkun'u?.. Hey! Kendine gel Nalu. Pakkun ile sonra oynarsın. Biliyorum fazla sevimli. Ama önceliğin Minako. Pekala ne yapabilirim bir bakalım.
-Minako-
Üşüdüğümü hissederek uykumdan uyanmıştım. Yatakta yan yatıyordum ve yüzüm duvara dönüktü. Uyandıktan sonra bir süre yatakta yattım. Sanırım bizimkiler quiz oluyordur. Ben de giyinip okula gidiyim. Yatakta doğruldum ve sırtımı duvara döndüm.
"Kyaaaaa!"
Korkudan sırtımı duvara yapıştırmış ve yorganı üstüme tamamen kapamıştım. Sanki bir yorgan beni koruyacakmış gibi. Yavaşça yorganı indirip korkmama neden olan kişiye baktım.
Haru "Günaydın Minako."
Ben şaşkınlıkta zirve yapmışken Nalu içeri daldı.
"Ne oluyor?!"
Haru "Sadece korktu."
Nalu "Ahahahah! Korkma Minako hırsız ya da katil değiliz. Neyse ben mutfağa dönüyorum."
Nalu odadan çıkıp bir saniye sonra kafasını odaya tekrar uzattı.
Nalu "Siz ikinizi konuşmanız bitince mutfağa bekliyorum."
Nalu kapıyı kapatmıştı ve gitmişti. Şimdi odada tek bir şey hakimdi. Sessizlik...
Peki şimdi ne yapacaktım? Henüz cesaretimi toplayamamışken, ondan ayrı kalmaya çalışırken o niye buradaydı?...
"Neden burdasın?"
Haru "Belli değil mi?"
"İstemiyorum."
Haru "Minako bak-"
"Sana istemiyorum dedim. Neden ısrar ediyorsun. İstemiyorum işte. Yataktan kalktım elimle kapıyı işaret ederek
"Şimdi lütfen gider misin?"
Haru "Gitmeyeceğim. Sen bu şekilde davranmaktan vazgeçene kadar gitmeyeceğim."
"İstediğim gibi davranırım. Ayrıca sen nasıl girdin ki eve?"
Haru hala sandalyede oturuyor kımıldamıyordu. Tekrar yatağa oturdum. Sırtımı duvara yasladım ve bacaklarımı kendime çektim. Kollarımla bacaklarımı sarıp kafamı gömdüğümde amacım gözyaşlarımı engellemekti.
"Neden?.. Sana onca şey yaptıktan sonra neden hala vaz geçmiyorsun?"
Haru "Vazgeçmemeyi senden öğrendim."
"Bu bir cevap değil!"
Haru "Gerçek cevabı mı duymak istiyorsun? Peki. O gün bana beni ne olursa olsun çok sevdiğini söylemiştin hatırlıyor musun? İşte nedeni bu. Minako... Üzgünüm yanında olamadım ya da bazı şeyleri fark etmekte geciktim."
"O gün yalan söylemiş olamaz mıyım?"
Hadi Haru.. Git...
Haru "Evet o gün yalan söyledin."
"Bak kendinde diyorsu-"
Haru "Ama bu konuda değil. Kabus gördüğün konuda... Nedeni Rin'di değil mi? Sana neden anlatmadın demeyeceğim. Sana kızmadım. Evet bir şeye kızdım, kendime kızdım.... Minako kendini cezalandırmaktan vazgeç artık."
Başımı kaldırıp Haru'ya baktım. Gözlerimin içine bakıyordu. Gözlerinden hissetiği her şeyi anlıyordum. Pişmanlık , öfke, hüzün...
Haru sandalyeden kalkıp yatağa geldi. Bana yaklaştı ve sarıldı. O an zamanın durmasını istedim. Ellerimi Haru'nun kollarına koydum. Bir şey söyleyemedim. Sadece kolunu sıkıyordum.
"Özür dilerim Haru..."
Haru "Artık ağlama. Birilerine bir söz verdim. Eğer ağlarsan bu sözün bir anlamı kalmaz ki."
Gôzyaşlarımı sildim.
"Bir şeye de karışmasalar olmaz."
Diyerek güldüm.
Haru "Ee biliyorsun onlar bizim dostlarımız."
Nalu "Eğer biraz daha beklerseniz yaptıklarım soğuyacak!"
"Hadi mutfağa geçelim."
Birlikte mutfağa geçip Nalu'nun hazırladıklarını yedik.
Nalu "Şimdi, Minako sen yatağa ve Haru sen de eczaneye. Ve ben de bulucağım bir şeyler."
Kendimi tutamayıp bir kahkaha attım. Diğerleride bana katılmıştı. Nalu'nun bize verdiği görevleri yapmaya başladık. Derken Nalu'nun telefonu çalmaya başladı. Nalu telefonu kulağında tutmaya çalışırken bana dereceyi uzatıyordu. Dereceyi alıp kolumun altına yerleştirdim.
"Eheheh"
Nalu telefondan bana dönüp
"Hey neye gülüyorsun sen öyle?"
"Sanki sen değilde yanımda annem varmış gibi."
Nalu "Anne olmak için fazla küçüğüm."
"Her neyse telefona dönsen daha iyi."
Nalu tekrar telefonla konuşmaya başladı. Canım sıkılmıştı , kendimi halsiz ve yorgun hissediyordum. Yatağa tekrar uzandım. O sırada Pakkun'un soluma seslerini duydum ve kafamı yataktan uzatarak yere baktım. Pakkun yatağın yanına oturmuş dili dışarıda yatağa bakıyordu. Kıkırdadım. Elimi yatağa yavaşça vurarak
"Gel bakalım."
Dedim. Ve Pakkun elimi yatağa vurduğumu gördüğü anda yatağa çıkmıştı. Ama ne yazık ki onunla oynayacak bile halim yoktu. Başımı yastığa koyup uyumayı denedim.
-Nalu-
"Hocalar kızdı mı?"
Arata "Size hayır ama Haru için kızdılar galiba..."
"Anladım. Neyse şimdi kapatmam gerek. Minako ile ilgilenmem gerek."
Telefonu kapadım ve Minako'nun odasına geçtim.
"Pekala Min-"
Birden ellerimi ağzıma götürdüm. Minako uyumuştu ve benim sesimden dolayı uyanmasını istemiyordum.
"Pakkun, hadi Minako'nun dinlenmesine izin verelim. Buna gerçek anlamda ihtiyacı var."
Pakkun'u kucağıma aldım ve odadan çıktım. Minako'nun kapısını kapattığım sırada zil çalmıştı. Koşup kapıyı açtım ve elinle sus işareti yaptım.
"Ne yapıyorsun? Minako uyuyor."
Haru "Üzgünüm... Uyanmadı değil mi?"
"Sanırım uyanmadı. Aldın mı?"
Haru elindeki poşeti gösterdi.
Haru "Doktora gitmediğimiz için eczacı en fazla bu ilacı verebileceğini söyledi."
"Sorun değil. Ateş düşürücü olduğu sürece işimizi görür."
Mutfağa yöneldim ve bir bardak su alıp Minako'nun yanına gittim. Haru'da peşimdeydi.
Haru "Çok terlemiş."
"Çünkü yorgana sarılmış. Masadaki dereceyi uzatır mısın?"
Haru masadaki dereceyi uzattı. Dereceyi Minako'yu uyandırmayacak şekilde koluna koydum ve ötmesini beklemeye başladım. Derece öttüğünde aldım ve baktım.
"38,5. Bu iyi değil. Üzgünüm Minako uyandırmak istememiştim."
Elime ilacı ve suyu alıp Minako'yu uyandırdım.
"Tamamdır. Şimdi tekrar yatabilirsin."
Minako tekrar yatmıştı o sırada Haru'ya döndüm. Fazla endişeli görünüyordu.
"Bu suratın ne? Hadi ama sadece ateşlendi o kadar. Endişelenme."
Derken telefonum titremeye başladı.
"Anne?"
Annem "Kızım biliyorum Minako ile birliktesin ama gelmen gerek."
"Önemli bir mesele mi?"
Annem "Pek sayılmaz ama burda olman gerek."
"Tamam hazırlanıp geliyorum."
Telefonu kapadım.
Haru "Birisi gelene kadar buradayım merak etme."
"Hımph."
Hazırlandım ve eve doğru yol aldım.
-Haru-
Nalu gidince sıkılmaya başlamıştım. O sırada masada duran defter dikkatimi çekti. Aldım ve bir sayfasını açtım. Minako'nun günlüğüne benziyordu. Okumamam gerektiğinden kapadım ve masanın üzerinde bıraktım. O sırada Minako sayıklamaya başladı. Sayıklamalarından gördüğü rüyanın ne olduğunu anlayabiliyordum. Merak ediyorum da Minako, habersiz gittiğimde neler hissetti? Kızdı mı?..
Bu soruların cevabı sadece günlükte olmalıydı. Sonuçlarına katlanacağımı kendime söyledim ve günlüğü tekrar elime aldım. Tarihlere bakıp ilerliyordum. Sadece bilmek.istediğim yeri okuyacaktım. Ve gittiğim tarihe gelince durdum. Okumaya başladım.
"Cidden nerede bu? Her zaman bana haber verirdi. Eğer bir saklambaç oynuyorsa bunu abarttı. Ve hala onu bulmamı bekliyorsa.... Sanırım çok bekleyecek."
Bur an durup düşündüm. Doğru o zaman küçük bir cocuktuk. Bir kaç sayfa ilerledim. Bu kez gitmemden bir kaç ay sonraya geldim.
"Neden hep böyle oluyor? İlk önce Haru ve şimdide Nalu... Neden gittiler ki? Hele Haru aptalı. Hiçbir şey söylemedi. Yazdığım tüm mektup ve resimler bana geri dönüyor. Nasıl bulacağım ben bunu? Ne zaman gelecek? Neden bir haber yollamıyor? Beni unutmadı değil mi? Eğer unuttuysa ona bir güzel hatırlatmam gerekecek."
Sayfaların hepsinde aynı sorular vardı. "Neden? Nerede? Unuttu mu? Gelecek mi?"
Sadece bu sayfaları okuyarak bile çektiği her şeyi anlayabiliyordum. Son sayfaya gelmiştim. Yani geri döndüğüm zamana...
"O aptal sonunda geri döndü. Ve hiç tahmin etmeyeceğim bir şekilde. Bizim Haru , Klo ile ortakmış ha?.. Neyse ne sonunda döndü ama benden çekeceği çok şey var sadece beklemesi gerek."
Bu sayfa kuruydu. Öncekiler gibi yer yer dagılan mürekkep lekeleri yoktu.
"Üzgünüm Minako... Seni üzmek ya da ağlatmak istemedim..."
Minako "Sen hala o konuda mısın?"
"Eh?! M-Minako?! Sen uyumuyor muydun?"
Minako "Az önce uyandım. Günlüğümü okumuşsun..."
"Özür dilerim... Sonuçlarına katlanacağım."
Başımı önüme eğmiştim. Ve Minako da yataktan kalkmış bana geliyordu.
Minako "Bir cezayı hak ettin."
Minako kulağıma eğilerek
"Bu seferlik affediyorum, tıpkı senin beni affettiğin gibi."
Dedi ve sarıldı. Derken kapı sesi duyuldu. Kapı sesinin hemen ardından Minako benden ayrıldı.
Bon "Ablaaa! Ben gel- ops Üzgünüm...."
Minako "Kafanda hangi çılgın fikirler var bilmiyorum. Ama... Teşekkür ederim.."
Bon "Eh? Bilmeden bir şey mi yaptım? Niye özür diliyorsun ki?"
Minako "Hey! Saat kaç!"
Bon "Dört neden ki?"
Minako "Kafe! Kafeye gitmem gerek!"
"Orada dur. Bu halde gidemezsin."
Minako "Ama."
"Elie idi sanırım. Neden onu arayıp söylemiyorsun?"
Minako "Ah doğru."
Minako telefonunu kurcalarken ben de hazırlanmaya başlamıştım.
Bon "Gidecek misin?"
"Uzun süredir buradayım zaten. Daha fazla kalırsam hoş karşılanmaz."
Bon "Anladım. O halde ben seni geçireyim."
"Sağol."
Ayakkabılarımı giydiğimde Bon'a döndüm.
Bon "Biliyorum yataktan kalkmasına izin vermeyeceğim."
Gülümsedim ve evden ayrıldım.
-Minako-
Haru gitmisti, Bon ödev yapıyordu ben de sıkılmıştım.
"Yosh! Günlüğümü yazabilirim."
Günlüğümü ve kalemimi elime alıp yazmaya başladım...
"Belki de kendimi cezalandırmak yerine Haru ile konuşmalıydım... Ama neyse ki her şey yoluna girdi...."

____________________________
Yosh Minna! Bir sonraki bölüm de bir kişi katılacak. Katılacak kişi kendini daha önceden kendi hikayesinde belli etse de şimdi etmesin lütfen ^^Ancak bundan sonra her karakteri bir bölüm de bulunduramayacağım. O kadar çok kişi var ki... Bunun için hikaye de yer alan herkesten özür dilerim... Umarım beni anlarsınız. ^^

Minako ve Onun Maceraları!Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum