Bölüm 26

1.2K 136 14
                                    

Amara babasına sarıldığında gözyaşlarına boğulmamak için kendisiyle savaş veriyordu. "En kısa zamanda Arzova'ya geleceğim," dedi alçak sesle. "Bu anlamsız tartışmanın son bulması için elimden geleni yapacağım. Ben abime güveniyorum baba. Lütfen, sen de ona olan inancını kaybetme."

Babası kızının saçlarını okşarken içini çekti. Neye inanacağını şaşırdığı bir döneme girdiğinden bahsetmek istemedi. Ne yazıktır ki kızının ve halkının güvenliği için güvenebileceği tek kişi Alastair idi.

Kızını bıraktıktan sonra Alastair ile tokalaştılar. O sırada Amara, Lord Sorin ile vedalaşıyordu. Alastair, ikiliye uğursuz bir bakış attı. Kral Fenrys onun rahatsızlığından bihaber bir şekilde, "Kızım size emanet," dedi. Alastair'in nazik bakışları hemen karşısındaki yaşlı adamı buldu.

"Bundan hiç şüpheniz olmasın."

O sırada Lord Sorin, Amara'nın elini öpüyordu. "Majesteleri," dedi önünde eğilerek.

"İyi yolculuklar, lordum. Abime selamlarımı iletin, lütfen."

Birden Alastair yanlarına geldi ve tepeden bir bakışla Sorin'e baktı. "İyi yolculuklar, Lord... Adınız neydi?" dedi birden. Amara'nın gözleri bir an panikle büyüdü. Hızla, "Lord Sorin," diye araya girdi.

Sorin, kralın kendisine olan bakışlarından, Amara'nın panikleyen halinden durumun ne olduğunu anlamıştı. Hafifçe gülümseyerek, istemeyerek de olsa saygıyla başını eğdi.

"Prens Rowan'a saygılarımızı ve sevgilerimizi iletin, lütfen. Kraliçemle balayından döndüğümüz zaman Arzova'ya ziyarete geleceğiz."

Sorin'in bir anlığına bakışları karardı ancak hızla toparlayıp saygılı bir ifadeyle, "Elbette, majesteleri," dedi. Ardından topuklarının üzerinde dönerek arabasına ilerledi.

Arabalara yerleşen konuklara el sallarken Amara gülümsemesini bozmadan, "Bu da neyin nesiydi?" diye mırıldandı.

Alastair ters bir bakış attı. "Bir şey mi olması gerekiyor? Sadece adını unuttum," dedi biraz hırçın bir tavırla.

Amara dudaklarını birbirine bastırdı. Tartışma çıkmasını istemiyordu. "Anladım," dedi yavaşça başını sallayarak.

Arabalar saray bahçesinden bir bir geçerken birden kendisini yine yalnız hissetti. Bu sarayda kendime sadık bir hizmetkar bulmam lazım diye düşündü. Sorun şuydu ki, Karya halkı durumdan memnun olsa da Zaria'yı tanıyan ve seven saray maiyeti için durum aynı değildi. Her ne kadar Amara'ya karşı nazik ve tatlı olsalar da içten içe ona karşı öfkelilerdi. Hiçbirine güvenemezdi.

"Bu arada kendine bir koruma seçmen gerektiğini söylemiştim," dedi birden Alastair. Amara onaylayarak başını salladı. Fakat kimseyi tanımıyordu. Kimi seçeceğini bilmiyordu. Alastair sıkkın bir tavırla içini çekti.

"Şövalyen olmak isteyen tuhaf bir gönüllü var. Bunun kararını sana bırakmak istedim. Yarın erkenden balayı için İlluya kentine gideceğiz. Şövalye işini bugün halletsek çok iyi olur."

"Elbette," dedi genç kadın şaşkınlıkla. "Kim gönüllü oldu?"

"Gavril."

Genç kadın yüzün buruşturdu. Gavril, Burgonya Kalesi'nde onu aşağılayan iri yarı şövalye idi. Onu ilk gördüğünde Alastair sanmıştı. Alastair, Gavril'i saygısızlığından ötürü cezalandırmış, cezasının şiddeti sebebiyle şövalye neredeyse ölecekken ona yardım eden Amara olmuştu. Alastair onun ne düşündüğünü anlamış gibi devam etti.

"Bunun iyi bir fikir olmadığını ben de biliyorum ancak Gavril çok pişman. Özellikle sana karşı bir can borcu olduğunu ve bunu ne pahasına olursa olsun ödemeye hazır olduğunu söylüyor. O kadar çok yalvardı ki bir de sen konuş istedim. Karar sana ait."

Arzovalı AmaraWhere stories live. Discover now