Bölüm 3

3K 134 7
                                    

Düşes, Burgonya'daki ilk haftasını bu tekdüzelikte geçirmişti. Kocası Zayden ilk geceden beri odasına gelmiyordu. Genç kadın bunun nedenini bilmemekle birlikte bir yandan da bu durumdan hoşnuttu. Zaten bilmediği topraklarda, bilmediği bir kalede yaşamak ona yeterince zor geliyordu. Sürekli ülkesini düşünüyor, abisinin durumunu merak ediyor, kendisi olmadan hekimlerin zorlanıp zorlanmadığını merak ediyordu. Her gece küçük sunağının önünde ülkesi için dua ediyor, canavar Alastair'in insafa gelmesi için yalvarıyordu.

Dükü arada bir kahvaltılarda ya da akşam yemeklerinde görüyordu. Dük başıyla kendisine belli belirsiz bir selam veriyor, bazen de lütuf edermiş gibi halini hatrını soruyordu. Amara nazik bir şekilde sorusunu cevaplasa da adamın cevabını dinlediğini hiç sanmıyordu.

Masada her daim dükün danışmanları, yardımcıları ve şövalyeleri oluyordu. Sabahtan akşama kadar Kral Alastair'den ve alabilecekleri tedbirlerden bahsediyor, tüm bu kargaşanın nedeni gibi gördükleri genç kadını ise bu sohbetten sürekli dışlıyorlardı. Bazı zamanlarda birkaç kişi, buna dük de dahil, karlı gibi gözüken bu anlaşmanın bir parçası olan genç düşesin tüm bu karmaşaya değip değmeyeceğini merak ediyor gibi onu baştan aşağı süzüyordu. Böyle zamanlarda genç kadın yerin dibine girmek istiyor, kızarmış yüzünü tabağına eğiyordu. Madem bu kadar isteksizlerdi, neden babasının teklifini kabul etmişlerdi, bunu bir türlü anlamıyordu.

Bilmediği şeyse aynı şeyleri Zayden ve adamlarının da düşündüğüydü. Zayden, Arzova Krallığı ile pek ilgilenmiyordu ancak Karya Kralı Alastair'in gün geçtikçe güçlenmesi aleyhineydi. Bu yüzden güçlü ittifaklar ile genç krala direnmeyi hatta savaş açmayı düşünüyordu ancak düşmanı hafife almamalıydı. Bir prensesle evlenmek onun mevkisi için çok iyi bir evlilikti, üstelik çeyizi de uygundu. Yine de Alastair'in tehditleri ona bu riske girmeye değip değmediğini sürekli sorgulatıyordu. Bu nedenle gece gündüz durmadan müttefik arayışına çıkmıştı.

Genç düşes kaçamak bakışlarla kendisiyle hiç konuşmayan kocasına bakıyor, bu kısacık süreçte onu tanımaya çalışıyordu. Yakışıklı, kalıplı bir adamdı ama yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu. Duvar gibi dedi içinden. O kendisini açmadıkça genç kadın onu tanıyamazdı.

Amara'nın fark etmediği zamanlarda dük de genç kadını inceliyordu. Gördüğü en zarif ve narin kadınlardandı. Güzelliği anlatıldığı kadar vardı. Ona karşı hiçbir hissiyatı olmaması ne yazıktı! Gerdek gecesi tadsız bir anı olarak zihnine kazınmıştı. Kaçıp durduğu bir şeydi bu ancak yerine getirmesi gereken vazifenin de farkındaydı. Bunu düşündükçe gerginlikten kuruyan boğazını ıslatmak için şarap kadehine uzanıp duruyordu.

O gece genç kadın yatağına yatmış, uykuya dalacakken, bu vaziyette odaya daldı Dük Zayden. Amara yerinden zıplayarak yatakta doğruldu. Kalbi küt küt çarpıyordu, öyle ki göğsünü delip fırlayacak gibiydi. Dük yine sarhoştu ama bu sefer ayakta durabiliyor ve doğrudan genç kadına bakıyordu.

Genç düşesin parlak siyah saçları bembeyaz omuzlarına dökülmüş, iri iri açtığı yumuşak kahverengi gözleri korkuyla yanıyordu. Üzerindeki beyaz gecelik neredeyse beyaz teniyle birleşmişti. İpek çarşaflar içerisinde muhteşem görünüyordu.

Dük bir an odadan çıkacak gibi oldu. Ama vazgeçmiş olacak ki dikkatle kapıyı kapattı. Avına odaklanmış bir yırtıcı gibi ağır ağır genç kıza doğru ilerlerdi. Amara kocaman açtığı gözlerle karşısındaki adama bakıyordu. Neden gece onu ziyarete geleceğini haber vermemişti? Er ya da geç en sonunda o gecenin geleceğini biliyordu ama hazırlıksız yakalanmak daha zordu. Zayden aynı yavaşlıkla yatağa oturdu. Genç kızın zarif güzelliğini biraz daha inceledi. Sanki bu güzelliğin onda bir etki oluşturmasını istiyor gibiydi. Sonra aniden genç kıza yapıştı.

Arzovalı AmaraWhere stories live. Discover now