Gelecek

22.6K 1.7K 1.4K
                                    

1 Ay Sonra 

"Burada ne yapıyorsun?" Duyduğum sesle kafamı kaldırdım. Kapıda durarak beni izleyen Tae anında görüş açıma girmişti. "Bilmiyorum." 

Gerçekten bilmiyordum, sadece içimin sıkıldığını hissetmiştim. Düşünceler yoruyordu, gözümü kapattığım an aklıma gelen her türlü kaybediş senaryosundan nefret ediyordum. 

Yanıma doğru yürümeye başladığında gülümsedim, yine yanımda olmak için geliyordu. Ben ne zaman bu hale gelsem, ne zaman çıkışa ulaşmak imkansız gözükse o bir kapıyı açıyor ve bana tekrar umut oluyordu. "Seni ne kadar aradım haberin var mı?" 

Kafamı iki yana salladım, yalan söylediğini biliyordum. "İlk buraya geldin, değil mi?" diye sorduğumda yanıma oturdu ve kafasını duvara yasladı. "Hayır, ilk odana gittim. Sonra buraya geldim." 

Hafifçe güldüm, beni nerede bulacağını elbette biliyordu. Saklanacak çok yerim yoktu, zaten Tae'den saklanmakta istemiyordum. "İyi misin?" Kafamı olumlu anlamda salladım, onun uğraşacak işleri varken bir de ben yük olmak istemiyordum. 

Bir süre karşı aynadaki yansımamızı seyrederek oturduk. Sessizlik güzeldi, Tae'yle paylaşınca daha da güzel oluyordu. Onunla paylaştığım her an gibi, sustuğum anlar da benim için özeldi. Sanki dilimden dökülmeyen kelimeleri kalbimden okuyordu. 

"Hala bir gelişme yok, değil mi?" Kafamı iki yana salladım, yoktu. Olması için her gün saatlerce uğraşıyordum, saatlerce düşünüyordum ama yoktu. O suikastı bize kim düzenledi, en ufak bir fikrim bile yoktu. Kimsenin bir fikri yoktu, suikast kime düzenlendi onu bile bilmiyorduk.

"Korkuyorsun, değil mi?" diye sorduğunda yüzümde yamuk bir gülümseme oluştu, korkuyor muydum gerçekten? "O suikastın bana düzenlenmiş olmasını umuyorum." 

Babamı böyle bir şeyin içinde hayal etmek bile hayatımdaki tüm renkleri solduruyordu, gökkuşağını bile griye boyayabilirdi. Babama bir şey olsa ne yapardım, bilmiyordum. Bunun ona değil, bana yapılmış bir kast olmasını istiyordum. 

"Böyle söyleme, Hana. İkinize de bir şey olmayacak." Dolan gözlerimi tavana diktim, buna inanmak istiyordum. Tae'nin ağzından çıkan her şey bende güven uyandırıyordu ama bazen insan güvenmeye korkuyordu. Ya bir şey olsaydı? Ya babama bir şey olsaydı ve ben bu güvendiğim sözün arkasında saklanarak buna engel olamasaydım? "Bu babama ya da bana düzenlenen bir şeyse, her iki ihtimalde de abimler tehlikede olur değil mi?" 

Onun yüzüne bakmadan, aynadaki yansımamla göz teması kurarak sormuştum. Çökmüş bir kız görmüyordum, kıyafetlerim, yapılı saçlarım ve hafif makyajımla normal bir insandım işte. "Hana, bunları düşünme." 

Gözlerimi kapattım, bir damla yaş sağ gözümden yanağıma süzüldü. Bu evet demek oluyordu, zaten cevabın evet olduğunu biliyordum. Sadece bazı yalanlara ihtiyaç duyuyordu insan, öyle bir andaydım işte. 

"Bak, onca önlem aldınız. Bir aydır hiçbir şey olmadı, tehdit bile edilmediniz. Belki de bunun için artık bir nedenleri bile kalmadı. Artık biraz rahatla, kendini çok hırpalıyorsun." dediğinde kafamı salladım, haklıydı. Sürekli tetikteydik, Dong Bin ve Dong Ju abim bulmak için çabalıyordu. 

Üçümüzden de daha güçlü biri olmalıydı, bir türlü ipucu bulamıyorduk. Bu beni daha çok korkutuyordu, baş etmesini geçtim daha kim olduğunu bile bilmiyorduk. "Düşünmemeye çalışıyorum." diyerek ona döndüm, yüzümü inceliyordu. "Senin pratiğin yok muydu?" 

Kafasını olumlu anlamda salladı, yine onu işinden alıkoyuyordum. "Moladayız." dediğinde kafamı salladım. Bir de burada ki sorunlar vardı. Babamın tepkisinden, hayranların tepkisinden ve grubun diğer üyelerinin tepkisinden korktuğumuz için asla Bighitte istediğimiz gibi davranamıyorduk, hatta bazen birbirimizin yüzüne bile bakmıyorduk. 

Senden Sonra | KTH ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin