Bölüm 33

811 125 26
                                    

Amara aynadan kendisine baktığında karnındaki ağrılar daha da artmıştı. Altın rengi işlemeleriyle kırmızı bir elbise giymişti. Saçları her zamanki gibi bir şelale misali beline dökülüyordu. Bembeyaz yüzüne tatlı bir gülümseme kondurmaya çalıştı. Titreyen ellerini eteklerine bastırdı. Büyük gün gelip çatmıştı işte. Taç giyme törenine hazırdı.

Saraya döner dönmez hazırlıklar başlamıştı. Bu süre zarfında Alastair'in yüzünü dahi görmemişti. En azından seremoni başlamadan önce kısa süreliğine de olsa yanına gelseydi mutlu olacaktı. Konuşmasını hazırlamıştı ve ne düşüneceğini merak ediyordu. Mecliste büyük bir tepki alacağından emindi. Octavian ona bu konuda yardım etmişti fakat genç kadının fikirlerinden hoşlanmadığı belliydi.

"Bu bir tek lordların değil, halkın da tepkisine sebep olacaktır majesteleri. Çocukları çalıştıran yalnızca lordlar değil. Sokaklarda çalışan çocuklar da var üstelik. İşçi maliyeti hiçbirinin hoşuna gitmeyecektir."

Fakat Amara, yaşlı adamın sözlerine kulak asmamıştı. "Öyle ya da böyle alışacaklar. Karya gibi bir ülkeye yakışmayan, çağ dışı bir uygulama bu."

"Bu geleneği devam ettiren ülkeler var hala," diye karşı fikrini sundu yaşlı adam. Amara omuz silkti.

"Karya onlardan birisi olmayacak o zaman. Üstelik çocuk işçiler konusunda aydınlanma yaşayan başka ülkeler de var. Emin olun gelecekte bahsettiğiniz ülkeler de aynı şeyi yapacak."

Alastair ona bu konuda destek olacağını söylemişti fakat bu konuşmayı taç töreni sırasında yapacağını bilmiyordu. Zamanlama konusunda ne düşünürdü bilmiyordu.

Üstelik canını sıkan birkaç haber daha almıştı. Abisinin sarayı terk ettiğini ve Kontes'in malikanesine yerleştiğini öğrenmişti. Amara, Kontes'i tanır ve severdi. Kadının abisine olan sevdasını biliyordu. Kontes'in prensi sonuna kadar desteklediğini de. Onu geren de buydu. O kadının bağlantıları güçlü, parası bol ve gücü çoktu. Resmiyete dökülmese de abisinin yaptığı üstü kapalı bir baş kaldırıydı.

Belki de Alastair'i görememesinin sebebi buydu. Belki de bu yüzden yanıma gelmek istemiyor diye düşündü huzursuzca. Derin bir iç çekti. Gözlerini kapatıp zihnindekileri dağıtmaya çalıştı. Bu tarz düşünceler hiç de yardımcı olmuyor, tam tersi işini zorlaştırıyordu. Zaten yeterince zor bir eşiği geçmek üzereydi.

Amara tacını Alastair ile nikahlarının kıyıldığı tapınakta giyecekti. Oradaki soylulara takdim edilecek, ardından üstü açık bir arabanın içerisinde halka takdim edilip selam verecekti. Halka konuşma yapacak olan kişi Alastair idi. Amara'nın bir süs bebeği gibi kralın yanında durmasını istemişlerdi. İçinden buna isyan etse de sessiz kalmak zorunda kalmıştı. Daha sonra meclise gelecek ve ilk toplantısına katılmış olacaktı. Konuşmasını o sırada yapmayı düşünüyordu. Fakat Octavian onu uyarmıştı. Meclisteki toplantıya katılmasının tek nedeni protokoldü. Onun toplantılara katılması beklenmiyor hatta istenmiyordu. Buna da alışırlar diye diretmişti genç kadın.

Arabanın hazır olduğu haberi geldiğinde halen daha Alastair'i bekliyordu. Nedimeleriyle ve saray görevlileriyle birlikte bahçeye indi. Büyük, şaşalı bir araba onu bekliyordu. Kapılarında kraliçenin arması bulunuyordu. Onu takip edecek arabalarda da kraliçe armasının olduğu bayraklar vardı.

Fakat Alastair yoktu. Anlamıyordu. Parlayan zırhıyla hızla yanına gelen Gavril'i görünce rahatladı. Şövalyesi hemen önüne gelerek yerelere kadar eğildi. "Ben hemen arkanızdaki arabada olacağım, majesteleri," dedi.

Amara hızlı ve alçak bir sesle, "Kral?" diye sormakla yetindi.

Gavril gergin bir şekilde, "Kral sizi tapınakta karşılayacak, majesteleri," dedi. Genç kraliçe başıyla onay verdi. Ardından kapısı açılan arabaya binmesine yardım edildi. Her şey tamamlandıktan ve herkes yerlerine geçtikten sonra yola çıkıldı.

Arzovalı AmaraWhere stories live. Discover now