Bölüm 32

61.9K 4K 2.6K
                                    


Yüzümdeki aptal sırıtışla aynanın karşısında saçlarımı yaparken makyajı akmış bir şekilde uykulu olan ablam odasından çıkıp ayaklarını sürüyerek banyoya yürüdü. Bu sırada beni hiç fark etmemişti. Muhtemelen halis falan gördüğünü düşünüyordu çünkü normalde okul için tepemde elli kez bağırmaları gerekirken ben kendi kendime uyanmıştım. Aşık olmak böyle bir şeydi sanırım. İnsan kendini dinç hissediyordu yahu. Bu sabah Çetin beni okula bırakacağını söylediği için nedense heyecanlıydım. Sevgili olarak ilk kez arabasına binecektim. Dramatize edilecek bir şey değildi belki ama ben içimdeki heyecanı bastıramıyordum. Annem ve ablamla da aramızı tatlıya bağladığımız için ayrı keyfim yerindeydi.

Banyodan çıkan ablam kısılı gözleriyle bana baktı. Koridor aynasının önünde son yarım saattir ne yaptığıma anlam veremiyor gibiydi.

"Günaydın!" dedim sevinçle ablama doğru. "Nasılım?" Havalı bir duruşla sordum.

Baştan aşağı süzdü beni. "Niye kafanı limonla yıkamış gibisin?" diye sordu uykulu bir sesle.

Kaşlarımı çattım. "Kötü mü olmuş?" diye sordum tekrar aynaya bakarken.

"Kafana salyangoz sıçmış gibi." dedi sadece.

Kötü kötü baktım ona. "Sen göz altlarının ne halde olduğunu biliyor musun? Cahit Sıtkı 'Otuz Beş Yaş' şiirini seni gördükten sonra mı yazdı? Bu tip ne?"

Elleri yüzünü bulurken hızlı adımlarla yanıma geldi ve "Çekil şuradan." deyip aynadan kendine baktı. "Kahretsin bunlar ne?"

"İki kilo çimento çıkar o göz torbalarından." dedim. Bana dönüp öyle bir baktı ki bir an için korktum.

"Seni kum torbası yapmamı istemiyorsan defol Sümer!" diye bağırdı.

"Ne bağırıyorsun lan sabah sabah?!" dedim ben de. "Yüzünü sirkeyle yıkamış gibi gelmiş bana laf atıyor."

"Sümer!"

Bir anda aramıza gelen terlik ile ikimiz de duraksadık. Annemin açık kapısından buraya bir terlik fırlamıştı. Kadın artık mevzuya kendi değil terliğini gönderiyordu. Sanırım otomatik olarak tetikteydi çünkü sesi gelmemesine rağmen terliği fırlatmayı başarabilmişti. Kadın bizim sayemizde atış konusunda uzmanlık kazanmıştı resmen.

Anne terliği diye bir gerçek vardır ki o da kardeş savaşlarının nükleer bombasıydı. Bu yüzden ablamla birbirimize kötü kötü baktıktan sonra tartışmayı sonlandırdık. Ablam muhtemelen hiçbir sike yaramayacak olan kremlerini yüzüne boca ederken ben çantamı da alıp çıktım.

Çantamı tek omzuma taktıktan sonra apartmandan çıktım. Çetin'in arabasını fark etmem zor olmamıştı çünkü böyle izbe mahallede bu model bir araba anca onda olurdu. Nasıl arabasına zarar gelmiyordu şaşırıyordum. Buradaki at hırsızı tipliler parça parça çalarlardı. Gerçi Çetin'in evlerinin önünde güvenlik vardı. Üstelik onu tanıyanların buna cesaret edeceğini sanmıyordum.

Arabaya doğru yürürken dudaklarımda benden bağımsız bir gülümseme vardı. Kapıyı açıp bindiğimde yanıma döndüm. Sigarasını tüttürdüğü elini camdan dışarı sarkıtırken beni görünce gülümsedi.

"Günaydın." dedim.

"Öpücüksüz günaydın günaydın değildir diye bir söz var bildin mi?" dediğinde kıkırdayarak ona yaklaştım ve iki yanağından öptüm.

Kahve gözleri gözlerimdeyken burnuma sigara kokusu geliyordu.

"Günaydın yavrum da şu yanaktan öpme işini rafa mı kaldırsak?" diye sordu, bu sırada sigarasından bir nefes aldı.

OĞLANCI | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin