I don't wanna be alone.

105 14 3
                                    

2 ay sonra...

İki aydır, "alışırım" dediğim Los Angeles'a bir türlü alışamıyordum. Burayı seviyordum ve iki aylık boşluğum olsa da herşey yolundaydı. Ki bunu Zack'in yaptırdığını biliyordum ama bir an önce bitirip geri dönmek istediğimden birşey dememiştim.

Kapıda sürekli benim için hazır bekleyen bir araba, -hiç binmediğim- ve birşey istemem için telefonu elinde gezen bir Zack vardı hayatımda.

Liam ve Niall hiç aramadı. İki aydır tek konuştuğum Zayn'di, ki o da bir buçuk aydır aramıyor. Derslerim biter bitmez, -bazen bitmeden- tek güvenli hissettiğim yer olan daireme geldiğimden burada arkadaşlık kurmamıştım. İstediğim de söylenemezdi.

Her ay hesabıma yatan yüklü paranın dörtte birini kullanıyor, -bu bile fazla geliyordu- kalanı da biriktiriyordum.

"Harry, biryere mi gideceksiniz?" Zack'in gönderdiği şoföre döndüm. Bana "Bay Styles" dememesi için uzun uğraşlar vermiştim ama hala siz diye hitap etmesi gülümseme sebep oldu.

"Kendim gideceğim, teşekkür ederim."

Bazen burada uyuduğunu düşünüyordum. Ne zaman aşağı insem buradaydı. Saat kaç olursa olsun.

Resepsiyonistten istediğim taksi geldiğinde, simsiyah gökyüzünü izlemeyi bırakıp gözlerimi acıtan farlara doğru zorlukla ilerledim. Geldiğimden beri asla sönmek bilmeyen ışıklarıyla dikkatimi çeken mağazanın adını söyleyip cama döndüm ve yoğun trafik arasında benim gibi biryerlere gitmeye çalışan insanları izledim. Londra'da içinden çıkmadığım mağazaya, şimdi neredeyse üç ay sonra ilk defa gidiyordum. -Londra'da gitmediğim o bir ayı konuşmuyorum-.

Çalan telefondaki ismi görüp kapattım. Birkaç saniye sonra gelen mesajı da görmezden gelmek istiyordum ama mümkün değildi.

Kimden: Zack

"Nereye gidiyorsun? Neden şoförü almadın?"

Büyük ihtimalle maaşını boşuna verdiği için sinir küpüne dönmüştü ama umrumda mıydı?

Tabii ki, hayır.

"Sana ne nereye gittiğimden?"

Söylediğim gibi; birşey istemem için telefonun başında bekleyen bir Zack vardı. Babamın eski dostu, Zack.

"Pekala, dikkatli ol." Dikkatli ol.

Artık korunabileceğim bir villa ve yanımda da koruyacak kimsem olmadığı için üzülmeyecektim. Korunmam gereken kimse de yoktu sonuçta.
Kimsem yoktu sonuçta. Sonuçta yanlızdım. Tek başımaydım.

"Burada inebilir miyim?"

"Dah-"

"İnmek istiyorum?"  Déjà vu.

Havasız kaldığım taksiden hızla inip caddede koşmaya başladım. Ara sokaklardan birinde olduğum için caddenin sonundan geçen arabalar dışında bomboştu. Hızla koşarken silip atmakla uzun süre harcadığım anılar beynimde tekrar canlandı. Arkama baktığımda peşimden koşan kimse yoktu. Sokak aynı gibiydi, aynı sessizlik. Arkama bakarak koşmaya devam ederken gözümden akan yaşlar boyuma doğru yol alıyordu. Elimi saçlarım arasından geçirdiğimde kulağıma dolan tatmin olmuş yabancı seslerle gözlerimi sıktım.

Nefes alamıyordum. Elim farkında olmadan boğazımı bulurken, o adamı hatırladım. Boynumu öpmeye çalışan. Daha sonrasında da acı çığlık ve bağırışlarım. Derimi yırtmak ister gibi tırnaklarımı geçirdiğim boğazım umrumda değildi. Bacaklarım daha da hızlanırken hıçkırmaya başlamıştım. Kimsem yoktu. Gözlerim, çarpacak bir beden ve beni en güvendiğim yere, eve götürecek siyah bir araba aradı sadece.

Two hearts in one home | Larryजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें