Merhabalar

668 8 1
                                    

Selamlar herkese, hayırlı bir iş için sizi rahatsız ediyoruz.

Uzun bir aradan sonra yeni bir kurguya başladık, duyurusunu yapmayı da es geçmek istemedik. Üstelik yeni başlayacak olanlara kıyağımız olsun diye duyuru yapmadan önce bölüm bile biriktirdik. Her gün bölüm atıyoruz, daha şimdiden 20.bölümdeyiz ve kitabın açıklama kısmıyla birlikte birinci bölümünü aşağı bırakıyoruz. Seri bölümler atacağımız, kurgusu daha çok eğlence ve romantizme dayanan yeni kitabımıza sizi de beklerizz :'))
Bizi özlediyseniz profilimizden yeni kitabımıza ulaşabilirsiniz ♥️

 Seri bölümler atacağımız, kurgusu daha çok eğlence ve romantizme dayanan yeni kitabımıza sizi de beklerizz :')) Bizi özlediyseniz profilimizden yeni kitabımıza ulaşabilirsiniz ♥️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yazgı kartları karıştırır, biz de oynarız, diyordu Arthur Schopenhauer.

Kartları ben dağıtmış, geri çekilmiş ve elime umutsuzca bakarken aylar geçirmiştim. Bu son el değildi ama oyun o kadar kötü gidiyordu ki, artık masadan kalkma zamanı bile gelmiş olabilirdi.

Ama kader, beni o masada tuttu. Çünkü oyunun kazananı kartları dağıtan değil, kader belirlerdi. Bir platonik olarak öğrendiğim en önemli şey de buydu: Sana gelecek olanı kırk duvar olsa durduramazdı ama gelmeyecek olana da kırk at versen, bir adım yol almazdı.

...

0.0
Ahu ÖZATA

Sert rüzgarların estiği, klasik Eskişehir akşamlarından biriydi.

Fakülteden çıkmış, Porsuk Çayına doğru hızla adımlarken üç arkadaş gülüşüyorduk. Bu akşamki yürüyüşümüze, çantaya sığdıramayıp elimizde taşıdığımız kanunlarımız değil; ilk defa tadacağımız türlü türlü makaronlar eşlik ediyordu.

"Bir Manisalı için bu şehir fazla soğuk, adaptasyon sağlayamıyorum," dedim, bir taraftan da şalımı tüm bedenimi saracak şekilde düzeltmeye çalışıyordum. "Abartma Ahu, sonbahardayız farkında mısın? Daha kış bile gelmedi."

Sare bir Kırıkkaleli olarak, uyum sürecini başarıyla tamamlamıştı ama işler benim için aynı hızda ilerlemiyordu. "Kısa kollu giymişsin, üstünde de kot ceket var Ahu," diyen Nisan da, bir nevi bana 'senin salaklığın' demek istediğinde fazlasıyla hak vermiştim. Gerçekten de benim aptallığımdı.

Manisama, güzel memleketime, kış bile gelmiyordu. Kar görünce eli ayağı titreyen İzmirlilerden hiçbir farkımız yoktu. İç Anadolu'ya geldiğimi ve dolabımı baştan düzenlemem gerektiğini aklıma yazmam lazımdı artık. "Allah'tan eksiklerimi tamamlayan arkadaşlar edindim, annemin duaları tutuyor," diyerek arkadaşımın şalına daha çok sarındım, Sare olmasa çoktan evin yolunu tutmamız gerekecekti.

Senden Sonra | KTH ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin