Bölüm 17

2K 126 13
                                    

Amara, göğüs kısmında altın sarısı dantelden çiçek işlemeli, kırmızı bir elbise giymişti. Çiçeklerin üzerinde pırlantalar vardı. Üst kısmı örülü saçları omuzlarından aşağıya bir nehir gibi akıyordu. Alastair'in gözleri, prensesin kırmızı elbisesinin sardığı ince beline, oldukça cüretkar bir şekilde açık yakasından taşan beyaz göğüsleri ve gerdanına kaydı. Prensesin can yakan bir güzelliği vardı.

Amara gergin bir şekilde koridorun başından kralın yanına doğru yürüyordu. Büyük bir nişan yapılmayacaktı. Devlet adamlarından ve saray eşrafından oluşan küçük bir tören gerçekleşecekti sadece. Gerginlikten boğazı kurumuştu. Üzerindeki elbise çok güzel aynı zaman da çok dikkat çekiciydi. Abisinin nişan hediyesiydi. Fakat Amara'dan çok krala hediye edilmiş gibi duruyordu.

Gerginliğini hiçbir şekilde yüzüne yansıtmayıp olabilecek en zarif bir şekilde koridoru geçti. Abisi ön sıralarda yerini almıştı. Amara gibi koyu saçları ve koyu gözleri vardı. Kız kardeşi ne kadar güzelse, o da o kadar yakışıklı bir adamdı. Bakışları kısa bir an Amara'nın üzerine kaydı. Kardeşinin bir heykel gibi kusursuz ve ifadesiz duran yüzüne baktıktan sonra yeniden önüne döndü. Genç kızın içi acımıştı. Abisi ona çok kızgındı. Bu kızgınlık geçici miydi? Ondan hiç emin değildi.

Sunağın önüne geldiğinde kral, genç kızın buz gibi ellerini tuttu. Yan yana durup kalabalığa baktılar. Hiç konuşmadılar. Kral konuşmasını yapmak için düğün gününü bekliyordu. O sırada barışın ilan edildiğini ve bir daha bozulmayacak şekilde iki ailenin birleştiğini ilan edecekti.

Octavian, sarayın en yaşlısı olarak yüzükleri takmak için yanlarına geldi. Önce prensesin parmağına, ardından kralın parmağına geçirdi yüzükleri. Salon sessizce töreni izliyordu. Yüzükler takılıp, Octavian nişanı ilan ettiğinde ilk alkışlayanlardan birisi Prens Rowan olmuştu. İfadesiz ve sert yüzünde en ufak bir tebessüm olmadan ayağa kalkmış şiddetle yeni nişanlıları alkışlıyordu.

Amara derin bir nefes aldı ve yan gözle Alastair'e baktı. Artık nişanlılardı. Alastair kendisine bakmıyordu. Yüzü bir duvar gibi ifadesiz, bakışları odanın içine sabit bir haldeydi. Aklına, Zayden ile evlendiği zaman gelmişti. O da aynı bu şekilde yüzüne bile bakmamıştı. Sevilen bir eş olmak nasıl bir şey olurdu acaba? Merak ediyordu. Zaria çok seviliyordu. İkisinin, kendisi yüzünden ayrılması, başkasını seven bir adamla evlenecek olması genç kızın kalbini kırıyordu ama bunu kimseye anlatamıyordu. Aklına sürekli Zaria'nın son sözleri geliyordu.

Seni hiç sevmeyecek. Onun kalbi bana ait.

Oysaki Amara da isterdi sevdiği ve onu seven bir adamın karısı olmayı. Ama bunun nasıl bir şey olduğunu asla bilemeyecekti. Abisinin ve babasının çıkarları doğrultusunda ordan oraya uçuşan bir yaprak misaliydi, o. Babası düğüne gelecekti. Onu temsilen abisi gelmişti nişana ama o da kardeşinin yüzüne bakmıyordu.

Açılış dansı kral ve nişanlısı arasında oldu. Alastair, genç kızın ince beline elini koyup da narin bedenini kendine çektiğinde aklına Zaria ile nişanlarında ettikleri dans gelmişti. Yüzü iyice karanlık bir ifadeye büründü. Amara, onun ne düşündüğünü anlamış olmalıydı ki bakışlarını yere indirmişti. Karşısındaki kıza da üzülüyordu. Ama elinden bir şey gelmiyordu.

Yine aynı uyumla vals yapmışlardı. Amara, Alastair'e çabuk uyum sağlıyordu. En azından genç kızın alçakgönüllülüğü iyi bir şeydi. Bu nişanı zafer olarak gören bir kadınla nasıl evlenebilirdi? Neyse ki Amara bunu bir zafer olarak görmüyor, şımarık prensesler gibi kimseye caka satmıyor, soyluluğuna yakışır bir şekilde sessiz ve sakin davranıyordu. Bir tek üzerindeki kırmızı elbise bu kuralı bozmuştu. Aynı şekilde Alastair'in de düşüncelerini yoldan saptırmaya çok uygundu.

Arzovalı AmaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin