Bölüm 35

766 126 12
                                    

Alastair kor gibi yanan gözlerini yere sabitlemiş kafasının içinde uçuşan düşüncelerini kontrol altına almaya çalışıyordu. Fakat ne yaparsa yapsın bir noktadan sonra aklı Amara'ya gidiyordu. Genç kadının yaşlarla dolu gözleri zihninden silinmiyordu. Peki ya ellerini kaldırıp kendini korumaya çalışması da neydi? Alastair ona vuracak değildi ya? Bıkkın bir şekilde gözlerini yumdu.

"Ne yaparsam yapayım onun kalbini kırıyorum, Octavian," dedi yorgun bir sesle karşısındaki yaşlı adama. "Nasıl yaptığımı bile bilmiyorum."

Yaşlı adam karşısındaki adamın duygularıyla boğuştuğunu ve bunun farkında olmadığını bilecek kadar tecrübeliydi. "Majestelerine gerçek duygularınızı söyleseniz, daha az kalbi kırılır belki de," diye mırıldandı yavaşça. Alastair kapalı gözlerini açtı hemen.

"Gerçek duygularım?"

"Ona olan hisleriniz."

Genç adam rahatsız bir bakış attı. Bu, Octavian ile konuşmak istediği bir konu değildi. "Ben bunu yeterince belli ettiğimi düşünüyorum," diye mırıldandı imalı bir tonla. Octavian hafifçe gülümsedi.

"Kadınların bu tarz imaları erkeklerin düşündüğü şekilde anladığını sanmıyorum," dedi usulca. Alastair, Octavian'ın bununla nereye varmak istediğini anlamayarak dik dik baktı karşısındaki adama.

"Pekala, daha açık konuşmalısın Octavian."

"Kraliçe sizin hala Leydi Zaria'yı sevdiğinizi ve onu istediğinizi düşünüyor bence. Söylediğiniz ve yaptığınız her şeyden bu çıkarıma vardığı için de kalbi kırılıyor."

Alastair'in gözleri bu ihtimalle açıldı. Bu hiç aklına gelmemişti bu zamana kadar. "Zaria'yı istesem şu an onun yanında olurdum," dedi anlamayarak. Yaşlı adam kafasını salladı.

"Bunu bir tek siz biliyorsunuz. Kraliçe bilmiyor."

Alastair yorgun bir şekilde yüzünü sıvazladı. "Zaria'yı tamamen hayatımdan çıkartamam Octavian. Her ne kadar sahiplenemeyeceksem de benim çocuğumu taşıyor. Üstelik çok hasta..." Sözleri burada tıkandı. Gözlerinde kesif bir pişmanlık duygusu belirmişti. "Doğumdan sonra yaşayacağından emin olmadıklarını söylüyorlar," diye mırıldandı acı bir sesle. "Bunu sen de biliyorsun."

Yaşlı adam üzüntüyle başını salladı. "Bunu kraliçemize de söylemelisiniz. Sizi anlayacaktır. Siz ona duygularınızı açık açık ifade ederseniz neyi, neden yaptığınızı daha iyi anlayacak ve üzülmeyecek."

Alastair bir süre boşluğa dikti gözlerini. Octavian'ın haklı olduğunu biliyordu. Hem hırçın tavrından ötürü Amara'ya bir özür borcu vardı. Hem de genç kadınla kavga etmekten hoşlanmıyordu. Ama abisi konusundaki inatçı tavrı genç adamı çileden çıkarıyordu.

Suikastçiler yakalanmıştı. Bir değil, üç kişiydiler. Adamlardan birisi askerlerden hızlı davranıp kendi boğazını keserek intihar etmişti. Ama diğer ikisi Karya'nın gidilmesinden en çok korkulan kulesine hapsedilmiş, emri kimden aldıklarını söylemeleri için ağır işkenceler görüyorlardı.

"Bu alçak saldırının sorumlusunu bulacaksınız," dedi hırsla Alastair. Aklına balkonda yaşadıkları gelince öfkesi daha da köpürüyordu. Ramak kalmıştı. Amara o an eğilmeseydi...

Daha fazla dayanamadı. Aceleyle yerinden fırladı. "İyi geceler Octavian," dedi yarım yamalak. Yaşlı adamın cevabını beklemeden odadan çıkıp gitti.

🍂

Amara beline dolanan güçlü eller ve sırtına yaslanan sıcak bir bedenin varlığıyla gözlerini araladı. Alastair'in sıcak dudakları boynuna bir öpücük kondurduğunda yavaşça yüzünü ona döndü ve sorgulayan gözlerle genç adama baktı.

Arzovalı AmaraWhere stories live. Discover now