Part 2 - Bölüm 25

206 8 11
                                    


Keiji yemekte sınıf arkadaşlarını izliyordu. Uzun süredir onlarla uğraşmıyorlardı. Tatilin başlamasına birkaç gün kalmıştı ve herkes artık gitmek istiyordu belki bu yüzdendi sakinlikleri. Belki de en son yaşadıkları olaydan sonra Keiji'ye verebilecekleri en büyük hasarı verdiklerini hissediyorlardı. Çünkü Kentaro onun bir şeyler yazdığını oda arkadaşı olduğu zamanlardan biliyordu. Yaşananların üzerinden aylar geçmiş ufak tefek sözlü sataşmalar dışında bir şey olmamıştı.

Keiji'nin onlara bakması Kei'nin dikkatini çekmişti "Neden bakıyorsun bir şey mi yaptılar?"

"Yoo, ne zamandır hiçbir şey yapmamaları dikkatimi çekti aslında."

"Ah aslında daha erken fark etmeni bekliyordum. Sonra söylemedim sana." güldü.

"Ne yaptın?"

"Annesinden ve babasından mail attım hesaplarını hackleyip. Davranışlarına çeki düzen vermesini falan yazdım. Belli ki bu salak sormaya cesaret edemedi. Bu konu açılmayacak falan yazdım ailesi adına."

"Nasıl aldın bu riski? Ya telefonda falan görüşüyorlarsa sürekli."

"Takip ettim bir süre telefon trafiğini. Pek sık görüşmüyorlar."

"Müthişsin."

"Üzerine de birkaç aramasını engelleyip, şu an çok sinirli olduklarını bu konuda konuşulmayacağını söyleyen bir mesaj yazdım. O da geri zekalının teki inandı."

"Kei inanılmazsın."

"Çok keyifliydi."

"Ne zaman yaptın bunu?"

"İkinci doğum günü hediyendi"

"Teşekkür ederim öyleyse. Kahramanımsın."

Kei'nin hafifçe kızardığını gördü. Böyle iltifatlara alışık değildi.

Bokuto yemeklerini almış geliyordu "Bo buna inanamayacaksın." sevgilisine anlattı.

"Bebeğim harikasın" Bokuto gülüp duruyordu. "Sana bunun için bi oral borçluyum" dedi sessizce.

"Bo" Kei fısıldadı sertçe. Utanmıştı. Aslında o günden sonra daha rahattı ikisinin yanında. Onların dokunuşlarından hoşlandığını saklamıyordu. Yine de elinde değildi. Hala biraz utanıyordu.

"Tamam tamam sustum." dedi kıkırdayarak.


Sınavların bittiği gün Bokuto'yu babasının çalışanı aramış haziranın son haftası gideceğini söylemişti. Yaklaşık on günü vardı sevgilileriyle. Müthiş bir gerginlikle ikisini de bir an bile yanından ayırmamaya çalışıyordu. Onları çok özleyecekti, kısa bir süre diye kendini teselli etmeye çalışıyordu. Ama kendine itiraf etmekten bile utandığı bir gerçek vardı. Onu üzen tek şey özleyecek olması değildi. Onları kıskanıyordu. İkisinin burada beraber kalacağı düşüncesi aklının mantıklı tarafı tarafından kabul edilse de içinden seni unutacaklar diyen sesi silip atamıyordu.

İki sevgilisi de çok güzeldi, birbirlerine nasıl aşık olduklarını da görebiliyordu. Onlar kadar iyi olmadığını biliyordu. Kei kadar zeki, Keijii kadar güzel ve anlayışlı değildi. Bazen Kei'yi bunaltabiliyordu. Saçmalama dedi kendi kendine sonra. Onlar beni çok seviyor diye geçirdi içinden. İlişkinin başında Kei'nin kendini dışlanmış ve kötü hissettiğini hatırladı sonra, çok saçmaydı. Bir an içi rahatladı ama kötü düşünceler tekrar döndü kısa sürede. Ama ben burada olmayacağım ki beni unuturlarsa aklından bu düşünceyi çıkaramıyordu.

Heaven in Your ArmsWhere stories live. Discover now