Bölüm 47

39.1K 2.7K 1K
                                    

Art arda çalan zil daldığım derin uykumdan beni uyandırırken gözlerimi kırpıştırdım. Açmamakta kararlıydım. Gece boyu nezarethanede kalmıştım ve sabahına annemin bir ton azarını işitmiştim. Hep beraber Anılların evinde kaldığımızı söylesek de daha sonra Şükrü'nün kimlik yaşından dolayı karakola ailesini çağırmışlardı. Bu yüzden hepimizin ailesinin haberi olmuştu. Annemin dehşet ifadesini hala unutamıyordum. Bizi yaka paça dağılmış halde karakolda görünce ne düşünmüşlerdi bilmiyordum ama kerhanede basılmış adamlar gibi olduğumuzu annem bana karakolda bağıra çağıra nutuk çekerken fayansa yansıyan görüntümüzden anlamıştım.

İşin tuhaf yanı Çetin'in babası en sakin olandı. Adam karakola selamünaleyküm' diyerek kuzey tekinoğlu girişi yaparak gelmişti. Zaten tanıyormuş komiseri. Çetin'e ters bakışlar atsa da neyse ki sabahına bizi kurtarmıştı. Adamlar şikayetini geri çekmişti. Çetin 'asıl ben şikayetçiyim arabamın aynasını kırmış puştlar' diyerek karakolda kalmayı diretse de sonunda çıkmıştık. Benim kaportamın çizilmesinin yanında Çetin'in arabasının kaportası onun için daha önemliydi sanırım. Olabilirdi. Boynu bükülmüş aynasını görünce bir an yıkıldı yıkılacak moduna girmişti. Arabasına bu kadar düşkün olması abartıydı bence biraz. Tabii milyonluk olması dışında.

Israrla çalan kapı dağı taşı sikme öfkesi doğurmaya başladı içimde. Annem ve ablam evde değildi. Okula gitmemiştim ve adam gibi uyku çekmenin derdindeydim. Hangi sik kırığı kale kapısını zorlar gibi zorluyordu emin değildim fakat biraz daha böyle vurmaya devam ederse o kişi her kimse kapı tokmağı yapacaktım.

Sonunda zil sesi kesilince çatık kaşlarım gevşedi, dudaklarımda rahat bir gülümseme oluşurken yatağımda yayılarak uykuma devam ettim. Kulağıma birtakım konuşma sesleri geliyordu fakat umursamadım. Tepemde konuşmadıkları sürece kim ne yapıyorsa yapsındı.

Dış kapının kapanma sesini ve ardından ayak seslerini duydum fakat tepki vermedim. Hırsız girdiyse umarım odama uğrayıp da uykumu bölmezdi.

Çoktan uykuya daldığımda tekrar dikkatimi dağıtan şey dudaklarıma sürülen bir şeydi. Kavrayamadım. Pürüzsüz bir yüzeyi olan kalın bir cisim dudaklarıma uyuşuk bir şekilde sürtünüyordu. Burnuma dolan koku tanıdıktı. Sanırım bir rüya içerisindeydim.

Dudaklarıma sessizce sürtünen şey aralık ağzımdam içeriye girip boğazıma dayandığında hızla gözlerimi açıp öksürerek doğruldum yataktan. Uykusuzluktan acıyan gözlerimi açarak tepemde dikilen kişiye baktığımda Çetin olduğunu gördüm. Hızlı ve aceleci bir şekilde pantolonunun açık düğmesini kemeriyle birlikte iliklemeye başladı. Gözlerim dehşetle açıldı.

"Ne yapıyorsun geri zekalı?!" diye haykırdım adeta. Elim hızla ağzıma gitmişti.

"Hassiktir ya uyanık mıydın sen?" dedi yalandan bir ifadeyle. Bu sırada kemerini düzeltmeye devam ediyordu.

Bir ona bir de pantolonunun bel kısmına bakıp "Ne yapıyordun sen?" diye sordum. "Ben uyurken ağzımı mı..." devamını getirememiştim. Yüzümde korkuyla karışık dehşet bir ifade olduğuna emindim.

"Bilinçaltını domaltıp sikmişler sanırım Sümercik. Uykunda bana sakso çektiğini görmeni azgın kişiliğine veriyorum." dedi rahat bir tavırla.

Karmaşık bir yüz ifadesiyle baktım ona. Sertçe yutkunurken elimi ağzımdan çekmemiştim.

"Ağzıma bir şey girdi."

"Ve bunun benim sikim olduğu kanaatine vardın?"

"Ya..." dedim yatakta doğrularak. "Bir şey süründü ağzıma sonra girdi. Fermuarın açıktı alelacele düğmeni ilikledin şerefsiz köpek. Gördüm!" dedim öfkeyle ve koluna bir tane yapıştırdım.


OĞLANCI | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin