FİNAL

38.2K 2.7K 2K
                                    


6 AY SONRA

"Anne beni gelin veriyormuşsun gibi davranmaktan vazgeçer misin? Altı üstü aynı şehirde ayrı eve çıkıyorum." dedim hüzünlü bir şekilde oturan anneme.

Ablamla Umut abinin düğünü üzerinden bir ay geçmişti. Üniversiteye başladığım bu zamanda Çetinle aldığımız ortak bir kararla ayrı eve çıkmayı planlamıştık. Aynı şehirde ayrı eve çıkmak biraz saçma olsa da Çetin kendi şirketlerinde çalışması için babasından kesin emir aldığı için mecburdum. Üniversiteyi şehir dışında okuma düşüncesi Çetin'in 'dizimin dibinde olacaksın' laflarıyla tercihlerimi hep İstanbul olarak yazmıştım. Şimdi ise Çetinle yeni evimize taşınıyorduk. Bu taşınma işine annelerimiz de dahil olmuştu ve sanki evlenmişiz gibi her şeyimize karışıyorlardı.

Üniversite sınav sonucum beklediğimden yüksek gelmişti aslında. Tabii benim beklentim tartışılırdı. Aslında Çetin istediğim bölümü okuyabileceğimi, vakıf üniversitesinde sıfır burslu bile okuyabileceğimi diretse de böyle bir şeyi asla kabul etmemiştim. Bu yüzden devlet üniversitesinde Halkla İlişkiler okuyordum. Şükrü nasıl becerdiyse soruların hepsinde kaydırma yaparak devletin verdiği puanla bir yere yerleşememişti. Bu yüzden mezuna kalmıştı. Enis tamamen okumuş olmak için coğrafya öğretmenliği seçmişken gururumuz Anıl tıp kazanmıştı. Okulun binasına emlakçılar gibi Anıl'ın afişini asan müdürümüz tüm ilçeye reklamını yapmıştı. Halbuki onların gram katkısı olmamıştı. Tamamen Anıl'ın dahi bir zekaya sahip olmasından kaynaklıydı. Aslında Anıl mühendislik okumak istiyordu ama ailesinin zoruyla tıp yazmıştı ve bundan hiç memnun değildi. Hepimiz toplanıp onu gururlandırmak ve üzülmemesini sağlamak için doktorluğu övsek de başarılı olamamıştık. Anıl sevmediği bir bölümü okuyordu. Neyse ki Celil abi bu süreçte onun hep yanında olmuştu.

"Oğlum napayım üzülüyorum. Ablan gitti şimdi de sen..." diyen annemin hüzünlü haline bakıp omuzlarımı düşürdüm.

Her gün annemde olacaktım zaten. Ablam da sık sık gelip gidiyordu. Sadece yatmak için başka bir evdeydik. Üstelik teyzemler kalmaya gelecekti yarın ve kaç ay kalacakları belli değildi. Anneme yeni ev arkadaşı olacağı kesindi.

İçeriye giren Menekşe abla elindeki bornoz setini pat diye koltuğun üzerine koyunca yuh dememek için zor durdum.

"Menekşe abla o aldığın bornoz seti karı-koca için mi yoksa ben renk körü müyüm?" diye sordum. Kadın resmen evleniyormuşuz gibi bornoz seti almış getirmişti. İşin bok tarafı bornozun biri siyah renk diğeri mor renkti.

"Ama Çetin siyahı çok sever oğlum ondan." dedi Menekşe abla.

Annem az önceki üzüntülü halini hemen silip gözlerini kıstı. "Sümer'in moru sevdiğini nereden çıkardın peki? Erkek tarafı siz misiniz yani?" diye çıkıştı.

Gözlerimi büyüttüm. "Anne ne diyorsun?!"

Köşedeki tekli koltukta oturmuş kahvesini höpürdeten Suna abla burun kıvırarak izliyordu olanları.

"Aşk olsun Fatoşcuğum." dedi Menekşe abla. "O manada almadım ben. Beğendim aldım. Hem renklerin cinsiyeti mi olurmuş?" diye sordu.

"İyi kıvırdı." dedi Suna abla, dizi izlermiş gibi. Ona tip tip bakıp önüme döndüm.

"Dün alışverişe çıktığımızda tıraş setini neden Çetin'e aldın sadece peki?" diye sordu annem.

"Ayol beraber kullanırlar." dedi Menekşe abla.

"Anne tamam." dedim koluna dokunarak. "Hem baksana bıyığım mı var benim?" diye söylendim.

Yakında yirmi olacak bir genç olarak ne sakalımın ne de bıyığımın çıkmayışı beni hep üzmüştü. Agalarımın benden önce bıyığı çıktığı için tribe girmiş sanki varmış gibi her gün tıraş bıçağı ile bıyıklarımı almıştım belki çıkar diye ama çıkmamıştı. Genlerimi sikeyim bizim sülalede köselik vardı.

OĞLANCI | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin