If i could fly

117 14 11
                                    

"Güldüğünde ortaya çıkan o güneşlerin battığı gecelerden birinde kaybet beni."

Orada, hiç tanımadığım bir karanlıkta kaybolmuşken hissettiğim yanlızlık ile çok kez o karanlığa bağırmıştım yanlız olmak istemediğimi. Geldiğimde sırayla sarılmıştım; Niall, Liam ve Zayn. Yanlızlığın tek kollara bağlı olduğunu bilsem de gelmiştim işte ama hiçbirinde ne istediğim sıcaklığı bulmuş, ne hissetmiştim. Kaçtığım şeyin kollarında kendimi bulacağım gün için saatlerce ay ışığının yansıması altındaki havuzu, göğe uzanan U.S Bank'ı izlemiştim her gece. Güldüğümde ortaya çıkan o güneşlerin, kendi karanlığında kaybolduğundan habersiz yazıyordu hepsini ben onun kollarında uyurken.

Birkaç dakika önce elimde duran mektubu ne kadar olursam okuyayım geçemeyeceğimi biliyordum. Eve geldiğimde bunu bulacak ve dediği gibi onu bir sabah güneşi ile unutacak mıydım? Beraber son kahvaltımızı yapacak, sonra da gidecek miydi dünyanın en güzel vedasını benden habersiz edip? Zayn hepimizden gizli onu görmeye gidecek, ben de ay ışığının vurduğu havuza değil, bir kağıt parçasına bakacaktım o da belki benim gibi geri dönene kadar.

Onlarca belki ile geçirmiştim dört ayı ama o belkilerin hiçbiri böylesine güzel değildi. Burada bir gece için değildi tüm o göz yaşları. Hissettiğim her bir saniye içindi. Louis'nin bana kendini hissettirdiği her bir saniye için.

Gözlerim benden habersiz kapanmış, Louis'nin evde olmadığı bir sabaha açılmıştı. Josh'un yanına gidip ondan istediğimi aldıktan ve ne kadar endişelendiğini bildiğim ama gerek olmadığına ikna ettikten sonra ona yardım edip tekrar eve gelmiş, havuza girmiştim. Birkaç saat boyunca havuzda öylece bir uçtan diğer uca gitmiştim.

Stresle birlikte elim, eğer dokunmazsam bu sefer gerçekten iyileşecek boynuma gitmişti. Havuzdan çıkıp içeri girdikten sonra kurulanmış, üstümü giydikten sonra bir süre odası önünde durmak zorunda kalmıştım çünkü bu yaptığım her ne kadar gerçekte bir ihanet olmasa da bunu yapmak istemiyordum. Odaya girdiğimde hissettiğim burukluk ile geri çıkmak istesem de yapamadım ve bir an önce yapmam gerekeni yapıp odadan çıktıktan sonra bahçeye inip neredeyse üst kata ulaşan büyük, krem rengi şemsiye altındaki masaya oturduğumda Louis de içeri giriyordu. Bahçenin büyük, cam sürgülü kapısının önünde durdu.

"Yukarıdaki eve gitmişler, bizi de çağırdılar."

Onun için önemli olduğumu söylediği ev.
Ormanın içindeki, kendini ay ışığına teslim etmiş göle uzanan eski bir tahta üzerinde ayaklarım suyun içinde onu düşünürken aniden gelip, üzerindeki ince hırkayı üzerime bıraktıktan sonra benimle oturduğu ev.

"Eğer istemezsen gitmeyiz." dediğinde, hayal ettiğim o geceki konuşmadan sıyrılıp kafamı salladım.

Evden sadece anahtarları alıp çıktığımızda yolun çok uzun olmadığını bildiğimden kafamı cama doğru yaslayıp ona döndüm. Yola odaklanmış, oldukça hızlı ama temkinli bir şekilde ilerliyor, yan aynalardan arkadaki arabalara bakıyordu. Bana dönüp birkaç saniyeliğine baktığında da çekmemiştim gözlerimi üzerinden. Kendini benim gözümden görebilseydi anlayabilirdi ancak.

Tek kelime dahi etmeden süren yolculuğun sonunda arabadan indiğimizde geniş alanda, çimlerin üstündeki masada oturan Liam ve Zayn ayağa kalkmış, Liam koşarak yanıma gelip sıkıca sarılmıştı.

"Niall'a çok yaklaşma." Fısıldadı kulağıma.

"Ah, Nialler!" dedim, Liam'dan ayrılıp Niall'a yaklaşırken. Beni geçip Louis ile konuşmaya başladığında omuzlarımı düşürüp olduğum yerden ona baktım. Liam ve Niall'ın benim için herhangi bir şekli, yöntemi yoktu anlatabileceğim. Zayn Liam'ı öpüp bana sarıldıktan sonra beraber masaya oturduk. Niall'ın yanına oturacakken sandalyeyi çekip Liam'ı yanına oturttu.

Two hearts in one home | LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin