Bölüm 32

1K 128 7
                                    

Amara, babasının hastalığını bilmiyordu ama abisi Rowan biliyordu. Hastalığını da, ne derece ilerlediğini de biliyordu. Üstelik babasının tahtın varisi olarak kız kardeşini duyuracağını da biliyordu.

Yıllardır taht için yetiştirilmişti. Çocukluktan çıkar çıkmaz savaş alanlarında Arzova için çatışmıştı. Defalarca yaralanmış, ölümden dönmüş, askerlerinin, dostlarının gözünün önünde ölmesini izlemişti. Peki ya hepsi ne içindi? Yıllar boyunca ne için kendini paralamıştı? Bir kenara atılmak için mi? Yıllarını neyin uğruna savaşırken harcamıştı? Karya Kralı Alastair'e kendi elleriyle tacını vermek için mi?

Şimdi hakkını aradığı zaman da isyancı konumuna düşürmüşlerdi onu. Tacı uğruna savaşmayı öğreten öz babası şimdi barışı bozmaya çalışmakla suçluyordu onu!

Babasına öfkeliydi, kız kardeşine ise öfkeli miydi yoksa kırgın mıydı, terazinin hangi kefesi ağır geliyordu, kendisi de emin olamıyordu. İhanet sezinliyordu. Yüreğinin derinliklerinde kardeşine olan sevgi ve koruma içgüdüsüne rağmen öfkesi bu savaşta galip geliyor, onu çoktan gözden çıkarıyordu.

Kaldığı malikanenin lüks yatak odasında oturmuş büyük pencereden dışarıya, karşısındaki ışıklarla donatılmış saraya bakıyordu. Yatakta çıplak bir kadının bedeni gerindi ve uykulu bir yüz, genç adama doğru döndü.

"Neden uyumuyorsun sevgilim?"

Rowan cevap vermedi. Gece kadar koyu gözlerini karşısındaki manzaraya dikmişti. Genç kadın, prensin dalgın, huzursuz halini görünce yattığı yerden doğruldu. Genç adamın çıplak omuzlarına öpücükler bırakarak kollarını arkasından boynuna doladı. Uzun, kumral saçları bir örtü gibi adamın çıplak bedenini sarmıştı.

"Yine düşüncelere mi daldın?" diye mırıldandı kadın.

"Amara ve Alastair ne zaman gelecek demiştin?"

Kadın içini çekti. "Taç giyme töreninden hemen sonra. Onu da bir hafta içerisinde yapacaklarını söylediler."

Rowan gergin bir şekilde yeniden düşüncelere daldı. Son zamanlarda iyice sessizleşmişti ve huzursuzdu. Onun bu düşünceli hali genç kadını endişelendiriyordu. Kadın, Arzova'nın ünlü dulu Kontes Riona'ydı. Çok genç yaşta kendisinden oldukça büyük ve yaşlı ama aynı zamanda ülkenin en zengin adamı olan Kont Loan ile evlenmişti. Para için yaptığı bu evlilik Kont Loan ölene kadar uzun ve eziyetli geçmişti. Onunla evlendiğinde kont altmışlarının sonundayken, genç kadın henüz on altısındaydı. Kont, on yıldan fazla yaşamıştı. Riona yirmilerini devirdiği sırada dul kalmıştı. Kont ölmeden yıllar evvel prensle gizli saklı ilişkisi başlamıştı.

Kontes hem zenginliği, hem güzelliği hem de skandal evliliği ile çok tanınan bir kadındı. Karakter olarak da cana yakın, neşeli ve girdiği her ortamda dikkatleri üzerine çekebilen bir kadın olduğu için haddinden çok ahbabı vardı. Hatta bu ahbapların sayısı ülke sınırının dışına da çıkmış ve komşu krallıkların saraylarına değin uzanır olmuştu. Bunlardan birisi de Kayra Sarayı'ndaki bir ahbabıydı. Orada olan biten her şeyi öğreniyor ve aşığı Rowan'a iletiyordu.

Arzova'nın tacının Rowan'ın hakkı olduğuna o da inanıyordu. Rowan'ın sandıklarından daha fazla destekçisi vardı. Rioana da onun hem sadık destekçilerinden hem de finansçılarından birisiydi. Fakat genç kadın, Amara'yı da çok yakından tanıyor ve ona muhabbetle sevgi besliyordu. İki kardeşin aralarının açılması en çok onu üzüyordu. Rowan'ın aklından neler geçtiğini bilmiyordu ama kardeşinden vazgeçmesini de istemiyordu.

"Geldikleri zaman Amara seninle görüşmek isteyecektir," dedi temkinle.

"Ben görüşmek isteyecek miyim bakalım," diye homurdandı Rowan.

Arzovalı AmaraWhere stories live. Discover now