It's none of your business

313 16 23
                                    

"Geliyoruz, Li." Telefonu kapatıp cebime sıkıştırdım. Aşağı inip geldiğinden beri beni bekleyen Niall'ı alıp dışarı çıktım.

Beraber Niall'ın arabasına bindiğimizde hafif müzik ve navigasyonun sesi eşliğinde Liam'ın bize konum olarak attığı otelin önünde durduk. Anahtarı valeye verip otelden içeri girdik.

Otel çalışanı bize isimlerimizi sorup, Bay Malik tarafından beklendiğimizi söylemesiyle üstümdeki kaban ve Niall'ın ceketini alıp, etrafta başka kimsenin olmadığı, siyahlarla donatılmış bir masaya ulaştırdığında buna anlam veremedim.

Liam'ın yanında, esmer ve takım elbiseli bir adam oturuyordu. Bizi gördükleri anda ayağa kalktılar. Liam bize sarılırken sevgilisi o ürkütücü, sert duruşunu samimi bir gülüşle bozarak elini uzattı.

"Zayn, Zayn Malik."

Önce Niall'ın elini sıkarken Niall'da kendini tanıttı ve Niall'dan ayrılan bakışlar elleriyle birlikte bana yöneldi.

Uzattığı elini tutup sıktım.
"Harry." Fark buydu işte.

Siyah örtü ve gümüş şamdanla süslenmiş masa, tanışma yemeği masasından çok mafya toplantısını andırıyordu. Beraber yuvarlak masaya geçtiğimizde Niall benim yanımda, Zayn ve Liam'da karşımızda oturuyordu.

Zayn sanki tüm gerginliğini atmak ister gibi bir nefes verdiğinde biri daha içeri girdi. Zayn'e doğru ilerlediğinde o da ayağa kalkarak bir diğer takım elbiseli adama sarıldı. Birbirlerinden ayrıldıklarında, Zayn gibi elini sırayla önce Niall'a sonra bana uzatarak kendini tanıttı. Elini sıkarken gözlerime değen maviler, içinde okyanusların tüm maviliklerini saklasa da istediği zaman yakabildiğini de kanıtlamak ister gibi bakmıştı. Bu mavi tonu daha önce görmediğime ve göremeyeceğime emindim.

"Louis Tomlinson."

O kadar soğuk bir şekilde söylemişti ki içimden, "birde mafyacılık oynuyorlar." demeden edemedim. Tabii Niall'ın bana uyarı dolu bakışlarını göndermesiyle bunu çokta içimden söylemediğimi anladım.

Dünyada tek olduğuna herşeyden çok emin olduğum mavi gözlerini yeşillerime dikti, "İllegal bir otelde akşam yemeği yemek mafyacılığa giriyorsa sen de bu oyuna dahilsin."

Söylediği şeye karşılık "ha?" demekten kendimi alıkoyamadım. Liam hemen araya girdi. "Eeee otel, Zayn'in ve altımızda şey var..."

Liam söylemeye çalışırken, Zayn'de gözlerini arkamda biryere dikmiş oraya bakıyordu.

"Kumarhane." diyerek Liam'ın yapamadığını yaptı, Louis.

Kaşlarım bir anda yukarı kalktığında Niall gerildiğimi anlamıştı. Masadaki gergin havayı dağıtmak için konuyu değiştirdi. "Artık sipariş versek?" Hayır, gergin değil açtı.

Zayn eliyle çağırdığında iki garson da yanımıza geldi. Biri siparişlerini alırken diğeri de bize alternatifler sunuyordu.

Herkes siparişlerini verdikten sonra bardaklarımıza Zayn'in özel olarak istediği şaraptan doldurulurken telefonuma gelen bildirim sesiyle cebimdeki telefonu çıkarttım.

"Yine, yine, yine ve yine çok güzelsin."

Kimdi ve beni nereden görüyordu?

Kimsin?

"Aiden"

pekala, benden ne istiyorsun?

"Eğer tuvalette kendine dokunmak istiyorsan seve seve sayabilirim"

Bu saçma konuşmayı daha fazla devam ettirmek istemediğimden telefonu tekrar masaya koydum ve tabağıma geri döndüm.

Two hearts in one home | LarryWhere stories live. Discover now