Do not be sad

124 15 4
                                    

Koltukta yüzüstü yatmış, hızlıca nefes alıp verirken bir yandan da önüme gelen saçlarımı geriye doğru çekiştiriyordum. Kapı tıklandığında açmak için hareket etmedim. Ikinci kez, bu sefer zil çaldığında ardından Zayn'in sesi duyuldu.

"Harry?"

Gözlerimi silip sakinleşmeye çalışarak geçen birkaç saniye sonrasında kapıyı açtım. Beni görür görmez çatılan kaşları ile hızla içeri girip koltuğa oturttu. Konuşmam için acele etmeden endişeli gözlerle bana baktı.

"Git, Zayn."

Zayn eliyle saçlarımı düzeltip yüzümü görmek için kafasını benimle aynı hizaya getirdi.

"Ne olduğunu söyle, Harry."

"Ben gelemem, Zayn. Iyi hissetmediğimi söyle."

Telefonunu çıkarırken konuştu,
"Senaryonun devamında ben de seni bu halde bırakmadım ve yanında kaldım."

Elindeki telefonu alıp koltuğun diğer ucuna attım.

"Ben paramparçayım, Zayn. Kırılmak değil bu."

Bir kolunu omzumdan diğer tarafıma sarıp beni bedenine doğru bastırdı. Sessiz kabullenişler dışında bildiği birşey olmasa da ne olduğunu biliyor gibiydi sarılışı.

"Üzülme, Harry... Sen hiçbir şey için üzülme."

Onlarcası bir araya gelse de tamamlanamazdı hissettiklerim. Üzüntü sanki aylar boyu ve hala süren tüm bunlara bir basit yakıştırma gibi geliyordu. Üzülmek o kadar geride, o kadar mazide kalmıştı ki benim için, keşke bir üzüntü olarak kalsaydı demek isterdim.

"Üzülmek çok uzakta kaldı artık, Zayn."

Ona baktığımda Liam'ın Zayn'inden çok daha fazlasını görüyordum. Liam için bir kez daha mutlu olduktan sonra ayrıldık. Saatine baktıktan sonra ev anahtarını çıkardı.

"Sen birkaç gün misafirim oluyorsun." dedi, beni de evden dışarı çıkarmadan önce. Beraber evi önünde durduğumuzda benimle birlikte inip içeri girdi. Bana odayı gösterdikten sonra, "Ben sana kıyafet getireyim." dedi, çıkmadan önce. Tekrar içeri girdiğinde elinde ona ait kıyafetler vardı. Onları yatağa bırakıp bana doğru bir adım attı.

"Yanlız değilsin, Harry. Ben de artık yanlız kalmıyor olacağım. Liam burada kalmıyor, çok istersem ben onun yanına taşınabilirmişim."

Ikimizde güldükten sonra, Zayn son kez kısaca sarıldı. "Gelmek istemediğinden emin misin?"

Kafamı yukarı aşağı sallayıp onayladım. Ne ben ne de hatıralarımda kalan o ev hazırdık birbirimizi ağırlamaya. Ben onu kalbimin derinliklerinde ağırlarken o da kahvaltı, akşam yemeği yaptığımız masayla, onu beklediğim koltuk ve defalarca inip çıktığım o merdivenler, defalarca girip çıktığım o kapıyla ağırlayacaktı beni. Louis ile aynı yerde olmak bile bana herhangi bir benzeri olmayan zor ve bir o kadar da yüksek duygular hissettirirken oraya gitmek bunlar kadar olmasa da zordu benim için.

"Pekala, olduğunca erken geleceğim. Ev senin."

Aşağı inip gözden kaybolduğunda ben de yatağın üstüne koyduğu şort ve tişörtü üstüme geçirip peşinden aşağı indikten sonra salondan bahçeye açılan, açık duran büyük cam kapının önünde durdum. Havuzun ışıkları villanın duvarlarına yansıyordu. Çimler üzerinde birkaç minder vardı ve bununla birlikte masa ve üstünde siyah yastıkları olan iki şezlong vardı.

Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktığımda gördüğüm karanlık içindeki minik parlaklıklar bile Louis'nin kolları arasındayken hissettiklerimi hatırlatıyordu bana. Kokusunu hapsetmek ister gibi derin derin soluduğumu, tenim üzerinde gezen tenini hatırlatıyordu bana. Kaç günüm geceme karışmıştı zihnim hala o anki gibi canlı dururken. Sabahında güneşin doğmadığı gecelerden birindeydim aylardır olduğu gibi. Oysaki gecenin hükmü sabaha kadar sürmez miydi? Gitmek için hazırlanmış, Zayn'i beklerken de gün boyunca kaçındığım şeyler bedenimi sarmıştı. Zaten var olan kendini en acı şekilde hissettirmişti aslında, aylardır olan. Tekrar yukarı çıktıktan sonra tuvalette işlerimi halledip yatağa girdiysem de birkaç saat sonra tekrar uyanıp bahçeye inmiştim.

Two hearts in one home | LarryМесто, где живут истории. Откройте их для себя