Bölüm 12

2.2K 132 7
                                    

Amara şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırarak karşısındaki adama baktı. Fakat hemen kendine gelerek kibarca gülümsedi ve kralın uzattığı eli tuttu.

Birlikte dans alanına doğru yürürken kalabalık pür dikkat ikisini izlemeye başlamıştı. Alastair hoş bir gülümseme ile "Vals?" diye sordu. Amara onaylamak için başını eğdi. Dans alanı kalabalıktı ancak ikilinin gelişiyle herkes birden kenara çekilmiş, sadece ikisi kalmıştı. Bu, Amara'yı rahatsız etmişti. Yine de kusursuz tebessümünü bozmadı.

Müzik başlayınca Amara zarif bir reverans sundu, Alastair da aynı zarafetle genç prensesin önünde eğildi. Ardından bir elini genç kızın beline yerleştirip narin bedenini kendisine çekti. Diğer elini de avucunun içerisine aldı. Amara nedense krala bu kadar yakın olmaktan rahatsız olmuştu. Her seferinde kalp atışlarının ritmi bozuluyor gibi hissediyordu. Yüz ifadesini sabit tutmaya çalışarak boşta kalan diğer elini genç adamın omzuna koydu. Gözlerini birbirlerinden çekmeyerek dönmeye başladılar. Üç adım döndükten sonra Alastair, Amara'yı kendi etrafında döndürüyor, sonra yine kendisine çekiyordu. Müthiş bir uyum içinde dans alanının bir ucundan öbür ucuna dönerek gidip geliyorlardı. Alastair 'in gümüş şeritli füme rengi kıyafeti ve prensesin gümüş tokalı açık mavi elbisesi kusursuz bir eşleşme yakalamıştı sanki.

"Mektubunuz için teşekkür ederim," dedi Alastair birden.

Amara'nın dudakları alaycı bir tavırla yukarıya doğru kıvrıldı. "Neden teşekkür ediyorsunuz?"

"Babanıza, benimle bir anlaşmaya varmanız konusunda ısrar ettiğiniz için."

"Okuduğunuz üzere," dedi Amara kelimelerini imayla bastırarak, "Sizin benden istediğinizi yerine getirip, teslim olmalarını söylemedim."

"Direnmeye devam etmelerini de söylemediniz."

"Bunu size de tavsiye ediyorum."

Alastair, aldığı cevap hoşuna gitmiş gibi güldü ve genç kızı yeniden döndürüp, kendisine çekti. Bu sefer daha yakınına çekmişti. Amara, genç adamın tıraş sonrası yüzüne sürdüğü kokuyu bile alabiliyordu. Alastair dudaklarını kulağına yaklaştırdı.

"Benim direnmeye ihtiyacım yok Amara," diye mırıldandı kadife gibi bir sesle. Nefesi genç kızın kulağını gıdıklamıştı. Amara kıpkırmızı olduğunu hissetti. Yüzünün aldığı rengi kimseye göstermeme çabasıyla istemeyerek de olsa krala daha çok sokuldu. Bu çok saçma diye düşündü. Bu halimi görenler kralın kulağıma müstehcen bir söz fısıldadığını sanacak.

Alastair sanki onun bu halini anlamış gibi daha hızlı dönmeye başladı. Bu sefer prensesi belinden kavrayıp havaya kaldırdı, döndürdü ve aşağı indirdi.

Amara biraz daha sakinleşmişti. Yüzünün renginin düzeldiğini düşünerek aralarına belli bir mesafe soktu bir kez daha. Oysaki yanakları al al, kocaman açılmış gözleri ışıl ışıldı. Alastair, prensesin heyecanlandığını ve bunun farkında bile olmadığını görebiliyordu. Genç kızın yolundan sapan düşüncelerini yeniden ülkesine doğru çekti.

"Ben kendi rızalarıyla bana teslim olmalarını istiyorum. Yoksa çoktan Arzova'yı ortadan kaldırmıştım."

"Ya teslim olmazsak?"

Alastair genç kızı yeniden havaya kaldırıp döndürdü, yere indirirken gözlerini kırpmadan bakıyordu Amara'nın gözlerine. Amara o an aralarında bir dalgalanma hissetti. Bu his onu çok korkutmuştu. Panikle geri çekilmek istedi fakat Alastair onu sımsıkı tutuyordu.

"Sakin ol," diye mırıldandı alçak sesle. "Nefes al, Amara."

Müzik durduğunda ikisi de uzaklaşıp birbirlerine selam verdi. Prensesin başı dönüyordu ve sendelemeden kralın önünde eğilmeyi nasıl başardığını kendisi de bilmiyordu. Yeniden doğrulduğunda ürktüğü bakışlarla karşılaştı. O, yüzüne böyle baktıkça Amara nefes almayı asla başaramayacaktı. Ve bu duyguyu hiçbir şekilde hissetmek istemiyordu. Etraflarında alkış sesleri yükselirken yanaklarının alev alev yandığını hissediyordu. O an Alastair'in sözleriyle yüzü daha da allak bullak oldu.

Arzovalı AmaraWhere stories live. Discover now