Bölüm 20

2.2K 144 26
                                    

Alastair, salondaki bütün kadınların nefesini kesecek kadar yakışıklıydı. Fakat bunun farkında değil gibiydi. Tüm dikkatini kapıya vermiş ve sanki ilahi bir müdahale bekliyormuş gibi oraya bakıyordu.

Her ne kadar sakin gözükse de oldukça gergindi. Üzerindeki gömlek boğazını sıkıyor, ceket üzerine kar kat ağır geliyordu. Kimseye belli etmese de aşırı gergindi. Neden bu kadar gergin olduğunu kendisi de anlamıyordu. Belki de kalabalıktandı. Meraklı gözler, bu evliliği onaylamayan huysuz bakışlar, Arzovalı konukların soğuk nezaketi. Bu evlilik buzları eritmeye yetecek miydi acaba? Amara ile kat etmeleri gereken çok fazla yol vardı. Bunu başarabilirler miydi? İkisi, bir başlarına. Üstelik birbirleri arasındaki duvarları da indirmeleri gerekiyordu. Birbirlerine yabancıydılar. Bu evlilik ikisinin de istediği bir şey değildi. En az kendisi kadar Amara'da bu anlaşmadan rahatsızdı.

Çok kırılgan bir dal üzerinde yürüyorlardı. Aralarındaki güven bağını kurabilecekler miydi? Birbirlerini sevebilecekler miydi? En zoru da bu olmalıydı.

Derken kapılar yavaşça açıldı ve Amara koridora adımını attı. İşte o an, onu görünce Alastair'in kafasındaki her şey bir anda yok oldu. Yavaşça soluk verdi. Mümkün değildi. Amara 'ya bakarken başka bir şey düşünmek imkansızdı.

Genç kız beyazlar içerisinde bir azize gibi duruyordu. Büyük, kahverengi gözlerindeki yine aynı ürkek ama geri adım atmayan bakışları, kalp şeklindeki pembe dudakları, beyaz gelinliğinin içindeki asil bedeninin kuğu gibi duruşuyla genç adam kimseye belli etmese de bu zarif güzellik karşısında afallamıştı.

Salondaki müzisyenlerin parmaklarının ahenkli hareketleriyle yumuşak bir şekilde çalan arpın tatlı ezgisiyle koridor boyunca ilerlerken Amara da benzer duygular içerisindeydi.

Alastair üzerinde altın rengi işlemeler ve apoletleri olan siyah bir ceket, içine de aynı renklerde altın sarısı işlemeli siyah bir yelek, siyah bir pantolon ve siyan çizmeler giymişti. Sarı saçları muntazam bir şekilde taranmıştı. Genç kız olduğu yerde titrerken, o nasıl da kendinden emin ve sakin bir şekilde duruyordu! Etkileyiciydi! Ve de büyük haksızlıktı.

Misafirlere bakmadı. Onlara bakarsa karşılaşacağı bakışların anlamı karşısında ezilmekten korkuyordu. Aralarında Arzova'dan konuklar olduğunu da biliyordu . Babası, belki abisi de oradaydı. Nedense nikah öncesi yanına gelmemişlerdi hiç. Bu da canını sıkan bir ayrıntıydı. Ama şimdi bunları düşünmemeliydi. Soğukkanlılılığını korumalıydı. O ezilemezdi. Alastair gibi yıkılmaz, sakin ve güçlü gözükmek zorundaydı. O yüzden can simidiymiş gibi gözlerini Alastair'in gözlerinden çekmedi. O da sanki aynı şeyleri düşünüyormuş gibi sadece Amara'ya bakıyordu. Farkındaydı. O an birbirlerine tutunmuşlardı.

Ona asırlar gibi gelen süre sonra mihraba ulaştı. İlk defa elleri titredi. Ellerinin titremesine belli etmemek için gelinliğinin eteklerine bastırdı avuçlarını. Buna rağmen Alastair'in genç kızın yaprak gibi titremesi gözünden kaçmamıştı. Güven bir şekilde gülümsedi ve elini uzattı. Amara buz gibi parmaklarını onun sıcak avuçlarına bıraktı. Alastair yeşil gözlerini genç kızın yüzünden çekmedi elini dudaklarına götürüp yumuşak bir şekilde öptü. Genç kız gözlerini kırpıştırdı. Tören senomonisinde olan bir şey değildi kralın bu hareketi. Belki de Karyalılar'ın geleneklerinde vardı. Bilmiyordu. Alastair'in elini yavaşça sıktığını hissettiğinde kafasındaki uğultular kesildi. O ana odaklanarak sunağın önünde yavaşça diz çöktü. Nedimeleri hızla koşup gelinliğinin eteklerini, duvağını düzelttiler. Bir an sonra Alastair de yanında diz çökmüştü.

Amara titreyen parmaklarını önünde kenetleyip başını eğdi. Kral da bir eli kılıcında diğer eli pantalonun üzerinde dimdik bir şekilde duruyordu. Sadece Amara gibi kafasını eğmişti hafifçe. Karyalılar'ın düğün töreni protokolü böyleydi.

Arzovalı AmaraWhere stories live. Discover now