Artık Bunu Yapamazdım...

55 6 6
                                    

Tüm gece endişeden dolayı uyuyamamıştım. Nalu'nun söyledikleri beni endişelendirmişti. Ve dayanamayarak gecenin bir vakti mesaj atmıştım.
"Nalu.... Neler oldu?..."
Ama tahmin edebileceğim gibi cevap gelmemişti. Onun yerine gecenin ilerleyen saatlerinde Rin'den mesaj geldi. Benim numaramı nerden bulmuştu ya da neden bu saatte mesaj atıyordu?
"Rahatsız etmiş olabilirim. Ama yarın seni bekleyeceğim. O gün ki yerde. Ve birlikte okula gideceğiz. :) "
Evet, mesajda tam olarak bunu diyordu. Artık dayanamayacak hale geldiğimi anladığımda Haru'ya söylemeye karar verdim. Ne olursa katlanacaktım. Hatta Haru benden....
"Haru? Uyanık mısın? Sana söylemem gereken bir şey var..."
Bir kaç dakika sonra mesaj geldi. Doğrusu kimden geldiğini merak ediyordum. Nalu, Haru ya da Rin... Ve Haru'dandı.
"Evet. Ne oldu?"
Cevap yazmak her şeyi söylemek istiyordum. Ama bir şey beni engelliyordu. Uzunca bir süre mesaj atmayınca Haru'dan mesaj geldi.
"Minako?"
Ve ardındam telefonum çalmaya başladı. Haru arıyordu. Açtım.
"Alo."
"Minako... Söylemek istediğin şey ne? Neden söylemiyorsun?"
"Önemli bir şey değildi. Sonra da söylerim. Üzgünüm rahatsız ettim."
Haru'nun cevabını beklemeden kapatmıştım. Ancak bilmediğim bir şey vardı; Haru fazlasıyla şüphelenmişti.
•••••
Uyuyamadığım için alarma gerek kalmamıştı. Erkenden üstümü giyip manga okumaya başlamıştım. Ta ki annem gelip kahvaltıya çağırana kadar. Kahvaltıda Bon ağzındaki lokmayı zorla yutup bana baktı.
"Abla, sen iyi misin?"
"Evet neden ki?"
Bon "Son zamanlarda hiç kendin gibi değilsin?..."
"Bunu gününün çoğunu uyuyarak geçiren bir uyuyan güzel mi söylüyor?"
Bon "Anlasıldı iyisin. Tekrar "uyuyan güzel" demeye başladın."
Gülmüştüm. Kahvaltımı bitirip okula doğru yol aldım. Daha doğrusu o yere doğru... Rin orada bekliyordu. Beni görünce yanıma geldi.
Rin "Bakıyorumda hiç itiraz etmiyorsun."
Rin'e baktım. Kaşında küçük bir yara bandı vardı.
"Ne oldu? Ve Rai nerede?"
Rai "Ah bu mu? Önemli bir şey değil. Ve Rai hasta. Ahh doğru! Bugün kimseye söz verme! Rai'ye bakacak kimse yok. Bize gelmelisin."
"Orada dur Rin! Beni oyuncağın gibi kullanmakta ne demek ya?!? Sen kendini ne sanıyorsun?!"
Rin "O halde o gün yaşananları yaşamak istiyorsan kafana göre takıl Minako..."
Sinirle okula doğru yol almaya başladım. Rin ise bu halimden zevk alıyordu. Okula geldiğimde hemen sınıfa geçtim. Haru ya da diğerlerinin beni onunla görmemesini umut ederek. Kulaklığımı alıp başımı sıraya koydum. Ve biraz uyuklamaya başladım. O sırada yanıma oturan birini hissettim. Ancak kim olduğuna ve ne istediğine bakacak halim yoktu. Sadece konuşma ihtimaline karşı müziğin sesini kısmıştım.
"Neler olduğunu anlatmanı istiyorum Minako."
Sesinden yanıma oturanın Haru olduğunu anladım. Ancak ona verecek bir cevabım yoktu. Bende uyuklamaya devam ettim.
Haru "Müzik dinlediğini ama yine de beni duyduğunu biliyorum Minako. Lütfen anlat ne oldu."
Kulaklıklarımı kulağımdan çıkarıp Haru'ya baktım. İnanacağı bir yalan uydurmalıydım.
"Sadece bir rüya gördüm. Daha doğrusu bir kabus."
Haru devam etmemi söylemişti.
"Ve o kabusta bir yangın çıkıyordu. Yangın çıktığında herkesi dışarı almışlardı ama ben kolum bir yere sıkıştıgından dolayı çıkamıyordum. Benim olmadığımı gördüğünüzde sen, Klo, Nalu, Arata, Hana, Anata ... Hepiniz içeri giriyordunuz. Beni kurtarıyordunuz ama yandığı için çöken bir duvar sizin ilerlemenizi engelliyordu. Ben sizin için geri döneceğim sırada başka bir el beni dışarı çekiyordu. Sonuç olarak siz...."
Haru bana gülümseyerek baktı. Ve bana sarılarak
"Endişelenme... Biz buradayız, hepimiz..."
Başımı kaldırıp Haru'ya baktım.
"Haru.... Ne olursa olsun, ne duyarsan duy, ben seni çok seviyorum..."
Haru "Ben de seni Minako..."
Hideki "*öksürür* öhöm, bölüyor muyuz?"
Nalu "Ehehhe~ Hadi ayrılın ve sıraya çıkalım."
"Hadi çıkalım."
Hep birlikte sıraya çıktık. Müdürün her zaman ki sıkıcı konuşmalarından sonra tekrar sınıflara geçtik.
"Bizim ilk ders ne?"
Anata "Matematik ve sınav var."
"Ne?! Doğru ya! Bugündü."
Depresyina bile girmeme fırsat kalmadan önümde bir sınav kağıdı bulmuştum. Yalnızca 10 tane klasik sorudan oluşan bir sınav kağıdı. İlk 6 soru son derece kolaydı. Ancak diğerleri.... Zorda olsa sekiz soruyu tam, diğer iki soruyu yarım yapmış ve sınavdan çıkmıştım. Teneffüste ise bizimkilerle birlikte bahçeye çıktık.
Hideki "Yarın sınav yok. O yüzden çıkışta hep beraber bir şeyler yapamaya ne dersiniz?"
"Ben gelemem..."
Bu lafım üzerine Na-chan ve Aki-chan şüpheyle bana baktılar.
"Şeyy... Ben bir cafede çalışmaya başladım. Okul çıkışlarında oraya gidiyorum."
Hana "Gerçekten mi? Hangi cafe peki."
"Küçük marketin az ilerisindeki cafe."
Haru "O halde bize katılamayacaksın..."
"Belki başka zaman."
Na-chan hala bana şüpheyle bakıyordu. Derken zil çaldı. Sınıfa girdiğimiz anda Na-chan'a açıklama yaptım.
"Na-chan.... Rin'e olanları gördün mü?"
Nalu "Huh? Ne olmuş ki?"
"Sanırım kavga etmiş. Yani yüzünde yara bandı vardı."
Nalu "Onu mu diyordun?... Hey, sen onu bırakta sana bir şey dedi mi?"
"Eh? Ne gibi?"
Nalu "Hadi ama neden bahsettiğimi biliyorsun!"
"Aslında...evet. Rai'nin hasta olduğunu onunla ilgilenmem gerektiğini söyledi. Bugün."
Nalu "Ne yani evlerine mi gideceksin?"
Yere bakarak başımı yukarı aşağı salladım.
Nalu "Evi neredeymiş ki bilmiyorsun."
"Bizim eve gelmeden iki sokak aşağıda sarı bina."
Na-chan bir şey diyecek olsa da susmuştu. Çünkü hoca girmişti.
••••
"Nihayet bitti!"
Arata "Sen şimdi cafeye mi gideceksin?"
"Evet. Sanırım siz de gezeceksiniz."
Arata "Aslına bak-"
Na-chan Arata'nın sözünü keserek devam etti.
"Evet."
"Neyse gitmeliyim. İlk günden geç kalmak istemiyorum."
Çantamı tek omzuma takıp ilerlemeye başladım ve kısa sürede cafeye varmıştım. Hemen arka tarafa geçip üzerimi değiştirdim.
Patron "Hadi bakalım. İlk olarak garsonluk yapacak ve gelenlere hoşgeldin diyeceksin."
"Peki efendim."
O sırada kapının üzerindeki küçük zil çaldı. Hemen kapıya yöneldim.
"Hoşgeldiniz efendim."
Kadın küçük kızının elinden tutarak
"Sağolun."
Onlara boş olan masalrdan birisini gösterdim. Ve Elie'nin yanına yöneldim.
Elie "Bu ilk müşterin. Küçük kızlada konuş ve az sonra siparişler için yanlarına git."
"Peki , sağol Elie."
Bir süre bekledim ve tekrar yanlarına gittim. Elimde sipariş defteri ve kalemle
"Size ne getirmemi istersiniz?"
Kadın biraz düşünerek
"Bir dilim meyveli pasta ve yanına çay olsun."
Kadının söylediklerini yazdıktan sonra küçük kıza döndüm.
"Siz ne istersiniz küçük hanım?"
Kız şaşırarak önce bana sonra annesine baktı.
"Hadi kızım. Az önce bana söylediklerini söyle ablaya."
Kız o çok tatlı sesiyle
"Ben bi tane çukulatalı paşta istiyorum. Ve meyve şuyu. Kayışılı."
"Hemen getiriyorum."
Elie'ye yöneldim.
"Çikolatalı ve meyveli birer dilim pasta ile çay ve meyve suyu."
Elie "Hemen söylüyorum."
Elie arka tarafa gitti ve bir süre sonra elinde tepsiyle geri geldi. Elindeki tepsiyi alıp müşterilere döndüm.
"Buyrun efendim. Afiyet olsun."
Diyerek yanlarından ayrıldım.
Bu şekilde bir kaç müşteriyle ilgilendim. Cafe sakinleşince patron bizi arka tarafa çağırdı. Bütün çalışanlar orada toplanmıştı.
Patron "Son zamanlarda müşteri sayımız azaldı. Artık gençler fazla gelmiyor. Bunun için bir şeyler yapmalıyız."
Bir aşçı "İstediğimizi yapmakta serbest miyiz?"
Patron "Cafeyi batırmamak şartıyla evet."
İşte o an aklıma harika bir fikir gelmişti. Aramızdaki küçük toplantı bittiğinde hemen telefona sarıldım ve Bon'u aradım.
"Bon! Evdeki mangaların hepsini topla ve bana getir. Hepsini."
Bon'u hiç dinlemeden telefonu kapadım. Ve bu kez Na-chan'ı aradım. Ancak açmadı. Aynı şekilde Juli-chan ve Hana'da... En sonunda Klo'yu aradım. O açmıştı ve meşgul olmadığını söylemişti. Ben kafamdaki düşüncelerle boğuşurken Bon geldi. Elinde iki poşet vardı.
Bon "İşte. Ama bunlarla ne yapacaksın?"
Sevinçle Bon'a sarıldım.
"Sadece buraya ekleyeceğim."
Bon anlamayan gözlerle bana bakarken ben ondaki poşetleri almıştım ve cafenin boş olan köşesine yönelmiştim. Elie'de ,Bon'un yanına gelerek
"Sen Minako'nun kardeşi misin?"
Bon "E-evet.."
Elie "Peki ya ablan ne yapıyor?"
Bon "Bilmiyorum sadece evdeki mangaları getirmemi söyledi."
Elie "Manga?"
Bon , Elie'ye manga ve animeleri anlatırken ben raftaki bibloları alıp yerlerine mangaları koyuyordum. İşim bittiğinde
"Yosh! İşte bitti! Manga köşesi!"
Elie ve Bon bana yaklaşıp yaptığım köşeye baktılar.
Bon "Anladım! Anime ve mangayı bilenler manganın olduğu tek cafe olarak buraya gelecekler!"
Kafamı heyecanla yukarı aşağı salladım.
Bon "Neyse benim gitmem gerek yarın sınavım var."
"Tamam. Çok teşekkür ederim! Teşekkür olarak istediğin bir şey yapacağım."
Bon "O halde türkçe sınavım için beni çalıştırır mısın?"
"Bunu her zaman yaparım. Hatta istersen kitaplarını al gel, burada başlayalım."
Bon "Tamam öyleyse ben kitapları mı alıp geliyorum."
Bon dışarı çıktığında patronda bizim yanımıza gelmiş bakıyordu. Ona yaptığım şeyi ve mangaları anlattım. O da bir süre bunu denememizi eğer iyi sonuçlar verirse kalıcı olacağını söyledi.
Patron "Bu güzel şimdi boş masaları toparlayın."
"Peki efendim."
Tam boş bir masaya gidiyordum ki kapının üstündeki küçük çan çaldı ve ben de hemen kapıya koştum.
"Hoşgeldiniz efendim."
"Efendim mi? Pufufufu..."
"Fazla kibarsın pufuufu."
Gözlerimi açıp beninle alay eden gruba baktım. Ve tabii ki bizimkilerdi.
"B-burada ne işiniz var?!"
Arata "Burası bir cafe değil mi?"
Haru "Ayrıca seni görmek istememiz çok mu garip."
Haru bana yaklaştı bense bir adım gerileyerek
"Beni izleyin."
Hepsi peşime takılmıştı.
"Elie! Yardım edebilir misin?"
Sesimi duyan Elie hemen yanıma gelmişti. Ve bizde bir masanın kenarlarından tutup kaldırmıştık.
Arata & Anata & Haru & Hideki & Akio "Hey hey hey! Durun!"
Elie ile birbirimize bakarak durduk.
Anata "Bu kadar erkek varken siz ikinizin taşıması doğru mu?"
"Birincisi sen hastaneden çıkalı çok az bir zaman oldu. Ve ikincisi buranın çalışanları biziz."
Tabii böyle söylesem de yine de onlar taşımıştı.
Elie "Arkadaşların mı?"
"Evet."
Hepsini Elie ile tanıştırdım. Elimde defter ve kalemle
"Şimdi ne size ne getirmemi istersiniz?"
Hepsi farklı şeyler söylemişti. Ve tabii ki Nalu sufle istemişti. Ben siparişleri getirmeye gittiğimde onlarda kendi aralarında konuşmaya başlamıştı.
Nalu "Haru?"
Haru "Efendim."
Juliana "Sen iyi misin?"
Haru "Evet neden ki?"
Hana "Garip davranıyorsun."
Klo "Aslında garip davranan Minako."
Haru "Evet. Minako son zamanlarda çok garip davranıyor. Sanki benden uzaklaşmaya çalışıyor gibi..."
•••
Bizimkiler gittiğinde benim de çalışma saatim sona ermişti ve hazırlanmak üzere arka tarafa geçmiştim. Elie'de oradaydı.
Elie "Şu Haru.... Sevgilin değil mi?"
Yüzümde buruk bir gülümsemeyle cevap verdim.
"Evet. Ama benden uzaklaşması gerek."
Elie anlamayan gözlerle baksa da ona açıklamayacaktım.
Elie "Her neyse... Ama bir şey soracağım. Haru sevgilin ise orada bekleyen kim?"
Kapıya baktım Rin bekliyordu.
"Hadi ama!"
Hızla hazırlanıp dışarı koştum.
"Ne işin var burada?!"
Rin "Seni almaya geldim. Hadi gidelim."
Yüzümde son derece üzgün bir ifadeyle Rin'in peşindeydim. Kısa sürede o ikisinin küçük ve son derece toplu evine gelmiştik. Doğrusu bu kadar toplu olduklarını bilmiyordum. Rin çantamı ve montumu alıp beni salona getirdi. Rai salondaki koltukta uyuyordu. Ona yaklaştım. Üzerindeki yorgana sarılmış ve terlemişti.
"Ateşi var üstünü niye örttünüz? Bana bez ve su getir."
Rin dediğimi yapıp bez ve suları getirmişti. Ben de bezi ıslatıp Rai'nin alnına koydum. Rai sürekli sayıklıyordu.
"Özür dilerim... Böyle olmasını istemedim... Mi..."
Hep aynı yerde susuyordu. Ve en sonunda ateşi düşüp uyandığında şaşkınlık dolu bir ifadeyle bana bakıyordu.
'M-Minako?"
"Merhaba.... Geçmiş olsun. Sana bakabilecek biri olmadığı için gelmek istedim."
Rai etrafına baktı, Rin'in olmadığına kesin emin olduğunda yattığı koltukta dikleşti.
Rai "Bunu yapman için seni Rin mi zorluyor?"
"Eh?"
Rai bu kez omuzlarımdan tutarak
"Eğer bunları yapman için Rin zorluyorsa söyle. İnan bana sana bir zarar vermeyeceğim."
Başımı yana eğdim
"Ben...ben neye inanmam gerektiğinden emin değilim."
Rai "Biliyordum. Minako , Rin burada değilken git burdan hadi."
Ne yani bu Rai miydi? Rin'in tam tersiydi sanki geçmişte yaptığı şeylerden pişmanlık duyuyor gibiydi. Sanki değişmek istiyor ve bir yardım eli istiyor gibi...
Merdivenlerden Rin'in ayak sesleri geldiğinde Rai tekrar koltuğa yattı ve adeta yalvaran gözlerle
"Git Minako... Hadi..."
Dedi. Ancak ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bedenim hareket etmiyordu. Bir kez daha yüzüme buruk bir gülümseme yerleştirdim.
"Her şeye rağmen sana bakacak birisi yok."
Rai "Bu doğru değil."
Bir kez daha şaşırmıştım ancak şaşkınlığımı yaşayamadan Rin dibimde bitmişti.
Ayağa kalktım.
"A-ateşi düştü. Bir çorba yapılıp içerse daha iyi olur. Artık gitmem gerek."
Tabii Rin buna izin vermemiş kolumdan tutmuştu.
"Neden sen yapmıyorsun?"
"T-tamam..."
Rin bana mutfağı gösterdi ve bende oraya doğru yol aldım. Mutfağa girmeden bir kez daha Rai'ye baktım. Sinirle Rin'e bakarken yumruğunu sıkıyordu. Mutfağa geçip dolapları kurcalamaya başladım. Tencere , kepçe kısacası gerekli malzemeleri arıyordum. O sırada telefonuma mesaj geldiğini duydum. Telefonu alıp baktığımda mesajın Na-chan'dan olduğunu gördüm.
"Üzgünüm Minako... Daha fazla seyirci kalamazdım..."
Bu ne içindi? Bunu düşünürken kapının yumruklandığını fark ettim. Korkuyla salona geçtiğimde Rai koltuktan kalkıp önüme geçerek
"Sana gitmeni söylemiştim."
"Ş-şey ben..."
Kapının yumruklanmasına daha fazla dayanamayan Rin sakin bir şekilde kapıyı açtı. Açmasıyla birlikte duvara fırlatılması bir oldu. Haru sinirle Rin'in yakalarından tutmuştu ve Klo-chan'da sinirle Rai'ye yaklaşıyordu. Rai'ye baktım. Sanırım hasta olduğundan nefes alnakta zorlanıyordu, emin değildim. Ama emin olduğum tek bir şey vardı. Rai değişmişti, en azından Rin gibi değildi. Ben tüm bunları düşünürken Klo-chan Rai'ye bir yumruk atmıştı ve bunun etkisiyle Rai yere düşmüştü. Karşılık bile vermemişti, hatta kendini savunmamıştı bile... Hızla yere düşen Rai'nin yanına gittim.
"Hey! İyi misin?!?"
Klo "MİNAKO NE YAPIYORSUN?!"
"O...o bizim düşmanımız ya da öyle bir şey değil!"
Nalu "BİZE ONLARI SAVUNDUĞUNU SÖYLEME?!"
"İNANIN BANA! RAİ KESİNLİKLE FARKLI! O....O BİZİM ARKADAŞIMIZ! Yani.... Benim arkadaşım."
Rai "Minako..."
Rai'ye döndüm.
"Endişelenme."
Ayağa kalkıp kavga etmekte olan Haru ve Rin'e yaklaştım. Sinirine yenik düşen Haru , Rin'e sürekli vuruyordu. O an durdum. Bunları hak etmişti. Ama Haru.... O bunların hiç birini hak etmemişti. Hicbirini... Sürekli birbirlerine vuran Haru ve Rin'e uzun bir süre baktım. Kimsenin onları ayırmaya niyeti yoktu. Bu manzaraya daha fazla dayanamayacağımı anladığım zaman ilerlemeye başladım. Amacım onları durdurmaktı. Ancak benden önce davranan başka biri vardı. Rai...
Rai, o ikisine yaklaştı ve Rin'e yumruk attı.
Rin "Ne yapıyorsun sen?!"
Rai "Bu kadar yeter Rin..."
Rin "Seni..."
Rai "Eğer bu duruma daha fazla devam ederseniz.... Vivi'yi çok daha fazla korkutacaksınız."
Rin korku dolu gözlerle merdivene baktı. Merdivenin başında küçük bir kız korku dolu gözlerle olanları izliyordu. Ve ağlıyordu. Ama kimdi bu kız?
Rin "Vivi! Neden odadan çıktın?!"
O sırada Rai , Rin'in yakasımdan tutarak sürüklemeye başladı. Merdivenin başında durduğunda
"Biliyorum kızgınsın. Haklısında bir sey diyemem. Rin'i bende dövmek istiyorum ama bu bir şeyi değiştirmeyecek. Aksine aradaki düsmanlığı artıracak. Şimdi sizden tek istediğim gitmeniz."
Haru "SEN NEDEN BAH-"
Haru'nun önüne bir elimi açarak
"İstediğin gibi yapacağız."
Rai gülümseyerek
"Teşekkür ederim."
Dedi ve yukarı çıkmaya başladı. Ben de çantamı ve montumu alarak dışarı çıkmıştım. Tabii diğerleri de peşimden gelmişti. Haru elleri cebinde önümde yürüyordu. Na-chan yanımda ve Klo-chan'sa arkada. Hiçbirimizden tek kelime çıkmıyordu.
Nalu "Yanına gelmemi-"
"Gerek yok. Sanırım yalnız kalmalıyım."
Bunu dedikten sonra hemen evin yoluna gittim. Haru ile şuan da yüzleşemezdim. Bu saatten sonra onun yüzüne bakamazdım. Buna cesaretim yoktu...

-----------------------------------
Medyadaki Elie! Minako'nun çalıştığı cafedeki arkadaşı. ^^
Sonraki bölüm: "Niye?"

Minako ve Onun Maceraları!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin