Bölüm 13

2.1K 128 5
                                    

Hanımlar akşam yemeği için giyinmek üzere odalarına dağılmaya başlayınca Amara da özgürlüğüne kavuşmuştu. Yüzündeki sabit ifadeyi bozmadan sakin sakin odasına yürüyordu. Kapıdan içeriye girdiği anda koşturarak masanın başına geçti. "Çabuk," dedi hizmetkarlarına. "Bana mürekkep hokkası, tüy ve bir parça kağıt verin."

Kızlar prensesin emrini hemen yerine getirdi. Genç kız tüyü, siyah mürekkep hokkasına bastırdığında kısa bir an ne yazması gerektiğini düşündü. Uzun uzun yazmaya vakti yoktu. Hem Vidarr büyük bir kağıdı saklayamazdı. Olabildiğince kısa bir şekilde derdini anlatmalıydı.

Ellerinin mürekkep olmamasına özen göstererek birkaç kelime yazdı. Ardından mürekkepin üzerine kum serpti. Hızla kalkıp ellerini yıkadığı kaba sokup herhangi bir iz var mı diye bakarak iyice fırçaladı. Hizmetçisinin uzattığı havluyla kurulandıktan sonra yazdıklarını bir daha okudu.

"Kırmızı desenli, beyaz tül elbisemi çıkarın," dedi kağıdı küçücük kalana dek katlarken.

Hiç vakit kaybetmeden giyindi, saçları tarandı, önlerine şekil verildi. Pırlanta taçlarından birisini ve elmas küpelerini taktı. Aynadan kendisine bakarken yüzündeki gergin ifadeyi silip tatlı bir gülümseme kondurdu.

Akşam yemeği bol gürültülü ve neşeli geçmişti. Elçiler ertesi sabah erkenden yola çıkacaklarından onları güzel ağırlamak için Leydi Zaria elinden gelenin en iyisini yapmıştı. Arzova'yı barışa zorlamak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Danslar edilir, herkes neşeyle sohbet ederken kral ve büyükelçi bir köşede konuşuyorlardı. Vidarr uysal bir yüz ifadesiyle hararetle konuşan Alastair'i dinliyor, bazen başını sallıyordu. Amara oturduğu pencere kenarından dikkatle onları izliyordu.

Amara, Vidarr'ın anlaşma olabilmesi için elinden geleni yapacağını biliyordu. Ancak abisinin dinlemeyeceğini de biliyordu. Ah, keşke babasının ne düşündüğünü bilseydi. Abisini destekliyor muydu?

"Yarın odalarımda bana eşlik etmek ister misiniz prenses?" diye sordu birden Leydi Zaria. Leydinin sorusuyla dikkati dağılan Amara nazikçe gülümsedi. "Gelinliğim için kumaş seçeceğim. Sizin zevkinize de danışmak isterim."

"Bundan pek emin değilim. Zevkli birisi olduğumu düşünmüyorum."

"Ah, kesinlikle öylesiniz," dedi Zaria tatlı bir sesle. "Her daim çok şıksınız. Hem tüm bu meraklı gözler arasında bir tek sizin yanınızda rahat hissediyorum kendimi."

Tam bir sevgi kelebeği gibi diye düşündü içinden Amara. Leydi Zaria her daim güler yüzlü, nazik, sevecen bir kadındı. Yine de saray leydilerinin arasında sözü geçiyordu. Belli bir ağırlığı vardı. Fakat o bile kendisini bu kalabalık içinde rahat hissetmiyordu demek ki. Genç kızın gözleri, leydinin belirgin karnına kaydı. Genç kadının bir eli sürekli karnının üzerindeydi. Sanki onu her şeyden korumak istiyor gibiydi.

"Düğün yakın sanırım," diye mırıldandı.

"Daha belli değil ama hazırlıklara yavaş yavaş başladık."

Amara başını salladı. "Demek ki kral yakın bir tarihte ülkemin kaderini belirleme konusunda kararlı." Sesi istemeden de olsa sert çıkmıştı. Zaria rahatsız bir yüz ifadesiyle başını çevirdi. Kendisini kötü hissetmişti birden. Düğünün olduğu gün büyük ihtimalle Arzova sorunu da çözülmüş olacaktı. Onun için hayatının en mutlu günü prenses için kabus olabilirdi.

"Düşüncesizlik etmek istememiştim, sizi gücendirdiysem bağışlayın," dedi yavaşça.

Amara içini çekti. Zaria'yı üzmek istediği bir şey değildi. Sonuçta savaş da, barış da onun elinde olan bir şey değildi. Onun tek görevi kralına iyi bir kraliçe olmak ve ona bir düzine evlat doğurmaktı.

Arzovalı AmaraWhere stories live. Discover now